26 Haziran 2020 | Cuma

Hoş sohbet!

Önceki gün lise öğrencisi Fenerbahçeli bir çocukla sohbetim oldu.
Gidişattan hoşnut değildi de "Fenerbahçeli yöneticiler boş zamanlarında ne yapıyorlar?" diye sordu. "Herhalde" dedim, "Fenerbahçe'nin yarınlarını harcayarak zaman öldürüyorlar!" Renk körü değildi, "elde avuçta ne varsa son kuruşuna kadar transfere harcamakla intihar mektubu bırakmak arasında ne fark vardır?" diye sordu bu kez.
Bir kahkaha attım; "senin gibi düşünenler oldukça o mektuplar sadece sahibini ilgilendirecektir.
Ama okkalı bir cevap aldım.
"Bizim maillerimizle ilgilenmeyenler senin mektuplarına mı bakar Hakkı Abi?" H H H
Eleştiriler karşılığını alamadığı zaman düşünce israfıdır da yanlışlarında inat edenlerin israfının ne olduğunu aramızda hallettik.
Sonra "vizyon nedir?" diye cevabını bildiği bir soruya yöneldi çocuk.
Cevabım dünden hazırdı.
"Vizyon; Fenerbahçe Futbol Takımı'nın başına Tahir Karapınar'ı getirmek, Fenerbahçe Basketbol Takımı'nın başındaki efsane Obradovic'e kapıyı göstermektir." Bir takımda her sezon teknik adam değişiyor, sistem değişiyor ama yöneticilerin tavrı değişmiyorsa oradaki vizyonun başka bir tanımı varsa beklerim!
H H H
Yanlışların koltukları fay hattındaydı da gemiler gibi keşifteydi çocuk.
İsimlerle resimler birbirine karışmışken, olur da yine aynı yanlışların içinde gezineceklerse Fenerbahçe yola nasıl çıkacak, nasıl açılacaktı denizlere?
Kürkçü dükkanının önünde dolaşan futbolcuların Fenerbahçe'ye yeniden gelmeleri konuşuluyordu.
"Şakası bile kötü" dedi çocuk.
Transferde bir yerli futbolcuya 2 milyon euro üzerinden işlem yapılacağından bahsediliyordu.
"Hesabı bile korkunç!" dedim!
İki yıl hiç transfer yapılmasa bile Fenerbahçe'nin bugünkü durumundan kötü olması mümkün olmazdı.
H H H
Sonra bazı bilgiler verdim.
U 19 Milli Takımı'nda Beşiktaş'tan 8 futbolcu vardı, koca Fenerbahçe'den sadece 1 tane.
Fenerbahçe'nin altyapı hocaları ne iş yapıyordu?
Zor günlerde takımın başına gelmenin hayalini mi kuruyorlardı?
Cem Pamiroğlu'nun Fenerbahçe'de forma giydiği dönemi anlattım.
"18 yaşında giydiği formayı bir daha üzerinden çıkarmadı" diye not düşerken "o günlerdeki cesaretin niye kırıldığının hesabını sizler soracaksınız" dedim.
Çocuğun suskunluğundaki direnişine mahsuben!
H H H
Hakem sohbetine döndük.
İkimiz de biliyorduk ki bu ülkede insanlar futbolun ahlaksızlıklarını futboldan daha çok seviyordu.
Hakem cinayetleri de puzzle gibiydi ve birbirlerine eklendikçe büyük resim çıkıyordu ortaya.
Yıllardır hakemlerle beslenen ağalar emek hırsızlarına "namuslu" diyorlardı ya ikimiz de aynı cümleye imza attık.
"Düdüğünü satana namuslu deniyorsa namuslu insanlara ne diyeceksiniz?" H H H
Sonra Türk futbolunun içler acısı haline geldi sohbetimiz.
Birçoklarının maskeleri yerdeydi de ellerinde bir savaş baltaları eksikti.
Çocuk okkalı bir laf etti;
"birileri çığırtkanlık yaparak kaybettiklerini kazanmaya alışıklar!" Ben de noktayı koydum.
"Ama unutulmasın ki gözyaşıyla yıkanmıyor kirli bulaşıklar!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI

TÜM YAZILARI

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor