04 Haziran 2022 | Cumartesi

Jesus’un parası!

Gelecek, geliyor, gelmek üzere derken Jorge Jesus nihayet geldi ve imzayı attı. Jesus Mancini'nin ardından son yıllarda ülkemizde görev alan en kariyerli hoca olacak. Büyük bir kupa koleksiyonu ve uluslararası kariyeri var.

Bu transfer başta Portekiz ve Brezilya basını olmak üzere dış basının da çok ilgisini çekti. Hem Fenerbahçe hem de ligimizin marka değeri açısından önemli bir iş oldu. Bu süreçte olası saha performansı dışında iki konu çok konuşuldu. İlki İsmail Kartal'ın durumu, ikincisi ise Jesus ve ekibinin alacağı paraydı.

İsmail Hoca'nın çok başarılı bir görev dönemi geçirdiğine şüphe yok. Fenerbahçe'ye hayat verdi. Burada en önemli nüans, "Aynı performansı önümüzdeki sezon mutlak şampiyonluk baskısı varken gösterebilir mi?" sorusuydu. Belli ki Ali Koç cevap vermekte tereddüt yaşadı ve son kurşununu Jesus gibi farklı ülkelerde şampiyonluklar yaşamış ve bu baskıya çok alışık kariyerli bir hoca ile atmak istedi.

Diğer konu tamamıyla duygusal!
Gelen bilgilere göre Jesus ve ekibi bonuslar hariç 7 milyon euro alacak.
Şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi'nde gruplara kalmak ve Türkiye Kupasını kazanmak gibi başarılara verilecek primler de cabası.
Ancak resmi açıklama 3 milyon euro olarak yapıldı. Muhtemelen imza parası ve bonuslar için yapılan ayrı bir protokolle bu prosedür aşıldı. Kalan para büyük olasılıkla Başkan'ın cebinden çıkacak.

3 MİLYON KASADAN
Hal böyle olunca rakip taraftar ve medya mensupları bir anda ekonomist kesilip, "bu paralar nasıl ödenecek?" derdine ve "asıl para daha fazla" dedektifliğine soyundu.

Ancak sonuç Fenerbahçe'nin kasasından 3 milyon euro çıkacağı gerçeğidir. Kalan paraları kendi cebinden ödeyebilme gücü ve isteği olan bir başkan buluncaya kadar rakip cenahtan memnuniyetsiz açıklamalar gelmesi rekabet ikliminde gayet doğaldır.

Ekonomik göstergeler için boşluk yaratma işini ise her kulüp bol bol yapıyor. Bundan sonra da kulüpler büyük ihtimalle bunu yapmaya da devam edecek.

DİKENSİZ OLMUYOR!
Farkındaysanız olası saha başarısını anlatamadık bile. Malum bizde her yeni adım ve başlangıcın muhalifi çoktur. Şimdilik ben iki cümle ile yetineyim. Jorge Jesus Süper Lig'de şampiyonluk yarışına girmek için iyi bir teknik adam. Uzun yıllardan sonra artık sabrı kalmayan Fenerbahçe camiası için de doğru bir seçim.
Artık gerisi takımı, ligi, ülkeyi ve futbol iklimimizi tanıyarak uyum gösterme sürecine kalıyor. Ve elbette hiçbir gül bahçesi dikensiz olmuyor!

G.SARAY BASKETBOL İLE NEFES ALDI
Andreas Pistiolis, G.Saray adına her anlamda kâbus gibi geçen sezonda tatlı bir sürpriz yaparak, yakaladığı başarıyla camiaya umut verdi. Futbolda sezon boyunca yaşanan başarısızlık ne kadar umulmadıksa, basketboldaki başarı da o denli umulmadık oldu. Bu sürpriz, yönetimlere basketbolun ihmal edilmemesi gereken bir branş olduğunu göstermesi açısından da çok değerlidir.

Yazımı yazarken yarı final serisi henüz 2-2 idi. Art arda iki kez Eurolig şampiyonu olmuş Efes'e karşı bu direniş, sonuç ne olursa olsun çok önemli ve alkışlanacak başarıdır. Pistiolis, Ataşehir 'de Fenerbahçe'yi yenerken de, 10 maçlık seri yakalarken de bu başarının sinyallerini net bir şekilde vermişti. Yaklaşık 2,5 milyon euro bütçeli, kendi kurmadığı bir takımla bu seviyedeki takımlara karşı istikrarlı sonuçlar almak nereden bakarsanız bakın büyük iştir. Pistiolis ancak Harry Potter'ın sihirli asasıyla başarabileceği bir hayali, gerçeğe dönüştürmüş durumda.
Doğru oyun planı, doğru iletişim ve çalışma ile neler yapılabileceğini kanıtladı. Futbola ilham, camiaya heyecan verdi. Gelecek sezon basketbola biraz daha bütçe ayrılırsa şampiyonluğun hayal olmadığını gösterdi. Futbol takımı için doğru teknik adam ve doğru yapılanma ile yeniden başarılı günlere dönülebileceği umudunu yeşertti. Gelecek Başkan'ın Pistiolis'e biraz da bu gözle bakması ve futbol takımını kurgularken, onun başarısından ilham alması gerekir.

ALLAH KOLAYLIK VERSİN
Gelecek futbol sezonunda İstanbul Emniyeti'nin işi çok zor olacak.
Bildiğiniz gibi İstanbul artık Süper Lig'de sekiz takımla temsil edilecek.
Dördü dışarda, dördü içeride oynayacak olsa en iyi senaryo ile Cuma'dan Pazartesi'ye her gün bir maç yapılacak demektir.
1. Lig'i, başta basketbol olmak üzere diğer branşları falan hesaba bile katmıyorum. Üstelik bazı haftalarda maç takvimi nedeniyle iki ya da üç karşılaşmanın aynı güne denk gelmesi söz konusu olabilir.
Derbileri ve Trabzonspor'un üç büyükler ile oynayacağı maçları da düşünürseniz İstanbul polisini sabahın erken saatlerinden, neredeyse gece yarısına kadar sürecek uzun ve yorucu mesailer bekliyor demektir. Önümüzdeki sezon dört haftanın Salı, Çarşamba ve Perşembe günü oynanacağını hesaba katıp, üzerine Fenerbahçe ve Başakşehir'in Avrupa maçlarını da eklersek varın gerisini siz düşünün artık. Bakınız, Ziraat Türkiye Kupasını daha yazmadım bile.
Zaten son derece zor görevleri olan polisimize bu yoğun mesaide taraftarların biraz da bu gözle bakıp, yardımcı olmasını sağlamak için bu konuya sık sık vurgu yapmak gerektiğine inanıyorum. Bu arada önümüzdeki yıl seçim sürecinin başlayacağını ve İstanbul'da yapılacak onlarca mitingi de hesaba katmak gerek. Dedim ya, İstanbul polisinin işi zor diye...
Şimdiden, Allah kolaylık versin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor