22 Mayıs 2014 | Perşembe

Geç oldu ama!..

Bir aydır çok yazdık, çizdik.
Sonunda Aziz Yıldırım, Ersun Yanal ile iki yıllık anlaşma imzaladı. Çok doğru bir karar verdiler. Geç oldu ama felsefenin korunması ve büyümenin sürmesi açısından kaçınılmazdı.
Yanal, bir düzeni Türkiye'ye getirdi. Yeni nesil teknik adamlar O'nun peşinden geldiler. Sayılar üstüne performanslar kuruldu.
Böylece 'yıldız oyuncu' tanımı değişti. İyi çalım atanlar baş üstündeyken, bugün "Takım için ne yaptı?" diye sormaya başladık.

'Komplo teorisi'
MatchStudy, dün sezon rakamlarını yayınladı. En çok şut atan, orta yapan, ceza alanına pas kullanan, pozisyon arayan takım hep Fenerbahçe olmuş.Yine özellikle Caner ve Kuyt ve Sow kişisel istatistikler de yukarı sıradalar.
Dört hafta kala ilan edilen şampiyonluğun, nasıl bir çalışma ve üretimin eseri olduğunu daha iyi anlıyoruz bu rakamlarla.
İçinden 'komplo teorisi' geçmeyen pırıl pırıl bir şampiyonluğu kazandılar. Bunun sahibi de Ersun Yanal'dı. Ve Aziz Yıldırım tam bir ay bekledi, yeniden imza atmak için. Şimdi, omuzlarında hem şampiyonluk olan, hem de iki yıllık kapı gibi sözleşmeye dim dik duracak bir Ersun Yanal dönemi başlayacak.
Futbolcular, hocayı yönetmeyi denemeye çekinecek. Yan yollara sapma niyetinde olanlar bir kez daha düşünecek. Takıma gelenler olduğu gibi, gidecekler de var. Bu bize başka şablonlar getirecek.
Problemler asla azalmaz ama istenenlerin yapılma oranı yükselir. Makinanın tıkır tıkır çalışacağı bir dönem bekliyorum.

DiEGO; ÇÖZÜM MÜ, SORUN MU
Diego Ribas, muhteşem günlerini Wolsburg'da bıraktı. Sonrasında hayal kırıklığı. Şimdi yeni bir hava ve ortamda, üç-dört sezon öncesinin peşine düşecek. İşler zora girdiğinde, problem çözen bir oyuncu tipi geldi. Alex'ten farkı, daha tempolu olması ve Avrupa tecrübesinin daha fazla olması. "Koş" denilince, en azından "Neden?" diye sormayacaktır. Özel yaşantısında sorunları vardı. Uyum problemleri de yaşadı. Doğru yönetilmesi gerekiyor. Beş yabancı sınırı içinde, her seçimin özel olması gereken bir ortamda rekabeti yaşayacak.
Atletico'da yedek kalmasının nedeni fiziksel yetersizliği.
O tempoda hoca güvenemedi.
Ama Türkiye'deki rakipler bu kadar zorlu değil. Şampiyonlar Ligi de olmadığına göre, 4. yıldız veya 20. şampiyonluk için alınmış bir oyuncudur Diego. Fenerbahçeliler'e hayırlı olsun...

PEKi YA MEDYA
Hocalar veya yöneticiler sürekli merceğimiz altında.
Sanki hiç iyi bir şey yokmuş gibi yazıyoruz. Medya, çoğu kulüpte olmayan muhalefet görevini de üstleniyor Türkiye'de. Eleştirinin peşinden gelişmenin gelmesi lazım.
Çünkü karşı fikirler, mevcutları daha da etkinleştirebilir. Ama yazılanlara bakıyorum; yeni bir öneri, farklı bir vizyon, olması gerekenin ideal formatını açıklayan yok. Sadece fatura kesiliyor ahkamlarda.
Bugün diğerlerinin gerisinde kalmış kulüpler veya camialar varsa, doğru eleştiri üretilememesindendir. Özellikle Beşiktaş ve Trabzonspor eleştirilerinde bu çok daha net. "O niye oynadı" veya "Bunu niye oyuna almadın" şeklinden yazılanların çoğu. Fernandes iyi oynarken, "Adam gezsin, ne var ki" diyenler iki hafta sonraki hayal kırıklığında, "Bu kadar gezmesine izin verirseniz, böyle olur" diyebiliyorlar. Önder Özen'i bile beğenmedi Beşiktaşlı arkadaşlarım.
Özen'in konuştukları, yapmaya çalıştıkları, açıkladığı planı anlamaya bile kalkışmadılar.
Bir yanda yeni bir yapı ve organizasyon kurulmaya çalışılıyor, öte tarafta gece gezen oyuncular nedeniyle Özen'in istifası isteniyor.
Bu kadar mı yani?

Mansız önerildi!

Bir ağabeyimiz İlhan Mansız'ı öneriyor. Oyunculuğu zamanında çok gezdiği için, genç oyuncuları en iyi o kontrol edermiş. Fikrin temeline bakın. Mansız gezdiğinde, Sinan Engin'di menajer.
O bile kontrol edememiş oyuncuyu, aynı yoldan gelen bir başkası mı yapacak? Einstein, hep aynı şeyi yaparak, farklı sonuç bekleyenler hakkında sert bir yorum yapmış.
Benim elim varmıyor yazmaya, dileyen araştırsın.

BiLiC VE MANCiNi
Yanal ile devam kararının tek nedeni, takımı şampiyon yapması olmamalıydı. Öyle görülse de, artık kulüplerimizin teknik adamları, yapmaya çalıştıkları ile değerlendirmeleri gerekiyor. Buna taraftarlar da alışmalı. Projeler ve sonuçları açıklandıkça, ikna oranı da yükselir. Bu yüzden Bilic ve Mancini'nin de devam etmesi, ilk sene tecrübesinden sonra verebileceklerinin iyi hesaplanması, kararın droğruluk oranını da artırır.
Çok tekrarlıyorum ama Fatih Terim ile Aykut kocaman örnekleri var elimizde.
En iyi performanslarını 3. senelerinde elde ettiler. Üstelik o camiaların içinden yetişmelerine ve uyum problemini minimum yaşamaları gerektiği halde.
Ersun Yanal da ilk senesinde öğrendi ve gelişti. Aynı durum Bilic ve Mancini için de geçerlidir. Üçü de zeki insanlar.
Konuşmalarından bir şeyler öğreniyorsunuz.
Vizyon kurabiliyor ve plan üretebiliyorlar. Tabeladan gözümüzü ayırıp, ne yapmak istediklerine odaklanırsak, geleceği de planlarız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
} SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor