26 Nisan 2010 | Pazartesi

Yıldırım etkisi

Mutlak kazanmak için çıktığın maçı öyle bir takıma karşı oynuyorsun ki... Takım savunmanda en küçük bir hata yapmayacaksın! Yoksa Keita, Baros, Arda üçlüsü ne yapar eder, seni üzer!
Dün akşam Bursaspor'un temel sorunu buydu! Bu tedirginlik yüzünden koca bir ilk yarı boyunca istediklerini yapamadı yeşil beyazlılar.
Bir taraftan da Galatasaray'ın rakip on sekiz içine attığı her çapraz top tehlike yaratıyordu.
Üstelik sarı kırmızılıların vites yükselttiği bölgelerde Bursa'nın iki ağır adamı Zapo ve Hüseyin vardı.
Bu durumda gol ihtiyacı fazla fakat yapılacak şey azdı. Sağ kanattan Volkan Şen'in hızlı çıkıp Sercan'ın koşu yoluna bıraktığı toplardan gol beklemeyi tercih etti Ertuğrul Sağlam.

***
Bursa tedirginliğini ikinci yarının başında attı!
Çünkü bu maç Bursa için "ya kazanacaksın, ya kazanacaksın" maçıydı. Öyle iki gol kaçırdılar ki, imkansızı başardılar! Sonra kırmızı kartlar geldi.
Neill'in ilk sarı kartı, diyelim ki anlamsızdı.
Fakat kırmızıyı getiren ikinci sarıyı en eyyamcı hakem bile vermek zorunda kalırdı. Fakat gelin de bana Zapotocny'nin ikinci sarısını anlatın!
Gerçek şu ki, Bünyamin Gezer bu kararıyla kariyerinde kötü bir iz bırakacak!
***
Takımlar on kişi kaldıktan sonra seyrettiğimiz oyun çok heyecanlıydı; her atak gol pozisyonuna dönüşüyordu. Ama buna futbol denir mi? Hayır. Üstelik o kadar pozisyona rağmen bir gol çıkmadı.
Hakem bitiş düdüğünü çaldığında ilk ne düşündün derseniz... Bursaspor açısından baktığımda keşke Sağlam, Turgay'ı ve Iglesias'ı daha önce oyuna soksaydı, dedim. G.Saray'ın da mücadele azmini kutlamak gerek.
***
Sonuç ne peki? Futbol analizi gerektiren bir sonuç yok ortada. Çünkü anlaşılıyor ki, şampiyonluğa damgasını vuran hakemler olacak bu sezon. Belki bir de haftalarca direkisyonu Daum'a bıraktıktan sonra tekrar eline alan Aziz Yıldırım'ın etkisinden söz etmek gerek.
Futbol düzenimiz dün akşam bir devrim yaşayabilirdi.
Olmadı. Yazık!