Borç sorgusu!
Ligin ilk devresinin tamamlanmasıyla, ikinci yarının başlaması arasında Galatasaray adına liderlik ve 8 puanlık fark, Fenerbahçe adına hayal kırıklığı var. Hayal kırıklıkları onarılır ama gerçeklerin farkına varılması şartıyla. Çünkü bu takımın tam yol ileri gidecekmiş gibi bir havası da var, yan yola sapmaya müsait havası da.
Yıllar önce Fenerbahçeli bir delikanlının duygularını ifade ettiği bir mail almıştım da paylaşmıştım. "Bu aşk hiçbir şeye benzemiyor Hakkı Abi! Her sezon sonunda yatağına ölü gibi yatıyorsan, üstelik çok özlediğin bir hayalin kıyısında sudan ucuz hatalarla batıyorsan." Gurur ve hüzün kokan satırları hiç unutmadım.
O taraftara yıllarca "Titanic batana kadar gemi orkestrası çalmaya devam etti" diyerek vermeleri gereken desteği hatırlattık. Ama haklı tepkilerini de görmezlikten gelmedik. Çünkü kulübün tek sahibi onlar. O yüzden Fenerbahçe'ye karşı kurulan kumpasları bildikleri kadar, takımın içindeki gerçekleri de sorguluyorlar. Sahanın içinde hayalet gibi dolaşanları, göz boyayanları ve rakibe karşı mücadele etmeyip tribünlere oynayanları! Yıllardır futbolculara toz kondurulmayan sistemin bedelini o taraftar ödüyor. Maç sonu açıklamalarında, basın toplantılarında herkes suçlu, sadece futbolcular masum öyle mi? Yöneticilerin soramadığını taraftar futbolculara soruyor, "sizlere istediğiniz her şey verildi de sizler istenenleri niye vermiyorsunuz?"
Mourinho'nun futboldan başka her şeyle daha yakından ilgilendiği ilk devre serüveninden kalanlar, futbolcusuna toz kondurmayan ama hakemlere ve rakiplere laf yetiştiren bir sistemin varlığıdır. Kazanmak ruhu tüm takımı sarmadıkça filmi başa sarmanın alemi yok. Çünkü zaman her şeyin göstergesi. Etiketi ve kariyeri ne olursa olsun, gerçeklerle barışık yaşamak her teknik adamın olması gereken halidir. Bireyselliğe dayanan tepkiler takım ruhunu bozuyorsa sakin olmakta yarar var. Teknik adam müdahalesi sahanın kenarında olduğu kadar maça hazırlanırken gereken bir şeydir, maç sonu açıklamalarında gündem oluşturmak değil.
Fenerbahçe'nin büyüklüğünün farkına varmak, alınan ücretlerin ve kariyerin arkasına sığınmak da değil. Gemiyle uzak bir yolculuğa çıkılıyorsa, mesele dalgaların ihtişamı kadar kaptanın ustalığıdır. Bu ustalığı göstermek Mourinho'nun aldıklarının karşılığını vermek kadar boynunun da borcudur. Fenerbahçe'de son yıllarda neredeyse bütün teknik direktörler taraftara borcunu ödemeden gitmiştir çünkü.
Ligin ilk yarısından aklımızda kalanlar hakemlerin aynı filmin içinde olduğu, papağan yöneticiliğin çocuklarımız için büyük bir tehlike oluşturduğu ve nefret tohumlarının ekimine ara verilmediğidir. Paranın ve yalanın kontrolü elinde tuttuğu bir futbol ülkesiyiz. Karaborsa bilet haramilerine, kara para kasalarına, işlediği suçu sorgulanmayan kabadayılara ve medyada klavye tuşlarına bile sponsor alanlara cennet ülkeyiz. O yüzdendir ki kaliteli insan sayısının artmasından endişe ediliyor. Yoksa ucuzluğun böylesine itibar görmesi asla mümkün olamazdı!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.