06 Kasım 2021 | Cumartesi

Beşiktaş için bir zor viraj daha!

Beşiktaş ilk golden sonra havlu atıp "bitse de gitsek" havasında oynadığı Sporting karşılaşmasında en büyük sorunuyla yüzleşti. Fizik kalitesi düşük ve dirençsiz futbol geçen yılı mumla aratıyor. Rıdvan' ı, Wellington'u, Ghezzal'i eleştirebilirsiniz.
Ama sorun büyük resimde. Mevcut durumu bir, iki oyuncunun formsuzluğu üzerinden okumak kolaycılık olur.
Sakatlıkları göz ardı etmiyorum. Uzun süreli ve nükseden sakatlık problemleri konusunda ayrıca kafa yormak gerek. Bir de mental problem var.
Aslında İstanbul'daki Sporting maçında Avrupa'ya havlu atılmıştı. Sergen Hoca'nın haftalar önce "Şampiyonlar Ligi yoksa Avrupa Ligine devam etmeye de gerek yok" yaklaşımı, futbolcular üzerinde anlamsız bir rahatlamaya neden oldu. Ancak rahatlık virüs gibidir. Beşiktaş Avrupa arenasında demoralize olurken, ligde de moralsiz ve sıkıntılı bir havaya büründü.
Trabzonspor karşılaşması G.Saray derbisinden de kritik bir viraj haline geldi. Her şeyden önce Trabzon, G.Saray değil.
Silahları daha fazla olan, oturmuş ve sistemli bir takım. Hocası da formda.
Evet, daha ligin üçte biri bitecek.
Yenilgi tabii ki her şeyin sonu olmaz. Ama galibiyet her şeyin başlangıcı olabilir. Ligin en ofansif iki kadrosu karşılaşırken, bence sonucu teknik direktörlerin becerisi belirleyecek.
Bu maç, hocaların maçı olacak.

GALATASARAY'I ANLAMAK

Son dönemde Galatasaray için çok fazla kullandığım bir cümle var:
Genç ve gelişme süreci yaşayan bir takım! Ben bu gerçeği sık sık tekrarlıyorum ki, alınan bir, iki iyi sonuçtan sonra "süper takım" yakıştırmaları yapılamayacağı gibi, kötü sonuçlarda da karalar bağlanmasın. Galatasaray'ın mevcut kadro yapısı ile geçiş sürecinde iniş-çıkışları olacaktır. Bu çok doğal. Doğal olmayan şey takımı bir gün berbat, ertesi gün mükemmel ilan etmek.
Lokomotiv maçındaki beraberlik de bu sürecin yansıması oldu.
Maçın büyük bölümünde topa ve oyuna hükmetmesine rağmen skor alamamak genç, kırılgan, son tercihlerde tecrübesiz ve bitirici becerisi eksik bir takım olmaktan kaynaklanıyor. Tekrar ediyorum Galatasaray'ın gelişmek için zamana ve bir, kaç iyi takviyeye ihtiyacı var. Bu haftaki Karagümrük maçına gelince...
Maçı izlemediniz. Biri size karşılaşmadan sonra Galatasaray farklı kazandı dese şaşırır mısınız?
Ya farklı kaybetti deseler?
İşte öyle bir maç. Tek bildiğim iki takım da gol bulur. Biraz iddia işi oldu sanki.

PEREIRA NEFES ALDI

Fenerbahçe, Hatay deplasmanıyla benzer bir görüntüye sahne olan Antwerp maçını 30 dakikada 3 gol bularak erken bitirdi. Sarı-laciverti takıma oynayabilecek alan bırakmak şüphesiz yapılabilecek en büyük hata. Antwerp biraz da İstanbul'daki maça aldanarak bu hataya düştü ve bedelini çabuk ödedi.
Sosa, Mert Hakan ikilisi dinamik ve öne doğru oynayabilen bir orta saha kurgusu sağlayarak galibiyette başrol oynadılar. Berisha ve Kim çok iyiydi. Hep söyledik. Fenerbahçe üzerine gelen takımlara karşı çok daha verimli oynuyor. Dün farklı on birin de etkisiyle bu gerçek tescillendi.
Galibiyet Pereira'ya Kayseri maçı öncesi nefes aldırdı.
Portekizli hoca rahatlamak istiyorsa önce milli araya galibiyetle girmeli.
Sonra da Galatasaray derbisinde takımına iyi futbol oynatıp, iyi sonuç aldırabilmeli. Dedik ya, Fenerbahçe sadece nefes aldı. Sıkıntılar elbette son bulmadı. Hoca mutlaka oyun ve oyuncular üzerinden alternatifler üretmek zorunda. Pereira'ya sorulacak o kadar çok soru var ki!
İrfan kenarda unutulacak bir futbolcu mu? Berisha neden bu zamana kadar daha fazla şans bulamadı?
Niye her rakibe karşı aynı oyun planı ile oynuyor? İddia edildiği gibi yıldız oyunculara takıntısı yoksa artık herkesin kabul ettiği Mesut krizini nasıl çözmeyi planlıyor? Sorular ve sorunlar çok. Ama ne Fenerbahçe taraftarının ne de mevcut yönetimin daha fazla sabrı kaldığını düşünmüyorum.

BİR BAŞKADIR BENİM FUTBOL İKLİMİM

Geçenlerde bir arkadaşım, "havasından mı suyundan mı nedir? Bizim takımlara gelen yabancılar bile kısa sürede değişiyor" deyince sıkıntıyla iç çektim. Hayır, havayla suyla ilgisi yok. Sıkıntı bizim "futbol gerçeklerimizde".
Hocalarımızın teknik ve taktik donanımları, antrenman metotlarımız, futbolcuların takım içi ilişkileri, kulüp yöneticilerimiz, federasyon, kurullar, medya ve elbette taraftarlardan bağımsız düşünülemez bu iş.
Hani bir söz var ya; biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz diye. İşte, o misal.
Açıkçası gelen yabancılar takımlarını yukarı iteceğine, sistem onları dibe doğru çekiyor. Hem fiziksel, hem mental. Hal böyle olduktan sonra yabancı sayısı yedi olmuş, sekiz olmuş ne fark eder? Elbette bu lige Pjanic, Valencia, Bakasetas gibi oyuncular gerek. Yabancı futbolcu kalitesiyle takım içinde fark yaratmalı.
Ama bir yandan da işler kötü giderken duruma isyan edebilecek, karakter koyacak, futbol bilinciyle çevresini etkileyecek yapıda olmalı… Mesele yabancı kuralında değil.
Mesele bizim futbol kültürümüzün çarkların içinde kaybolmayacak güçlü karaktere sahip oyuncuları bulabilmekte.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor