Şah ya da mat!
Şah ya da mat! enerbahçe ilginç bir takım. Maçın bütününde yok, rakiplerine "oyna bakalım" diyor, "bütün hünerlerini ortaya dök." Rakipleri de öyle yapıyor. Kasımpaşa maçın ilk 20 dakikasında 3 net pozisyona girdi ama çıkmaz sokak konulu manzaradan 3 puan meydanına çıkan takım Fenerbahçe oldu. "Bu takım kendini mi gizliyor?" diyorsunuz, "yoksa talihi mi yaver gidiyor?" Takımın yükünü çekenlerle takıma çile çektirenler arasında uçurum var.
Orta alanın emanet edildiği adamlara baktım da İrfan Can Kahveci yedek, Mert Hakan Yandaş sahada. Talisca, Lamborghini fiyatına alınmış sıradan bir otomobil gibi. Eski fotoğrafları yeniden çektirecek mi şüpheliyiz! Fred'in kendinden firar filmini daha ne kadar sürdüreceğini de merak ediyor insan. Savunmanın bu kadar gedik vermesinin sağlam adamların sakatlanmasıyla ilgisi var o formayı giyenin hakkını vermesi kaçınılmaz gerçek!
En Nesyri ne zaman nerden çıkacağı belli olmayan farklı bir golcü. En azından dersini çalışıyor ve kendinden istenenleri başarıyla yerine getiriyor. Kaç maçtır gecelerin rengini tayin eden ressam rolünde. O yüzden son vuruş darbeleri estetik. Bu takımın kötü futbolla bile kazanıyor olması bir sihir gibi görülebilir ama soru işaretlerinin çoğalması da tedirginlik konusu. Fikstürün getirdiği avantajı lehine çevirmenin sırrı kayıp vermemekte yatıyorsa, Galatasaray maçı daha şimdiden sırat. O yüzden Fenerbahçe önümüzdeki ha
Galatasaray'ın Rize'de mutlak kazanması gerekiyordu kazandı ama bunun tek sebebi vardı; Osimhen. "Bir adam takıma karşı nedir?" sorusunun cevabı; adı Osimhen'se her şeydir. Fizik ve geometri, inanç ve sadakat, kıran kırana mücadelede kısasa kısas. Ve can alıcı goller. Üstelik kiralık ama o formanın içinde Galatasaray'ın galibiyetinin dışında her ihtimale karşı. Aldığı paranın hakkını veren kaç onurlu futbolcu var sahalarda? Takımda azalanlar gittikçe çoğalıyorsa, maçtan sonra Osimhen videoları izlettirilmeli. Çünkü sezonun en kritik haftası yaşanıyor, üstelik fikstür gayya kuyusu.
Beşiktaş'ın elindeki kadroyla verdiği mücadele takdire değer. Ne olursa olsun yenilgiye karşı tavır almış bir takım duruşu var. Şartların eşit olmadığı bir düzende, üstelik kendi yöneticilerinden soygun yiyen bir takımın, puan cetvelindeki yeri nerede olursa olsun saygıyı hak ettiğini düşünüyorum.
Trabzonspor'a bakıyorum da yabancıların çoğu formanın anlamından uzak. Trabzonspor'un bu sezon aklımda kalan tek maçı, İstanbul'da Galatasaray'a kök söktürdükleri maç. "Bu takımın ruhunu toprağın çocukları ayağa kaldırır" diyorsak, gereğinden puan kaybeden bir takım, bu sezon harikalar yaratan U19 takımından iki delikanlıyı takıma koysa ne kaybeder! Bir tutam cesaretin kimseye zararı olmaz!
Derbiyi "yabancı hakemin" yöneteceği konuşuluyor da VAR'daki yabancı hakemin Mertens'in penaltısında mesleğinin yüzkarası olduğunu gördük. Yabancılar üç günde "tanıdık" oluyorsa var bir sebebi. Yabancı hakemlere duyulan ihtiyaç yerli hakemlerin utancı olmalı. Hala adam gibi maç yönetemedikleri için, sahte faullere çaldıkları düdüklerle topun oyunda kalmasını bile beceremedikleri için. Her şeyden önemlisi adam ayıracak kadar vicdansız ve korkak oldukları için.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.