21 Ekim 2017 | Cumartesi

Bunu adı rezillik!

Teknik adam sahadaki yabancıyı mı hesap etsin, yanında oturana mı baksın. Yoksa "Şu tribündekini yanıma mı alsaydım acaba?" diyecek...

Bir de sahaya bakacak, rakibe göre futbolcu değiştirecek. Hangisini düşünsün? Ondan sonra da Denizli 7. yabancı oldu Türk futbolunda!

Türk futbol tarihinde Galatasaray 11 yabancı futbolcu ile sahaya çıkarak bir ilki yaşattı insanlara. Çarşı karıştı. Herkes ahkam kesmeye başladı.
Yıllardır Türk kamuoyunu utanmadan aldatanlar var. Öyle güzel yerlerden girip öyle güzel sağdan soldan çakıyorlar ki sen yumruğun nereden geldiğini anlayamıyorsun.
Başlıyorsun yeni şeyler icat etmeye.
Bakınız, Türk futbolunun derdi yabancı oyuncu değil, altyapı. Altyapı ile yabancı oyuncu sayısının hiçbir alakası yok. Şimdi size çok kısa bu iki olayı anlatacağım...

9 DEFA DEĞİŞMİŞ
1962 yılı... Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi... Beyler, hem de bu lise devlet lisesi, özel lise değil. Müdür Zekeriya Ünlü, Müdür muavini Recep Hoca. Bu iki futbol sevdalısı isim, Türkiye'yi tarıyorlar, kabiliyetli futbolcuları buluyorlar; Ankara'ya getirip bunların yeme ve yatma olayını hallediyorlar, liseyi bitirtiyorlar ve üniversiteye sokuyorlar.
Bu takım yıllarca Türkiye'de liselerarası müsabakalarda şampiyon oluyor ve her sene Genç Milli Takım'da oynayan en az 7-8 futbolcusu var.
Bunların çoğu A Milli Takım'da da oynuyorlar ve hem de üniversiteyi bitiriyorlar.
Fenerbahçeli kaleci Yavuz, Fenerbahçe'den gelen Osman Arpacıoğlu, Samsunlu, Eskişehirsporlu Abidin, Fenerbahçeli Şükrü Birant.
PTT'li Zeki, F.Bahçeli Timuçin Çuğ, Galatasaraylı Tuncay Temeller, PTT'li Feridun Köse gibi size en az 50 isim sayabilirim.
Bunun bir başka olayını Ankara 50. Yıl Lisesi yaptı, bir başka olayını Çanakkalespor'da Niyazi Önen yaptı. Oradan da çok futbolcu A Milli Takım'a gittiler. Galatasaray'ın kaptanı Selçuk İnan da bunların içinden.
Şimdi atomu yeniden parçalamıyoruz.
Öyle şeyler anlatıyorlar ki sanki bu iş çok zormuş gibi. Bakın bu yapılanlar yıllar önce yapılıyor hem de çok ufak paralarla. Şu anda da çok rahat bu işler yapılır.
Dönüyorum, son 12 yılda yabancı kuralı 9 defa değişmiş. Demirören döneminde 5 yılda 3 kez değişmiş.
Peki FIFA sıralamasında 34'üncüyüz.
Şimdi gelelim sadede...
Dünyada en çok para harcayan ülkelerde de 6'ncıyız. Yani bu şunu gösteriyor; doğru mal alamıyoruz.
Defolu malı çok pahalıya alıyoruz.
Yani bizde genelde yöneticilerimiz futbolculardan bile fazla para kazanıyorlar bu işlerden. Menajerlerle birlikte tabii. Aynı kaba yapıyorlar.
Yani olay yabancı transferi değil.
Üst tarafa bakalım... Tencerenin üstüne, dibine bakmaya gerek yok.
Beşiktaş'ta 30 yaş üstü 12 oyuncu var. Galatasaray'da 8, Fenerbahçe'de 10, Trabzon'da 10 oyuncu var. Trabzon'un 3 tane santrforu var. Burak, N'Doye ve Rodallaga... Hepsi de 32'nin üzerinde.

CEBİNDEN VERSİN
Şimdi arka bahçeye geçelim bakalım...
Mustafa Denizli'yi hatırlarsanız, "7'nci yabancı" dediler, yanlış futbolcu değiştirdiği için. Daha doğrusu fazla yabancı oynattığı için. O zaman nasıldı kural; 6+1... Yok efendim tribünde 2 kişi oturacak, yani neredeyse soyunma odasında 2 kişi bekleyecek. Neredeyse iki yabancı soyunma odasında büyük ihtiyacını yapabilecek, bir tane de ufak ihtiyacını yapan olabilir.
Bakınız, böyle bir rezillik hangi ülkede vardır. Teknik adam sahadaki yabancıyı mı hesap etsin, yanında oturana mı baksın, yoksa "Ulan şu tribündekini yanıma mı alsaydım veya büyük abdestini yapanı mı oynatsaydım" diyecek?
Peki bu teknik adam bir de sahaya bakacak, rakibe göre futbolcu değiştirecek.
Hangisini düşünsün? Ondan sonra da Mustafa Denizli 7'nci yabancı oldu Türk futbolunda.
Gelelim sonuca, Galatasaray geçen hafta 11 yabancı ile çıktı. Türk futbolunda ilk. Peki takım listesi elime geldiğinde yedeklere baktım, 10 yedek oyuncu var. Ama bu yedeklerin bir tanesi yabancı, 9 tanesi yerli.
Peki bu görüntü bana neyi gösterdi, neyi ispat etti? Beyler bu görüntü bana şunu ispat etti; yabancı transferleri doğru yapılmış, hepsi oynuyorlar.
Geçtiğimiz yıllarda ben takım listelerini elime alıp baktığımda, ilk 11'de oynayan 8 tane yerli var. Kadroda 6 tane de yabancı var ama bunun 5 tanesi yedekte.
Peki bu neyi gösteriyordu? Bu aldığım futbolcuların fiyasko olduğunu, şişirme paralarla alındığını, yerli oyuncuların bunlardan daha iyi olduğunu.
Ben yabancı oyuncu alıyorsam, benim yerlimden daha iyi olacak ve oynayacak. Niye alayım o zaman!
Bu orta oyunu yıllarca geçti gitti, hala da oynanıyor. Ama devlet mekanizmasını da yanlış yönlendirenler var. Bu yanlış bilgilerle yanlış adımlar atılıyor. Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı takımların kadrolarına bakın, yaşlarına bakın, bir de Beşiktaş'a bakın. Nereye kadar böyle gideriz?
Yayıncı kuruluştan gelen paraları, har vurup harman savuran yöneticiler, bir kanun çıkarabilir misiniz, "Futbol takımlarında yönetici olanların, yönetici oldukları dönemlerde kulübü soktukları borcun yüzde 50'sini ceplerinden vermeye mecburdurlar" diye. Ben o zaman o yöneticileri göreceğim.
Ailem, çocuğum, vatanım, milletim deyip paraları götürenleri.

MERAK ETTİĞİM BİR KONU VAR...
Beşiktaş'a Negredo diye bir oyuncu alındı. Bu oyuncu Beşiktaş'a gelmeden önce Galatasaray ve Fenerbahçe'ye bonservis ücreti bedelsiz olarak teklif edildi mi? Peki bu oyuncu Beşiktaş'a alınırken bonservis ücretine ne ödendi? Merak ediyorum, bu konuda Galatasaraylı ve Fenerbahçeli yöneticilerle konuşurlarsa, bu sütunlardan sizi bilgilendirebilirim.

MHK NEDEN CÜNEYT ÇAKIR'I ATADI?
Özellikle büyük maçlara hakem tayini önemli. Eğer dikkatli tayin yapmazsanız, maçı da yakarsınız, hakemi de yakarsınız.
Ali Palabıyık'ta olduğu gibi... Bu tamamen benim tahminin.
MHK, Fenerbahçe-Beşiktaş maçına Cüneyt'i verecekti. Fakat Cüneyt'i Fenerbahçe istemiyordu. Fırat Aydınus'u düşündüler bence, fakat dediler ki Beşiktaş-Fenerbahçe maçının zorluğu 4 yıldız, Galatasaray-Fenerbahçe maçının zorluğu 5 yıldız.
Bu hep böyledir. "Biz Galatasaray- Fenerbahçe'ye Fırat'ı verelim' diye düşündüler, Cüneyt'i de veremeyince, Ali Palabıyık'ı verdiler Fenerbahçe- Beşiktaş'a ve Ali Palabıyık'ı yaktılar. Şimdi bu maça Fırat'ı da veremiyorlar, Cüneyt'i vermeye mecbur kaldılar. Sebebi; "Alın size Cüneyt. Bu adam Avrupa'da üst düzel maçlar yönetiyor. Ne haliniz varsa görün!" Şimdi bakın burada teknik bir olay var.
Bu olay nedir? Şu anda Galatasaray takımı daha hazır gözüküyor. Göze hoş gelen futbol da oynuyor. Kadroları da kaliteli, transferler tuttu.
Fenerbahçe öyle değil. Daha geçen hafta Fenerbahçe'nin maçı biter bitmez Aykut Kocaman özellikle tansiyonu yükseltici beyanatlar vermeye başladı. Bu neye yarar? Maç gergin olursa, çatırtıya girerse bundan Fenerbahçe avantaj sağlar teknik olarak. Galatasaray seyirci baskısıyla futbolcusunu heyecanlandırıp ters yöne itebilir.
Galatasaray tarafından Kocaman'a hiç cevap verilmiyor. Yani resmen satranç. Bir takım bir takıma göre daha hazır değilse, daha hazır olmayan, hazır olanı bozacaktır.
Ama nasıl bozacaktır? Çünkü aradaki puan farkı 8. Fenerbahçe'nin mağlubiyeti demek ligden kopması demek. Fenerbahçe'nin galibiyeti demek, Fenerbahçe'nin devam etmesi demek. Bu nedir?
Sinir savaşı.
Bu sinir savaşında hakem nasıl hareket edecek, o önemli. Eyyam yapmaya kalkarsa ipin ucunu kaçırır.
Sert yapmaya kalkarsa çok sarı ve kırmızı olur. Peki siz olsaydınız bu maça Cüneyt'i mi atardınız, Fırat'ı mı? Ben de olsaydım Cüneyt'i atardım. Sebebi basit, çünkü Cüneyt'in FIFA kartı var, kaybedecek çok şeyi var. Fırat'ın kaybedecek hiçbir şeyi yok.
Hakemin son yılları benim için çok tehlikelidir. Eyyama fazla girerler.
Onun için de ben her zaman genç, idealist hakemi tercih ederim.
Yazık oldu Palabıyık'a. Onun da kabahati yok muydu? Çabuk havaya girmişti. Saçlarının şeklini değiştirmekle iyi hakem olunmuyor, briyantini saçlarına değil maça sür.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor