Kaval çal Deniz!

Guti ve Simao olmayınca Beşiktaş'ın pas trafiği İstanbul trafiği kadar yavaş ilerliyor.
Dolayısıyla rakip her zaman kendini toparlama şansı bulup gardını alıyor. Allah'tan Ernst, Gutivari bir pasla Bobo'yu kaçırdı da hem perde açıldı, hem gözlerimizin pası silindi.
Erken gelen gol Beşiktaş'ın havasını değiştirdi ve rakibin direncini kırdı. Goller üst üste geldi ve Beşiktaş grup maçında yenildiği rakibini farklı mağlup etti. Benim için ilk kez 11'de izlediğimiz Fernandes ile yeniler gelince kulübeye çekilen Ernst ve Bobo'nun ne kadar iştahlı oynayacakları maçın skoru kadar önemliydi. Fernandes inanılmaz etkili bir oyuncu. Topu çok iyi kullanıyor, iyi futbolunu güzel gollerle süsledi. Kontenjan derdi olmasa formayı sırtından kimse alamaz. Ernst ve Bobo'yu da çok hırslı gördüm. Demek ki küsen, eden yok. Bu çok önemli. Takımda birlik havasının sürdüğünü gösteriyor. 'Bobo hep kendi atmak istedi, çok bencil değil miydi' diye sorabilirsiniz. O kadar kusur kadı kızında da olur. Haftalardır yedek, Almeida gibi bir rakibi var kendini göstermek istemesi doğal.

Tur kapısını araladı
Performansını merak ettiğim oyunculardan bir diğeri olan Necip'i de beğendim. Eski havasını bulmaya başlamış. Daha bir öz güvenliydi. Ekrem de öyle. İyi bindirmeler yaptı.
Haftalar sonra kaleye geçen Hakan'a pek iş düşmedi. Saçlarını kesmiş yeni bir havaya bürünmüş, o eski panik hali yoktu. Gecenin en iyilerinden biri de Hilbert'ti. Her zamanki disiplinli, istekli ve etkili haliyle sahadaydı. Alkışı hak etti.
Sonuç olarak Beşiktaş zayıf rakibine gruptaki şansı vermedi ve "Artık işin şakası yok" ciddiyetiyle oynayıp tur kapısını araladı. Not: Sevgili Deniz Çoban kardeşim, Hilbert'in ayağını kırmaya çalışan Mustafa Marangoz'a sarı kart göstererek hakemlikten bihaber olduğunu yine kanıtladın. İyisi mi sen o düdüğü asıp kaval çal. Yanlış anlama sana soyadından dolayı çoban falan demiyorum.
Çobanlık bile meziyet ister. Kusura bakma ama sen iki koyunu bile güdemezsin!