Gerçekler

Gerçek, gecikmeyi sevmez" diyor Romalı düşünür Seneca.
Fenerbahçeliler de gerçek ile yüzleşti. Gerçeklerden ilki Başkan Ali Koç ve yönetiminin sürekli aynı hataları yapıyor olması. Hal böyle olunca sonuçlar da hep aynı oluyor tabii. Alınan 61 oyuncu, dördü asil, dördü geçici 8 teknik direktör ve harcanan onca paraya rağmen Ali Koç döneminde %50 galibiyet ortalaması bile yakalanamamış. Kupasız geçen sezonlar, kaybolan marka imajı ve camianın sinirlerinin yıpranmasından bahsetmiyorum bile… Bir başka gerçek de Pereira'nın Fenerbahçe'nin hocası olmadığı, olamayacağı gerçeğiydi. Olympiakos ile oynanan UEFA Kupası maçından sonra söyledikleri bile Fenerbahçe'nin bu teknik adama iki boy büyük geldiğinin işaretiydi.
Önemli bir gerçek de futbolcuların verimsiz ve disiplinden uzak yapıları.
Bakın, kalitesi yetmeyenlerden bahsetmiyorum bile! Son Karagümrük maçında futbolcular açısından büyük bir fırsat da kaçtı. Başta Pelkas olmak üzere Pereira'nın az şans verdiği oyuncular, "biz bunu hak etmemiştik" diyecek bir performans sergileyebilirlerdi, olmadı. Başta İrfan Can olmak üzere bazıları da son derece vurdumduymaz görüntüleriyle armanın hakkını veremedi. Karakter koyması beklenen oyuncular, o karakterden uzak bir görüntüde saç baş yoldurdular. Gelelim son ve en önemli gerçeğe: Fenerbahçe bu saydıklarım bir araya geldiği için maalesef bu sezon da şampiyon olamaz. Unutmadan! Takım öyle bir halde ki, taraftar buz gibi gol olan Serdar'ın pozisyonu için isyan edecek yüzü bile bulamıyor. Yazık!

YALANCI BAHAR
Meteoroloji'nin tahminlerine göre İstanbul'da hafta içinde 2 dereceye kadar düşen sıcaklıkların pazar günü 15 dereceyi bulması bekleniyormuş. Tam yalancı bahar yani… Beşiktaş'ın Göztepe galibiyeti ve Önder Hoca ile devam etme düşüncesinin filizlenmesi gibi… Yanlış anlaşılmasın üç maçta yedi puan gayet iyidir.
Önder Hoca da mental olarak yıpranmış takımı başarıyla toparladı.
Ama bu kısa süreli görüntüden, uzun vadeli bir çıkarım yapmak ne derece sağlıklı olur emin değilim.
Beşiktaş hala iyi oynamıyor.
Kopuk kopuk doğru işler yapılsa da evinde düşme hattındaki rakibini ceza sahana 45 kez sokup, onca pozisyon veriyorsan işler doğru gitmiyor demektir. Önder Hoca'nın iyi niyetine ve çabasına diyeceğim yok ama A takım yönetmek sadece saha içi değil, saha dışında da zorluklarla baş etmeyi gerektirir. Liderlik iyi zamanlarda değil, zor dönemlerde ve krizlerde kendini gösterir. Sezon sonuna kadar mevcut yapının sürmesi başka, kalıcı ve başarılı olacak bir takım kurmak bambaşka şeyler. Beşiktaş yönetimi mutlaka bunların hesabını yapacaktır.

İFLAS
Galatasaray ve Fatih Terim açısından izahı zor bir sezon yaşıyoruz.
Avrupa Liginde namağlup lider olarak Son 16'ya kalmışken, Süper Lig'de liderin 21 puan gerisine düşmek yaman bir çelişki. Sarı-Kırmızılılar Avrupa'da ne yaptıysa, Türkiye'de yapamadığı için galibiyeti unuttu. Hakem yönetimlerinden zarar görmedi mi?
Gördü elbette. Ama bu garabetin öznesi hakemler değil, Terim'dir. Sürekli olarak düşman yaratır, tribüne oynar ve doğru futboldan uzaklaştığınızı görmezden gelirseniz, on sekiz maçta sadece altı galibiyet alır, sonra da suçlu bulmak için yeldeğirmenleriyle savaşırsınız.
Galatasaray'ın mevcut kadrosu set oyunu oynamaya uygun değil. Oyuncuların aynı maçın içinde bile performans istikrarı yok. Kadro kalitesi de, fiziki yeterlilik de sınırlı. Bütün bunları bildiğine emin olduğum Fatih Hoca'nın şu ana kadar çözüm ürettiğini göremedik.
Oyun anlamında da, oyuncu performansları anlamında da gelişim yok. Hepsini alt alta koyduğunuzda Lig'de yaşanan sonuç kaçınılmaz.
Bu arada mazereti olmayan Adana Demirspor yenilgisinden sonra bazı futbolcuların, "Hocamız gelince düzeleceğiz" demesi ile Selçuk İnan'ın, "Oyunu geliştiremiyorsak oyuncuları değiştireceğiz" demesi de apayrı bir çelişki ve acziyettir. Futbolcunun yardımcı antrenörü, antrenörün de futbolcuyu işe yaramaz ilan ettiği yerde başarı beklenebilir mi?