Sonucu Çakır bilir!

Maç tempolu oynanırsa Beşiktaş'ın lehine döner, hakem hakim olacağım diye rosto gibi kıyım kıyım doğrarsa Fenerbahçe'nin lehine döner. Bu derbide herkesin boyu kaç santimmiş bakalım ölçeceğiz

Maç adaletli mi oynanacak, adaletsiz mi oynanacak...
Adaletli oynanırsa hak eden kazanacaktır.
Ama "Beşiktaş alırsa, bu lig biterse, bazı kesimler için iyi olmaz heyecan biter para biter" derlerse ne olur bilinmez.
Maç tempolu oynanırsa Beşiktaş'ın lehine döner, hakem maça hakim olacağım diye rosto gibi kıyım kıyım doğrarsa Fenerbahçe'nin lehine döner. Maçta tempo artınca Fenerbahçeli oyuncular oyunu takdir faullerle durduruyorlar hakem bunlara ne kadar göz yumacaktır. Avrupa'nın en çok faul yapan iki takımından biri Fenerbahçe, en az faul yapan takım Beşiktaş, yani Beşiktaş Fenerbahçe'ye göre daha iyi futbol oynuyor. Böyle bir durumda iş hakeme kalıyor. Ama tabii burada şu var. Aziz Yıldırım, Cüneyt Çakır hakem değil demişti... Genç hakemleri verin demişti. Genç hakemleri gördük. Ama aynı Cüneyt Çakır, Fenerbahçe-Başakşehir maçında tünelden giderken Aziz Yıldırım'ın sözlerine maruz kaldı ve bunları raporuna yazamadı. Aynı Cüneyt Çakır'a soyunma odasında Göksel Gümüşdağ "Bu size yakışıyor mu" diye konuşma yaptı... Şimdi böyle bir ortamdan sonra maç yönetecek. Herkesi göreceğiz.
Fenerbahçe'yi de Beşiktaş'ı da Aziz Yıldırım'ı da herkesin boyu kaç santimmiş bakalım ölçeceğiz.
Maç dikdörtgenin içinde mi oynanacak yoksa başka şeyler mi olacak? Kararlar pozisyona göre mi verilecek yani hakem ne gördüyse onu mu çalacak?
Yoksa hakem düşündüğünü mü çalacak?
Cüneyt Çakır yurt dışında gördüğünü çalıyor yurt içinde düşündüğünü çalıyor. Yani her açıdan belki güzel bir maç olmayacak ama heyecanlı bir maç olacak. Aynı kartlar iki takıma da aynı şekilde gösterilebilecek
mi?

Akraba-yabancı hakem olmaz

Hakemleri MHK değil, futbolcular belirlesin. Akraba hakem yanlış, yabancı hakem daha da yanlış
Futbolcuydum, şartlı hakem kararları (!) yüzünden hakem oldum. Hakem oldum camianın içinde sistemle boğuştum, sakatlarla (!) boğuştum.
Yorumcu oldum geriye dönüp bakıyorum değişen bazı şeyler var ama yeterli değil. Futbolculuk ve hakemlik zamanımda bazı hakemler tarafından maçlar satılırdı.
Astsubay hakemler çoğunluktaydı.
Kurslara onlar girerdi ağırlık da onlarda olurdu. Yani tekel vardı.
Bunların bir kısmı değişti. Sahaya bazı şeyler yansıdı ama ideal değil. Şimdi gelelim sadede; bir şeyi eleştirmek kolaydır, karşılığında nasıl olması gerektiğini söyleyeceksin.
Madem bu iş çok tartışılmaya başladı, Türk futbol ailesine bir önerim var! Bu önerim tecrübelerime dayanarak çıkan sonuçtur.
Canı yanacak olan topçudur
Bakınız; şunu herkes kesinlikle bilsin, hakemi MHK yaratmaz, basın yaratmaz, TFF yaratmaz. Hakemi futbolcu yaratır. Nasıl mı? Türkiye Ligleri'nin her kademesinde oynayan futbolcular maçlarını idare eden isimleri iyi bilirler...
Maçlara çıkmadan evvel yalnız futbolcular değil bu hakemleri tanıyan teknik direktörler de ona göre taktik verirler. Futbolcular maçta hakeme göre oynarlar.
Şunları söylerler; "bu hakem iç sahada korkaktır, basın tekmeyi rakibinize bir şey yapamaz." veya "Bu hakem büyük takımları kollar yürüyün." veya "Bu hakem düzgündür kendinizi atmayın, hakeme küfür etmeyin" derler. Hakeme küfür etmeyenden bile bahsediyorum. Peki bütün bunlardan en fazla şikayetçi olan kulüpler değil mi? Evet... O zaman niye TFF, MHK'yi seçiyor o da kurulunu seçiyor onlar da hakemleri eğitiyorlar.
Şimdi size çözümü söylüyorum; TFF o sene 1., 2. Lig'de mücadele eden takımlara bir yazı yazmalı. Bu yazının yazıldığı tarih Mayıs ayı ideal olur.
Hemen hemen sezonun bitimine yaklaşılmıştır.
Federasyon şunu ister. "Maçlarınızda düdük çalan hakemler konusunda kulübünüzden 1 ila 20 arasında bir liste istiyoruz." Böyle bir yazı gittiğinde o listeyi yöneticiler hazırlamayacaktır. Kulüp, teknik adamları, futbolcuları toplar istişare ederler.
Sonunda da özellikle futbolcular ilk 20 ismi belirlerler.
İnanın bu 20 isim çok adaletli olur. Çünkü o futbolcular bir sene evvel bir başka takımda 2 sene evvel başka bir takımda 3 yıl önce büyük bir takımda oynamış oyunculardır.
Çünkü sonunda canı yanacak olan futbolcudur.
Onun için onlar ilk 20'yi çok iyi belirlerler. Alırsınız kulüplerden ilk 20'yi verirsiniz bilgisayara ilk 15'i otomatik olarak kulüpler belirler. Listenin tamamı 25 mi 30 mu olacak onu da MHK belirler. Bir sene sonraki maçlarda da hiçbir kulüp "benim maçıma niye bu verildi" deme hakkı olmaz. TFF olarak çıkarır listeyi, "Bunu 6., bunu 8. yazmışsın" dersin. Türkiye'de hakemliğin kurtulmasında 1. şık budur. 2. şık, akraba ilişkisinden hakem almayacaksın. Türkiye'nin en büyük kuruluşları bunu içinde bizim gazete de dahil, birisi çalışıyorsa ikinci çalışanı akrabadan almaz. 3.'sü; yabancı hakem getirmek yanlıştır.
Hakemliği öğretirim, kişilik zor
Yabancı hakem getireceğiniz ülkelerin herhalde o hafta oynatacağı iyi maçlar vardır. Adam sana kaliteli hakemini yollar mı? Bu bir, ikincisi Avrupalı paraya adeta tapar. İndragandiyi adamın memleketinde yaparsan yakalanmaz da o korku da olmaz. Ben yabancı hakemin idare ettiği maçlarda oynadım. Futbolcuydum.
Ne halt yediklerini iyi bilirim. 4'üncüsü herkes hakem eğitiminden bahsediyor, beyler, bayanlar merdivenden kayanlar hakemleri eğitmek önemli değil eğitirsiniz peki onun kişiliğini geliştirebilir misiniz?
Kesinlikle hayır.
Onun için de daha 1. dakikada hakem seçiminde son derece dikkatli olunması lazımdır. Hakemin kişiliği olsun, diğerini ben ona öğretirim. Ama hem kişiliği var hem de biraz öğrenmişse başımın tacı olur.
Arkadaşlar hakemler yanlış karar verebilirler yeter ki şartlı (!) olmasın ben futbolcu olarak ona güveneyim.
İNEĞİN SUÇU YOK SORUN HAKEMDE
Hep futbol yazıyoruz... O zaman güzel ülkemden başka manzaralar da yazalım bakalım. Ben Bodrum'da 74 dönüm üzerine kurulu büyük bir sitenin başkanlığını yapıyorum.
Yani yöneticisiyim. Aidatımı da veriyorum, başkan olarak da siteden para almıyorum. Faydam dokunsun kafi...
Ama nasıl dokunacak. Manisa'da oynanan F.Bahçe-G.Saray Süper Kupa finaline gideceğim. Akşam yatmışım sabah 06.30'da dan dan kapım çalınıyor. Uyku sersemi "Ne oldu" diye sordum. Dediler ki "Sitenin güvenlik girişinde hadise var"
Ortalık toz duman. Bizim sitede 3 tane bariyer vardır, izinsiz giremezsiniz.
Otomotik açma kapamanız olması lazım. Sabahın altısında zil zurna sarhoş bir adam iki kadınla site girişine gelip, içeri gireceğim diyor. Güvenlik alamam diyor. Adam girerim diyerek güvenlik görevlisini darp etmeye başlıyor. Hızını alamıyor sandalyeyi alıp kulübeyi paramparça ediyor. Yine hızını alamayıp sandalye ile birinci bariyeri parçalıyor. Bütün bunların görüntüleri o günkü ana haber bültenlerinde oynuyor.
Cebi var, kendi yok
Fotoğraflar da gazeteleri süslüyor.
Ben aşağı indiğimde adamı polis kontrol için hastaneye götürmüş.
Sarhoş adam hastaneyi de dağıtmış.
Karakolda ben şikayetçi oldum.
Mahkemede para cezası verildi iş uzadı. İşin buraya kadar olan kısmına bir şey demiyorum sonrası felaket.
5 aydır adamın adresini arıyoruz, adam yok. Polisten bilgi alıyoruz onlarda bilgi yok. Adam cep telefonuna çıkıyor, isteyenle konuşuyor. Adamın vatandaşlık numarası var ama adamı Türkiye Cumhuriyeti adaleti bulamıyor.
Bundan 1.5 ay evvel kapıya 2 nolu bariyere bir inek vuruyor. Bariyeri parçalıyor. İneğin sahibini bulamıyoruz, bulsak tazmin ettireceğiz.
Salına salına geziyor
İneği bulamıyoruz çünkü ineğin vatandaşlık numarası yok. Sonra düşünüyorum.
İneğin vatandaşlık numarası olsa ne olacak ki, ne değişecek ki. Biz adalete gitsek, inek numarası olan ineği de bulamayacaklar. Çünkü vatandaşlık numarası olan adamın ismi Sevkan Beyhan...
Adamın vatandaşlık numarası var bulamıyoruz. Hadi birine inek diyip geçebiliriz, ötekine ne diyip geçeceğiz.
Zavallı inek alkol de almıyorki.
Bilmeyerek yaptı diyelim. Hakemler de Türkiye'de adalet dağıtıyorlar, futbolcular yöneticiler adalet istiyorlar, ben de vatandaş olarak adalet istiyorum.
Ama bizim alkollü hakem bariyerleri kırıyor, giriş kulübelerini kırıp elini kolunu sallaya sallaya geziyor herkesi keriz yerine koyarak. Zavallı inek en azından süt veriyor. Biraz affa uğrama şansı var.

YÜZDE 49 MUSTAFA
Fenerbahçe ile Beşiktaş şampiyonluğa oynuyor ama yoldaki herkes Galatasaray'ı soruyor "Ne olacak Galatasaray'ın hali" diye. Hamza Hamzaoğlu'nun ayağı kaydırılıp, altı oyulup Mustafa Denizli'nin getirildiği gün söylediğim ve yazdığım şu cümlenin arkasındayım, "Operasyon Galatasaray'ı kurtarma operasyonu değildir, Mustafa Denizli'yi kurtarma operasyonudur."
Şimdi şöyle bir etrafa bakıyorum o gün "Denizli Denizli" diyenlerin hepsi suyun altına girmiş hikaye anlatıyorlar.
Eskiden Mustafa Denizli'ye sorarlardı "Tur için veya şampiyonluk için ne diyorsunuz" diye, onun klasik bir cevabı vardı "Yüzde 51 biz geçeriz." Yani Mustafa Denizli'nin karşılığı yüzde 51'di şimdi ne oldu? Yüzde 49 Mustafa oldu.

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.