Yunus Akgül

Yunus Akgül

23 Şubat 2018 | Cuma

Hala nerede bu helva?

Baron Pierre de Coubertin'nin dünya gençliği ve barışının sembolü olması adına başlattığı Modern Olimpiyat Oyunları 122 yaşını devirmek üzere...
Coubertin, 1924 Paris Olimpiyat Oyunları'ndan sonra, oyunların politikaya alet edildiğini öne sürerek, IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) başkanlığını bırakmış ve aynı yıl Uluslararası Olimpiyat Komitesi de her dört yılda bir yaz olimpiyat oyunlarına paralel, kış olimpiyat oyunlarının düzenlenmesine karar vermişti.
Böylelikle ilk kış olimpiyatı, 1924'te "Uluslararası Kış Sporları Haftası" adı altında, Fransa'nın en eski kayak köyü olan Charmonix'te yapılarak tarihte yerini almıştı.
Ülkemizin kış olimpiyat hikayesi ise 1936 Berlin Kış Olimpiyatları ile başlamış ve ilk defa 82 yıl önce 7 sporcu ile gitmişiz beyaz olimpiyata... Bugün, 8 sporcu ile gittiğimiz 2018 PyeongChang Kış Olimpiyatları'ndan sadece bir eksikmişiz yani... Görünen o ki; o günden bugüne de değişen fazla bir şey yok...
O tarihte bu 7 sporcuya gazeteciler mikrofon uzatmış ve "Yarışlarda neyi hedefliyorsunuz, kaç madalya ile ülkenize dönmeyi hesaplıyorsunuz?" diye sormuşlar. Kafilemiz, bugün için asla kabul edilemeyecek ancak 82 yıl önceki bir başlangıç için geçerliliği olan dürüstçe bir cevap vermiş:
"Burada herhangi bir başarı kazanmak ya da madalya almak iddiasında değiliz. Amacımız, ilk defa katıldığımız bir yarışmanın nasıl gerçekleştirildiğini görmek ve tecrübe edinmektir." Güney Kore, turnusol oldu 2018 Kış Olimpiyat Oyunları, katılanlar ve yarışanlar için ayrı güzel, televizyon başında seyredenler içinse başka bir keyifti. Ülkeler ve sporcular için güzel hikayeler yazıldı bu organizasyonda...
Örneğin; ödünç aldığı kayak takımı ile altın madalya kazanan ve yılda sadece elli antrenmanla olimpiyatta yarışma başarısı gösteren sporculara şahit olduk.
Ülkemiz adına buz pateninde ilk defa final yarışma heyecanı yaşadıksa da, kendimiz için bir değerlendirme yapınca karşımıza çıkan tablo karanlık...
Şöyle netleştirelim:
-Kore'ye Türkiye'den turist olarak giden bir kişi, "Sporcularımız yarışıyormuş, bir de olimpiyat müsabakası seyredeyim" diye tribünlere çıksa, müsabaka sonrası "Kış sporları konusunda ülke olarak çok mesafe almamız gerekiyor; çok çalışmalıyız çok…" dememesi imkansız.
-Olimpiyat oyunlarını televizyon karşısında seyreden bir gazetecinin duygu ve düşüncesini sorunca da aldığımız cevap farklı olmaz. "Daha, çok çalışmalıyız çok" diyecektir mutlaka… -Peki bir antrenör, bir federasyon başkanı, bir spor yöneticisi ne diyebilir?
Bu konuda çok şey söyleyebilirler ama asla "Aradaki mesafe çok fazla, zamana ihtiyacımız var" diyemezler.
Bu yılki kış olimpiyatları spor yönetimimiz açısından bir turnusol olmuş, bazı şeyleri net olarak görmemizi sağlamıştır. Bugünden tezi yok, "Nerede eksik var, nerede yanlış yapıyoruz?" diye hep birlikte sorgulamaya başlamamız gerekli… 1936 yılında 7 sporcu ile katıldığımız bir organizasyona, tam 82 yıl sonra sadece bir fazla sporcu ile katılıyorsak bir yerlerde ciddi bir tıkanıklık var demektir.

"İmkanlar kısıtlı" diye bir şey söz konusu değil artık
Türkiye'de spor, futbol sahalarına hapsedilmiş ve hakemler üzerinden yürütülen bir mekanizma olarak devam ediyor. Oysa, dünyanın başka ülkelerinde futbol ile birlikte sporun başka güzellikleri de hem yapılıyor, hem de seyrediliyor. Ülkemizde olduğu gibi sporun diğer güzelliklerine gözler kapanmıyor, kulaklar tıkanmıyor.
Bizdeki spor gündemi bir türlü futbolun dışına çıkma başarısı gösteremese de hiç kuşkusuz dünyadaki gelişmişlik kriterlerinden bir tanesi de olimpiyatlarda gösterilen başarıdır.
Bir ülkenin sporcu katılım sayısı ve madalya sıralamasındaki yeri, aynı zamanda o ülkenin dünyadaki gelişmişlik düzeyi için ciddi ipuçları verir.
Türkiye'de hiç kimse, bu saatten sonra ve spora yapılan bunca yatırımdan sonra, imkanlarımız kısıtlı mazeretine sığınamaz.
Dünyanın en iyi kayakla atlama kulelerinden biri sendeyken, en alasından buz pateni, hız pateni, curling salonların mevcutken, kayak için gani gani dağların, tesislerin varken, hele de Erzurum kış sporları adına neredeyse olimpiyat yapabilecek her türlü alt yapıya sahipken böyle bir bahaneyi öne sürmek en masum tabirle nankörlüktür.
"Maddi imkansızlık var" desen, diyemezsin, çünkü parasal anlamda, spor teşkilatı en parlak günlerini yaşıyor. Hükümetin desteği desen bu konuda fazlasıyla tastamam... Peki bütün bunlara rağmen, hâlâ nerde bu helva?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor