Hayalde kaldı
Başlamadan her şey güzeldi. Full dolu tribünler, kemençesi, horonu, memleket türküleri. Daha ilk dakika gelen golü de şölene katabiliriz. Üç, beş dakikaya varmadan bu maçı kazanmak kolay değil duygusu, hakim oldu etrafa. Çok geçmeden beraberlik yazıyordu tabelada.
Zorlamaydı Trabzon'un yaptığı, kâbusa dönmüştü şölen. En ufak bir takım bütünlüğü yoktu ortada. Saman alevi gibi bazen Jaja, bazen Burak, sonuçtan uzak bireysel hamleler.
Ortada Colman'ın atağı organize etme isteği, işte hepsi o kadar.
Bir Avrupa takımıydı karşıda koşturan. Birkaç basamak üstten gidiyorlardı. Koca sahayı küçültmüş, iki kaleyi yakınlaştırmış, dar alan oyununa çevirmişti mücadeleyi.
Birkaç kez saymak durumunda kaldım, fazla mı oynuyordu sarı-kırmızılılar. Kulak kabarttım bir ara Alanzinho çalımıymış, Umut çok koşuyormuş, Burak gol için adım atıyormuş...
Uyumsuz ayaklar
O söylenenlerin fazlası var karşı tarafta. Elin oğlu her şeyi yapıyor. Savunuyor da hücum işinde ürkütüyor da seni.
Bir atağı yok Kayseri'nin rastgele olsun. Her adımları hesaplanmış plan üzerine koşturuyorlar.
Onlar plana, plan onlara uyuyor. Teknik adam akılı ile bir daha baktım sahaya.
Şu kadar uyumsuz ayaklara plan olur mu? Jaja-Burak-Alanzinho-Ceyhun-Umut...
Futbol kitapları yazmaz. Hangisini, hangisine uyduracaksın? Nerede ne yapacağı belli olmayan ayaklar üzerine taktik kurulur mu? Allah sabır versin bordo-mavili tribünlere.
Kulübeden izleyenler, takımın gerisinde oynayanlar, hakikaten zor iş doğrusu.
Nasıl gol atacak bu takım? Bir değil, iki değil bu da kaçmaz ki. Daha kaç kere keseceksin rakip atağı, kaç top taşıyacak da boş döneceksin, altı pasın içinden. Yaşı küçükmüş.
Şu Amrabat'ın yaptığına bir bakar mısınız?
Dönüp, dönüp aynı yere geliyoruz.
At binenin, kılıç kuşananın, iş de bileninmiş.
Olmadı, yapamadık. Yaya kaldık yine.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.