02 Kasım 2018 | Cuma

Kalite!

Kaç gündür konuştuğum herkes, "Başakşehir bu sezon şampiyon olur" diyor.
Ben de "olmaz!" diyorum.
"Niye?" diye soruyorlar.
"Ne sistem izin verir" diyorum, "ne hakemler!" Geçen sezon vizyona konan filmi hatırlatıyorum delil olarak. Özellikle not düşüyorum hafızalara!
"Büyük kulüpler hiçbir zaman kendilerine ait olmayanı reddetmedi.
Hakemler de birilerine hizmette kusur etmedi!" Başakşehir'in bu sezon Malatya ve Fenerbahçe maçlarında gasp edilen 4 puanını da önlerine koyuyorum.
"Bekleyin!" diyorum. "Bu ülkede adalet: hakemlerin şampiyonu belirleme gücüne yenik düştükçe daha görecek çok şeyimiz var!"

***
Başakşehir'in bir ilçe takımından büyük takım gerçeğine dönüşmesindeki sihrin sahibine bakıyorum. Abdullah Avcı'ya.
18 farklı ülkede yayınlanan FourFourTwo Dergisinin Dünyanın En İyi 50 Teknik Direktör seçiminde Türkiye'den sadece bir teknik adamın adı geçiyor.
Abdullah Avcı 37'nci sırada.
Altında özel bir not var.
"Abdullah Avcı fazla olmayan taraftar sayısına rağmen Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın hegemonyasını tehdit eden muazzam bir ekip kurdu.
2017'de ikinci, 2018'de üçüncü olan Başakşehir uzun dönemli planı seven antrenörün olağanüstü çalışması sayesinde bu sezon da Süper Lig unvanı için mücadele edecek."
***
Hakemlerin de medyanın da adaletsizliği geçim kaynağı saydığı bir ülkede yiğidin hakkını yiğide vermiyor sistem.
Zararına satışlarda yabancı hayranlığının ödettiği bedelleri de görüyoruz, haksızlık kumpanyasında çevrilen dolapları da.
Abdullah Avcı'nın değerini anlamak için önce insan kalitesinin öne çıkmasını beklemek zorundayız.
Teknik direktörlük; övgüleri kucaklayıp günahları başından savmak değil.
Transfer batağında boğulmak hiç değil.
Teknik direktörlük zarafettir, bilgidir ve kaliteli adam duruşudur.
O yüzden Abdullah Avcı dünyanın da gözüne girdi!
***
Bugün önemli bir derbi var.
Aslına bakarsanız iki takım da çaresizlik girdabında.
Galatasaray'ın sakat oyuncuları, Fenerbahçe'nin içinde bulunduğu ruh hali.
"Kim kazanır?" diye soranlar oluyor.
Bu sezon futbol adına ortaya hiçbir şey koymayan Galatasaray'da seyirci avantajından başka bir şey göremiyorum.
Fenerbahçe'nin çıktığı yolculukta inat ettiği yanlışların yansımasını;
"ölü bir atı mahmuzlamak gibi" değerlendiriyorum.
Ama beni asıl ilgilendiren konu.
"Derbilerde kazanmak ve kaybetmek terbiyesinin oluşmasını nasıl sağlayacağız?"
***
Kendi elleriyle Fenerbahçe'ye kıyanları şaşkınlıkla izlerken, hala Comolli'nin arkasında duranlara bakıyorum.
Bu kadar dibe vuran Fenerbahçe elbette bulunduğu yerden yukarı çıkar.
Ama kaybettiklerinin hesabını vermeyenlerin kazandıkları zaman alkışlanmaya da hakları yoktur.
Bir maç kazanılırsa bir avuç suyu göl mü sayacağız?
Bu kasa üstadını dürüst ve işinin ehli bir menajer mi sayacağız?
Hiçbir sonuç Comolli'nin bizdeki resmini değiştiremez!
Bazı lekeler kuruyunca da uçmaz çünkü!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor