09 Eylül 2015 | Çarşamba

Zafer değil galibiyet...

Hollanda'yı 3-0 gibi gövdeli bir skorla yendik. Bir zamanlar bizim olduğumuz gibi, önde gelen önemli bir takıma karşı alınmış, net bir skor.
Fatih Hoca ve ekibini tebrik etmek gerekir. Tüm 90 dakikayı çok iyi planlayıp, organize ettiler. Robben'in yokluğunda Hollanda'nın kolunu - kanadını işlemez hale getirdiler.
Bu galibiyet bizi büyütmez. Çünkü daha önceki maçlarımız ve aldığımız skorlar belli. En iyi üçüncü olmamız için bile Kazakistan'ın, bizim yenemediğimiz Letonya'yı yenmesi gerekiyor. Sadece çok iyi bir maç oynadık, çok güzel bir galibiyet aldık. Ve bunun sayesinde Avrupa Şampiyonası'na katılma şansımızı devam ettirdik.
Fakat bu galibiyet, oyuncu grubumuza bir çok şey öğretir. Takım olduklarında, birlikte mücadele ettiklerinde, agresif oynadıklarında kazanacaklarını biliyorlar artık. Neredeyse yemedikleri tokat kalmamışken, ayağa kalkmayı başarıp, kazandılar. Güçlerinin sınırlarını test ettiler ve neleri neden yapamadıklarını veya nasıl kazanacaklarını gördüler.
Özeleştiri geliştirip, olduğumuzdan farklı görünmekten ve bunu iddia etmekten vazgeçtiğimizde, yolumuz da
açılacak. İzlanda'nın yaptığı gibi…

OYUN ZEKASI
Birinci tandemin iki oyuncusu; Alves ve Kjaer sakatlandı.
Üçüncü (Ba) zaten sakattı. Şimdi yoklar içinden çözüm yaratmak gerekiyor. Pereira'nın teknik adamlık hünerinde olacak gözlerimiz.
Kadlec tamam. İkinci isim Mehmet Topal olabilir. Bir de alt yapıdan yetişmiş, geçen sezon PTT'de iyi bir sınav vermiş Hakan Çinemre var.
Yapısı ve açıklamarı gereği risk almasını beklesek de, statükoyu bozmayacaktır genç hoca. Cinemre, Ba'nın çok önünde bir yetenek olmasına rağmen, böyle bir kadroda şans vererek, macera aramaz. Peki; aramalı mı?
Eğer vizyonunuzda genç oyuncu kazanmak yoksa zaten bunu yapmazsınız. Tıpkı, Daum gibi.
O vizyona sahip olsanız bile, ligin başında, ip üstünde yürürken, görmediğiniz- denemediğiniz bir oyuncu ile oynanmaz.
Birbirine yabancı iki tandem ile oynarken orta saha organizasyonu ve görevlendirmesi önemli olacak.
Çünkü Rıza Çalımbay bu gibi durumlar için pusuya yatan bir teknik adamdır ve defansın göbeğinden kendine imkan yaratmak isteyecektir.

KOCAMAN'IN SONRASI

İki sene önce, "Artık yeter" diyerek Aziz Yıldırım'ın odasından çıktı Aykut Kocaman. Hani derler ya, "ceketini alıp" gitti.
Halbuki bir takım kuruyor, bir sistem ve düzen geliştiriyordu. Her şey sırayla yapılacaktı. Önce pas oyunu, sonra hızlı oyun. İlkini başarmıştı, ikincisi için izin çıkmadı. İlla ki büyük paralarla transfer yapmak istiyordu başkan.
Peki Kocaman'ın takımı ne oldu?
Niang ve Andre Santos 7'şer, Dia 4 milyon euro'ya satıldı. Stoch'a gelen 15 milyonluk öneriyi yönetim kabul etmedi.
Salih Uçan 4 milyon euroya kiralandı, 11 milyon daha her an ödenebilir. Ve Moussa Sow 17 milyona satıldı.
Hangi taraftasınız bilemiyorum.
Ama Aykut Hoca, "Üretmediğimiz sürece kulüp batmaya yakınlaşır" fikrindeydi. Sadece saha içi değil, finansal yönetimin de dengesini düşünüyordu. Sanki kendi parası(!) gibi.
Umalım da Terraneo'nun da yapılandırması, ilerki yıllarda benzer tabloları yaratsın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor