01 Haziran 2011 | Çarşamba

Bomba mı atacak!

-Lig TV'de sezonu değerlendiren Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, yorumcuları hedef alarak, "Çok sert olacağım, mücadele edeceğim. Ya düzelecek ya da gidecekler" diyerek ültimatom verdi.
Yıldırım'ın köşe yazarlarını hedef alan sözleriyle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Şimdi orada yüzkarası Türkiye Gazeteciler Cemiyeti' dir, Türkiye Spor Yazarları Derneği'dir. Bir kulüp başkanı spor yorumcuları için "Gidecekler" diyor.
Anayasasında ifade özgürlüğü olan, ifade özgürlüğünün Anayasa teminatı altında olduğu bir ülkede kulüp başkanı "Gidecekler" diyor. Nasıl gidecekler Sayın Aziz Yıldırım? Direksiyonda otururken pencereden gelip ateş ederek mi gönderecekler? Ya da yolda yürürken bıçaklayarak mı? Ya da bomba koyarak mı gidecekler?
Ya da patronlarına telefon edip "Bunun programı iptal edin" diyerek mi gidecekler? Bana anlatsın bir bakayım!..
Ama bunu sorması gereken iki kurum var. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Spor Yazarları Derneği!.. Çıt yok o günden beri çıt yok. Aziz Yıldırım bunları bal gibi söyler. Çünkü Sivil Toplum Örgütleri'nden bir tepki yok.
Aziz Yıldırım'ın bu söylediği, Futbolda Şiddet Yasası'na göre suç. İstanbul Cumhuriyet Savcıları harekete geçti mi? Fenerbahçe Başkanı için soruşturma açtılar mı? Hedef gösteriyor çünkü...
Arabalarının içinde sarı-lacivert formalı olan karıkocaya, Beşiktaşlılar tarafından sopalarla, taşlarla saldırılmış.
3 yaşındaki çocuğun Sabah gazetesinde resmi var. 3 yaşında çocuk! Mosmor yüzü. O çocuğun yaşadığı travmayı düşünsene!.. Onlar orada bağırıp çağırmıyorlar.
Araba ile oradan geçiyorlar. Üstlerine Fenerbahçe forması var. Günahları bu!.. Dayak yiyorlar, arabaları tahrip oluyor. Ülke bu!.. Bu ülkede Fenerbahçe Başkanı hedef gösterirse; o adamı öldürürler.

YASALAR CEMAAT İÇİN Mİ!
İstanbul Cumhuriyet Savcısı buna sesini çıkarmıyorsa, soruşturma açmıyorsa Futbolda Şiddet Yasası niye çıktı? Tribündeki zavallıyı alıp götürmek için mi? Türkiye'de imamlara serbest mi yasalar? Sadece cemaat mi toplanıp götürülür?
Aziz Yıldırım'ın, Türkiye'de başkanlık yapmamasılazım.
Öyle tehditkar konuşuyor, öyle hedef gösteriyor çünkü..

İSTEDİĞİ PROGRAMI KALDIRIYOR
Adama ceza veriyorsun ama göstermelik, işe yaramaz bir ceza... Protokole giremiyor!.. Hepsi bu... Umurunda mı? Locası var adamın. O cezayı bir de Tahkim Kurulu indiriyor ya!.. Mükerrer, tekrarı olduğu için arttırılması gerekencezayı, benim hukukum indiriyor. 'Sen bu suçu bir defa işlemiştin, ceza almıştın. Şimdi bir daha işledin onun için bu sefer daha az vereyim! Üçüncüyü işlersen ceza da yok!..' Şimdi kendini Aziz Yıldırım'ın yerine koy; niye konuşmasın adam ya? Niye konuşmasın? Federasyon sus pus, savcılar bu işe karışmıyor, Sivil Toplum Örgütleri, gazeteci örgütlerinin çıtı çıkmıyor. Aziz Yıldırım istediği programı kaldırtabiliyor! Adam da rahat rahat konuşur.
Aziz'in bu tehditleri beni etkilemez. Ama 'Ya benim patronumu ararsa' diyen 25 yaşındaki bir gazeteciyi, sözleşmesi bile olmayan bırak 212 sayılı yasayı, sözleşmesi bile olmayan telif ile çalışan bir gazeteciyi çok fena etkileyebilir. 'Onun için neme lazım! Ben Aziz Yıldırım'a bulaşmayayım' diyebilir. Adam bunları söylerken lafının nereye gideceğini çok iyi biliyor. O "Hedefte" dediği iki adamı susturamayacağını biliyor. Ama ötekileri susturur.

-Yıldırım isim vermedi ama sizi ve Erman Toroğlu'nu hedef aldığı yönünde yorumlar var.
Ben hiç üzerime alınmadım. Ben Aziz Yıldırım'dan teşekkür bekliyorum! Fenerbahçe'nin şampiyonluğunda başrol oynamış gazeteci olarak.

-Ama Yıldırım onu da kaptırmadı ve "Devre arasında Alex'le ilgili, Aykut Kocaman'ı uyardım" dedi. İşte onu kim uyardı.

BİZ BELÇİKA'DAN DAHA İYİYİZ
-Milli takım cuma akşamı Belçika ile deplasmanda kritik bir maç yapacak. Nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Bizim Belçika'yı yenmemiz lazım. Mantıken de yenmemiz lazım, duygusal olarak da yenmemiz lazım. Belçika'yı yenemiyorsan eğer finallere gitmenin ne alemi var! Biz Belçika'dan iyiyiz. Hiddink de bunu dolaylı olarak söylemiş. Hiddink'in kafasında, beklediği en kötü sonuç beraberlik. "Deplasman maçı, beraberlik bizim için iyidir" diyor ama yenmeyi düşündüğü de açık.
Ama dediğim gibi; maçın zamanı yanlış. Futbolu kafasından çıkartmış, sezonun yorgunluğu içindeki adamlarla haziran ayında maç oynamak doğru değil.

MAÇA GİTMEK İSTEMEDİM
-Şampiyonlar Ligi kupasını, Manchester United'ı yenen, Barcelona kazandı. Maç için neler söyleyeceksiniz?
Finale yakıştı mı? Süper Lig şampiyonu ile Bank Asya Ligi'nin şampiyonu, Cumhurbaşkanlığı Kupası oynuyor gibiydi...

-Messi'yi nasıl buldunuz? Farkı yaratan isimlerden birisi miydi?
Ben hala Messi'yi biraz fazla şişirdiğimiz kanaatindeyim.
Bu maçta da düşüncem değişmedi. Attığı golün haricinde neler yaptı? Şöyle gözümü kapadığım zaman, gözümün önünde fazla bir şey yok, Messi'ye ait...
Mesela içimden, 'Ah şu maçta olsaydım' diye bir şey geçmedi. Çok kolay gidebilirdim. Londra'yı ne kadar sevdiğimi de biliyorsun.


BOLT'U GEÇECEĞİNE İNANMADI
-Diamond League 100 metre finalinde kötü bir çıkış yapan Usain Bolt finish çizgisini önde geçmeyi başardı ve bir numara olduğunu bir kez daha gösterdi.
Asafa Powell ise yine ikincilik aldı. Asafa kazanacağına inanmadığı için kazanamadı, bana sorarsan... Yarışın bitmesine 10 metre kala Asafa Powell gibi bir adam o yarışı vermez. Vermemesi lazım.
Bolt'u geçeceğine inanmadı. Asafa da boş bir atlet değil.
Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 100 metre atletlerinden bir tanesi... Sürpriz çıkmış bir adam değil.
Güzel bir yarış oldu. Diamound League'de başka da yarış yoktu zaten... Atletizm çok geriye gidiyor.
100 metreden başka bir yarış yoktu. Olimpiyatlarda koşulacak 100 metre finali için 1 milyon bilet talebi gelmiş.
Dilerim Türkiye ile Azerbaycan anlaşır Ramil Guliyev de Londra Olimpiyatları'nda yarışır. Ben illa ki 'Türkiye adına yarışsın' demiyorum. Azerbaycan adına da yarışabilir.
Önemli olan Guliyev'in o finalde olması. Çünkü 4 sene sonra ne olacağı belli değil. 4 sene bir sprinter için çok uzun bir zaman.
Roland Garros da aynı. O da tatsız tuzsuz.

ÇİFT HATAYA ALKIŞ KOPUYOR
-Bu durumda genel anlamda bir duraksamadan bahsetmek gerekiyor herhalde...
Bütün sporlar da bir geriye gidiş var. Roland Garros da 2.5 saat bir maç seyrediyorsun. 'Vavv' diyebileceğin, 'Harika' diyebileceğin hareket sayısı o kadar az ki...
Her şey rakibin hatasını beklemeye yönelik. Ben topu karşıya atayım o fileye taksın. Ben topu karşıya atayım o dışarı atsın. Evvelden tenis böyle oynanmazdı. Evvelden tenis sayı kazanmak için oynanırdı ve seyirci kaybedilen sayıyı alkışlamazdı. Tenis seyircisi kazanılan sayıyı alkışlardı. Şimdi çift hata yapıyor, alkış kopuyor! Atılamayan servisten dolayı kazanılamayan puanı da alkışlayan bir seyirci var artık...
Her şey değişmiş. O zaman niye gidiyorsun maça!..
Aç bilgisayarını skoru orada yazıyor devamlı... Skoru takip et yeter... Görülecek şey çok azaldı...

QUARESMA UCUZ SELÇUK PAHALI
-Galatasaray, Trabzonspor'da forma giyen Selçuk İnan'ı alarak büyük yankı uyandırdı.
Bonservis bedeli ama yok ama buna rağmen 20 milyon euro'luk bir maliyetten bahsediliyor. Selçuk, pahalıya mı mal oldu?
Yerli transferler çok kıymetli. Çünkü sahaya çıkan takımda 5 yerli futbolcu oynatabiliyorsun.
Özellikle 3 büyükler, geri kalan 6 futbolcu için dünya çapında yıldızlar getirebiliyorlar.
Bu 6 adamın yanında oynayacak 5 yerlinin aynı düzeyde olması lazım.
Real Madrid'den Guti'yi getiriyorsan onun yanına koyacağın yerlinin de Real Madrid'de oynayacak düzeyde olması lazım ki takım ahenkli olsun.

TARLADA YETİŞMİYORLAR
Onun için yerli bu 5 adamın fiyatı olağanüstü yükseliyor. İki yabancı, üç yabancı oynasa takımda 8-9 Türk olacaktı. O zaman böyle bir koşul olmazdı. Ama şimdi, dışarıdan getirdiğin oyuncular düzeyinde 5 adam alman lazım. Çok seçme adam lazım. Bunlar da tarlada yetişmiyor.
Selçuk bu senenin en iyi yerli transferlerden bir tanesi... Fiyatının bu düzeyde olması normal...
O ayarda bir adamı dış piyasadan çok ucuza bulabilirsin. Brezilyalı, İngiliz, Alman, Fransız alabilirsin. Nereden alırsan al. Pazarı geniş. Binlerce adaydan seçiyorsun.
Yerli pazarda kısıtlı sınırlar. 10 kişinin olduğu bir yerden seçiyorsun. O 10 kişiden biri olunca da fiyatı yüksek oluyor. Dış pazar ile mukayese etmemek lazım.
Quaresma ucuz ama Selçuk pahalı... Selçuk bu pazardan alman gereken 5 kişiden biri... Öbür tarafta 10 bin kişinin olduğu bir pazardan seçiyorsun.

-Galatasaray'a yararlı olur mu?
Olmaması için bir sebep yok. Bana 'Sen yönetici olsan, Türkiye'de ilk talip olacağın adam kim?' diye sorsalar 'Selçuk' derim. Çünkü Galatasaray'da o mevkii bomboş senelerden beri. "Kazmalar, kazmalar" diyorum onlarla oynuyor Galatasaray!
İlk defa futbolcu ile oynayacak.
Emre'den bu yana ilk defa oraya iyi bir yerli geliyor.

-Bir de Elmander de transfer edildi.
Onun hakkında bir fikrim yok. Galatasaray transfer edene kadar Elmander gibi müthiş bir golcü olduğunu bilmiyordum.

ÜSTÜNEL'İ DE ALSAYDI -
-Yeni yönetim kurulu görev dağılımı yaptı. Komitelerde Faruk Süren, Alp Yalman, Bülent Tulun gibi yönetimde bulunmayan isimler de var. Bu kulüplerde görmeye alışık olduğumuz bir durum değil
. Ünal'ın yaptığı hoş bir şey... Öteden beri söylenen ama lafta kalan bir şey vardır. "Galatasaray'a hizmet için ille yönetim kurulunda olmak şart değil" der herkes ama yönetim kurulundakiler birbirleriyle dahi kıskançlık içinde oldukları için dışarıdakilere hiç bakmazlar.
Ben mesela futbol komitesinde Haldun Üstünel'in de olmasını isterdim.
Adam transfer cambazı...
Teşebbüs güzel... Dilerim başarılı olur...

İKİ YABANCI STOPER LÜKS
-Fenerbahçe Emenike'yi transfer etti. Orhan Şam, Sezer Öztürk ve Serdar Kesimal ile de anlaşma sağlandığı yönünde haberler geliyor. Sarı- lacivertli ekibin transfer politikasını nasıl buluyorsunuz?
Gayet iyi... Fenerbahçe çok akıllı, çok doğru transferler yapıyor. Fenerbahçe'nin geçen sene yabancıları gayet iyiydi. Bu yüzden de Aykut tercih de zorlanıyordu. Dia gibi bir adam takıma yerleşemedi. Stoch gibi bir adam takıma yerleşemedi. Çünkü 6 yabancı ile oynamak zorundasın.
Üstelik Fenerbahçe bu 6 yabancının iki tanesini 'stoper' diye kullandığı için geriye 4 hakkı kalıyor. Bence en büyük hata da bu...
Stoper oyuncuyu herhangi bir teknik direktör yetiştirebilir.
Ama Dia'yı yetiştiremez. Dia olmak için önce yetenek lazım. Allah vergisi lazım...
Ama Fenerbahçe, iki stoperde yabancı kullandığı için Dia ve Stoch'u takıma yerleştiremedi. O kadar fazlaydı yabancılar... Ama yerliler de zayıf kaldılar. O yerliler, o yabancılarla ahenk kuramadılar. Hele 9 puan geride kalınan ilk yarı...
Onun için bu sene Fenerbahçe, yerli transferlerde de çok titiz davranıyor. Bana sorarsan çok da doğru seçimler yapıyor. Sezer de Orhan da yetenekli futbolcular...

TAYFUR'A DESTEK VERSİNLER
-Geçen sezon flaş isimler alan ve transfer piyasasının yıldızı olan Beşiktaş bu yıl ezeli rakiplerine göre daha sessiz...
Beşiktaş'ın mevcut kadroyu yerleştirmesine ihtiyaç var.
Tayfur'la devam etmesi de o niyeti gösteriyor. 'Biz artık sistemi yerleştirelim, takımı yerleştirelim' diye düşünüyorlar.
Bu mantıklı görülebilir.
Yeter ki camia, taraftar, Çarşı, yönetim, Tayfur'un arkasında dursun.
Faruk Süren'in Fatih Terim'in arkasında durduğu gibi...
Galatasaray'ın dönüm noktası, Ali Sami Yen'de, Fenerbahçe'ye 4-0 yenildiği maçtır. Bütün Galatasaray yönetimleri, o maçtan sonra Fatih'i kovardı. Fenerbahçe'ye, Ali Sami Yen'de 4-0 yeniliyorsun!.. Süren ve ekibi, Fatih'in arkasında durdu ve o Fatih, Galatasaray'ı Avrupa şampiyonu yaptı.
Beşiktaş camiası, Çarşı ve yönetim, böyle bir başlangıç halinde Tayfur'un arkasında durur mu? -Soru işareti!.. Esas mesele burada...
Yönetim, "Ben geçen sene gereken transferleri yaptım.
Bu takım artık otursun." Oturması için de hocanın arkasında durmak lazım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor