17 Nisan 2011 | Pazar

Fener duraklamadı

Bu Fener'in işi artık çok zor.
Çünkü karşısına kim çıkarsa çıksın, "haysiyet mücadelesi" veriyor. Geçen hafta bazı spor yazarlarının Eskişehirspor ve Bülent Uygun için üstü örtülü şike iddiasında bulunmaları, Gaziantepspor için maçın şeklini ve anlamını değiştirmişti. Hem Tolunay Kafkas hem de öğrencileri "formsuz" olarak değerlendirilmemek için canlarını dişlerine takmışlardı. Kimse töhmet altında kalmak istemiyordu... Ama karşılarında duraklama dakikalarında bile bir an duraklamayan bir takım vardı...
Maç daha birinci dakikada kırıldı.
Eğer hakem Hüseyin Göçek, Dany'nin Alex'e yaptığı açık faulü penaltı olarak değerlendirseydi, sarı-lacivertliler daha birinci dakikada galibiyeti garantileyebilirlerdi.
Göçek maç boyunca bu yanlış kararının etkisinde kaldı. Futbolcular hakeme saygılarını yitirince, maçı kontrol altına almak için Göçek sıkça kartlarına başvurmak zorunda kaldı. Fenerbahçe lehine yarattığı pek çok serbest vuruşta, ilk dakikada ıskaladığı "vicdanının" etkisi vardı...
Gösterdiği kırmızı kartta ve maçın sonuna eklediği dakikalarda da...

Ateşleyici Caner
Fenerbahçe defansı Cenk Tosun ve Olcan kaygısı nedeniyle çakılı oynamak zorunda kaldığı için orta sahanın yükü artmıştı. Emre ile Cristian hücum üretkenliği ve ara pas dağıtımında adeta nöbetleşe görev yaptılar.
Cristian'ı ilk kez hücuma bu kadar yakın gördüm. Fenerbahçe'de en büyük eksik, Mehmet Topuz'un pas alışverişine yanaşmaması, sorumluluk almamasıydı.
Bu, Gökhan'ın fedakar bindirmeleri hariç, Fenerbahçe'nin sağ kanadının "tutulmasına" da yol açtı.
Sol kanat ise Caner'e emanetti.
Caner giderek bu takımın "ateşleyicisi" rolüne soyunuyor. Sağ kanatta pres yapıp, kaptığı ve sonradan gollük pozisyon olarak hazırladığı toplar tamamen bu hırsının ürünü. Ama özellikle ilk yarıda Caner'in hızına ayak uyduracak forvet oyuncusu olmadığı için tüm çabası heba oldu.
Hele 38'inci dakikada soldan getirip, Semih'i boş kale önünde topla buluşturduğu bir pozisyon vardı ki, şapka çıkartılacak cinstendi. Ama Semih, rakip stoperlerin bile kolay beceremeyeceği bir ustalıkla (!) topu dışarı atıp, tribünlere saç baş yoldurdu.

Emre, Lugano'yu soydu

Maçın en ilginç anları ise ölü toplarda Lugano ile Emre Güngör arasındaki mücadeleydi. Zoğu zaman Greko-
Romen kuralları içinde gelişen didişme, son olarak Emre'nin Lugano'yu "soyması" ile doruğa ulaştı.
İkinci yarıda Gaziantepspor "Çanakkale" yapmayı tercih edince maç duvar tenisine döndü. Bundan sonrası ise "Bu sıcağa kar dayanır mı?" sorusunun yanıtıydı.
Gökhan sağdan, Caner soldan yüklendi, Semih bir vurdu, bir vuramadı, bir hakeme yakalandı.
F.Bahçeli futbolcuların en büyük yanlışı ise Alex'e fazla güvenmeleri. "Topu kaptana verelim de o nasıl olsa bir güzellik yaratır" düşüncesi, orta sahayı büyük bir rehavet ve aymazlığa sürüklüyor. Ama her maçı kazandırmak için Alex değil, Aref olmak lazım...

Melekler sarı-lacivert

Fenerbahçe'yi şampiyonluğa bir-iki oyuncunun taşıyamayacağı artık çok açık. Alex'in beyni, Gökhan'ın yüreği keşke bütün takıma organ nakli ile bölüştürülebilse... Bir de bu takım, ligin son deparını atacak soğukkanlılığa sahip değil. Bu sigortalar bu gerilimi kaldırır mı bilinmez.
Neyse ki bu hafta melekler de sarılacivert forma giymişti. Stoch'un direkten dönen topunu tamamlayan Santos, tükenmeye yüz tutan şampiyonluk umudunu yeniden yeşillendiren vuruşu yapmayı başardı.
Ve son nokta: İşler iyi giderken "takım olmak" pek kolaydır. Asıl mesele "kriz anında" takım kalabilmektir.
Bu lafım da Santos ile Yobo'ya...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor