Prandelli ile Albayrak da gitmeliydi

-Hareketli bir haftayı daha geride bıraktık. Nereden başlamak istersiniz?
Bugün elime ulaştı; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan bir yazı... Digiturk ve Lig TV hakkımda dava açmak için mahkemeye başvurmuşlar. Gerekçeleri de katıldığı televizyon programlarında, gazetesindeki köşe yazılarında ve de sizlerle yaptığım röportajlarda haksız rekabet içeren sözler sarf ederek, kanuna ve kurallara uygun yayın yapan şirketlerini, müşterileri ve aboneleri nezdinde ki mesleki itibarını zedeliyormuşum! Ticari faaliyetlerini ve diğer ekonomik menfaatlerine zarar veriyormuşum!
Yani, 'Hıncal Uluç yüzünden bizim karlılığımız azalıyor' diye başvurmuşlar.
Gelen cevap; dava açılmasına da değil, 'kovuşturmaya dahi gerek yoktur' şeklinde...
Savcı, "Eleştiriler, basın özgürlüğü içinde yapılmıştır" diyerek dava açma isteklerini reddetmiş.
Mesele şu: sen Digiturk'ün patronu -gerçi patron kim o da belli değil; Mehmet Emin Karamehmet mi, devlet mi, kayyum mu- bakıyor ki Lig TV ve Digiturk'ün abone sayıları azalmış. İptaller var. Digiturk'e devam etseler bile Lig TV'yi istemiyorlar.
Şimdi patron soracak tabii... Kime soracak; işin başındakine... 'Son zamanlarda biz niye düşüşe geçtik?' diye... 'Efendim, Hıncal Uluç diye birisi var, bizi eleştiriyor. Zaten onu da mahkemeye verdik.'

BİR DOST OLARAK UYARDIM
Mahkeme dedi ki; "Hıncal Uluç'un herhangi suça dönük bir eylemi yoktur." O zaman suçlu kim; Digiturk ve Lig TV niye abonelerini kaybediyor? Mahkeme kararıyla; takke düştü, kel göründü. Şimdi oturup, kendi yayınlarını elden geçirsinler. Bu kadar millet, tonlarca kutuyu niye iade ediyor; bir baksınlar, anlasınlar.
Oradakiler görecek ki Hıncal Uluç onlara başında beri dostluk yapıyor. 'Bu gittiğiniz yol yol değil. Sen futbol maçlarının tek yayıncı kuruluşuysan:
1- Tarafsız olacaksın.
2- Ekranı kirletmeyeceksin. Temiz ekranda yayınlayacaksın. İngiltere'de, Almanya'da, İtalya'da, Fransa'da niye böyle yazılar çıkmıyor? Çünkü adam gibi yayın yapıyorlar.
-Bu noktada Galatasaray ile devam edebiliriz. Prandelli'yi gönderen Galatasaray yeni hocası Hamzaoğlu ile çıkışa geçti. Kupada Eskişehir, ligde de Akhisar'ı mağlup ederken oynadığı futbol beğeni topladı. Siz bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Abdurrahim Albayrak kendini yerden yere vuruyormuş: "Niye geç kaldık, niye bugüne kadar bekledik" diye!!! Yahu kardeşim seni adeta özel görev ile 'Bu Prandelli'yi gönder' diye getirmediler mi? Bir de hayal bile edemeyeceğin bir yere, Galatasaray Kulübü'nün başkan yardımcılığına ve futbol şubesi sorumluluğuna getirdiler.

PRANDELLİ'NİN ARKASINDAYDI

Abdurrahim Albayrak'ın ilk eylemi ne oldu? "Ben Prandelli'nin arkasındayım" dedi! Şimdi aynı Abdurrahim Albayrak diyor ki "Niye bugüne kadar beklemişiz?" Buna gülmeyeceksin de neye güleceksin!
Abdurrahim Albayrak'ın bunu söylediği gazeteci de demiyor ki 'Geldiğinizden beri Prandelli'nin arkasında olan sizsiniz! Bütün Galatasaray camiasının beklentilerini sıfıra indiren sizsiniz! Şimdi ne oldu birden bire başınıza taş mı düştü?' Galatasaray Kongresi kongre değil, yöneticisi yönetici değil! Ama medya da medya değil. Abdurrahim Albayrak bu lafı bana diyecek de orada bırakacağım lafı!..
Koskoca Galatasaray'ın başkan yardımcısına bak ya!.. Bunu diyen adamın arkadan; bir cümle daha etmesi lazım: 'Bugüne kadar hoca değişimin gecikmesinin sebebi benim.
Demek ki ben bu koltuğa layık değilim. Allahaısmarladık.' Şimdi tabii Galatasaray'ın futbolunda bir değişiklik var. Değişiklik düşüncede var.
Biraz da kısmette var. Kısmet de Melo'nun kupa maçında kırmızı kart görmesi... Elinde Melo olsaydı, Galatasaray nasıl oynayacaktı?
Bu kafamda soru işareti...
Çünkü "Melo'nun kırmızı kart görmesinin, Galatasaray'ın en büyük talihi olduğunu" söyledim ve yazdım. Çünkü Hamza böyle bir sorunu yaşamayacak. Melo, Galatasaray'ın başına öyle bir bela ki oynatsan dert, oynatmasan dert... Çünkü seyirciyi tavlamış.
Kenarda tutamazsın. Hele maç biraz sıkıntılı giderse; kıyamet kopar. Adam daha yeni göreve gelmiş. Yok. Cezalı... Ne yapalım!
Hamzaoğlu'nun düşüncesinin ne olduğunu bundan sonra göreceğiz. Galatasaray'da asıl fark Melo'nun olması ya da olmaması...
Galatasaray çift stoperle oynuyor; Chedjou ve Semih ile... Galatasaray'a karşı çift forvetle oynayacak, Fenerbahçe ve Beşiktaş dahil kaç takım var Türkiye'de?
-Türkiye'de tek forvet tercih ediliyor genelde...
İki stoper bu tek forveti karşılamaya yetmiyorsa yanlarında iki de bek varken 'savunmayı biraz daha güçlü kılayım' diye bunların arasına üçüncü stoper gibi Melo'yu koymak bir düşünce... 'Bu savunmanın içine bir de Melo gibi kavgacı, dövüşçü, hırslı bir adam koyarsam ben gol yemem. İleride de iyi adamlarım var. Nasıl olsa bir tane atarım; maçı da 1-0 kazanırım.' Mantıklı görünüyor değil mi?
-Mantıklı ama sahaya yansıyan başka...
Peki puan cetvelinde ne görünüyor:
Averajı -1... Yani Galatasaray'ın Melo'lu kilit sistemi hiçbir işe yaramamış. Galatasaray koridora dönmüş! Geleni gideni almışlar içeri ki o puan cetvelinde Avrupa'da yediği goller yok. Sezon başından beri Galatasaray'ın yediği gollerin haddi hesabı yok.
Demek ki:
1- 'Melo ile savunmayı kilitleme' düşüncesi hiçbir işe yaramamış. Savunma gene koridor.
Hata varsa başka yerde aramak lazım.
2- Melo saatli bir bomba. Her maç takımı 10 kişi bırakabilir. Lüzumsuz kupa maçında bile kırmızı kart gören bir adam... 'Ocak ayında adam satacağız' diyorlar ya; liste başına konulmalı... Eskişehir ve Akhisar maçlarında Melo'suz oynadı. Bundan sonra 'Melo'yla mı devam edecek yoksa Melo'suz mu devam edecek' onu göreceğim.

EN İYİ SAVUNMA HÜCUMDUR

Bunun ötesinde; Galatasaray'ın gol yememesi için hücum etmesi lazım. Sahada gösterdiği oyun tarzı bu. 'En iyi savunma hücumdur' lafını sahneye koydu Hamza Hamzaoğlu... Bütün olup bitenlere, bütün göstergelere rağmen Umut ile Burak'ı bir türlü bir arada oynatmayan Prandelli'ye karşı ilk maçında ikisini beraber sahaya sürdü.
Genç ve gerçekten çok büyük gelecek vaat eden kanat oyuncusu Bruma ve kanat beki Telles unutulmuştu, yok edilmişti.
Satılacaklar listesinin başında bunlar vardı.
Takıma yerleştirdi. Melo oynadığı zaman bunlardan birine yer yok. 'Dörder, dörder yiyen savunmaya dönecek' diye Bruma ya da Telles'i oynatmayacak!
Bunun için önemli olan Umut'la Burak'ın oynaması değil... Umut ile Burak bir arada oynadıkları zaman neler yaptıklarını Prandelli ve Mancini zamanında kısa süre görev yapsalar da gösterdiler.
Umut'un oynadığı maçta sahanın en iyisi Burak... Bütün gazetelerin, bütün yorumcuların ittifak ettiği şey, 'Burak sahanın en iyisiydi.' Biz aylardan beri ne dedik: "Umut oynamazsa Burak sahada yoktur. Ondan verim almak istiyorsan Burak'ın anlaşabileceği ikinci santrafora ihtiyacı var." İşte...

CHEDJOU'NUN KABAHATİ
Ama önemli olan Umut ile Burak değil.
Onu kör olan görür. Prandelli de gördü.
Ama inadından vazgeçmedi bir türlü...
Önemli olan Bruma ile Telles'ten birini Melo'ya tercih edecek mi, etmeyecek mi? O zaman Hamza'nın ne olduğunu anlayacağız.
Bana sorarsanız; Galatasaray'da yeri en garanti, her maç oynaması gereken iki yabancı var: Telles ve Bruma... Sneijder oynamayabilir. Bu maçta çok hırslıydı, 8 tane falan şut attı. Ama iyi oynamadı. Chedjou oynamayabilir.
Bana sorarsanız; İtalyanların en büyük yanlışlarından biri Chedjou'da ısrar ederek Gökhan Zan gibi bir milli stoperi yok etmeleriydi.
Chedjou öyle vazgeçilmez harikalar yaratan bir stoper değil.
Sevgili Hamza kardeşim, bir video odasına kapanıp 'Tonla gol yiyor' dediğimiz Galatasaray'ın yediği golleri şöyle bir analizden geçirsin. Yenen 10 golden 9'un da Chedjou'nun kabahati var.
O zaman nasıl iyi stoper oluyor bu ve niye Bruma ile Telles gibi Galatasaray'ın oyununu açacak, zenginleştirecek iki oyuncuya tercih ediliyor? Sneijder, Chedjou hatta Muslera... Muslera benim kitabımda iyi kaleci değil. Gol kurtaran kaleci iyi kaleci değildir. İyi kalecinin bir tek tarifi vardır; yenmeyecek golü yemeyeceksin. Yenmeyecek golü yemediğin zaman iyi kaleci olursun, kurtardıklarının ölçüsünde de daha iyi kaleci olursun, mükemmel kaleci olursun, muhteşem kaleci olursun. Ama birinci madde; yenmeyecek golü yemeyeceksin.
Muslera'nın yediği gollere bir bakın. Son maçta yediğine bakın. İyi kaleci o golü kurtarırdı.
Yumurtladı adeta! O zaman Sinan Bolat da Muslera kadar oynar.
Yabancı tercihleri 'gerçek Hamza' analizi yapmamızı sağlayacak.

MOURİNHO DA OLABİLİR

Eski başkanlardan Faruk Süren Hamza Hamzaoğlu için "Galatasaray'ın Guardiola'sı olabilir" yorumu yaptı. Böyle bir ışık görüyor musunuz?
Bunların hepsini söylemek için erken. Türkiye'nin Mourinho'su da olabilir.
Mourinho kim; Porto Kulübü'nde Bobby Robson'ın tercümanı... Şimdi dünyanın bir numarası... Onun için sabırla beklemek lazım.
İşte kıyametler kopuyordu: "Ersun Yanal gelir gelmez Trabzon değişti. Galatasaray'ı nasıl yendiler!' diye... Buyur! Ne dedik o gün biz, "Ersun Yanal için olabilecek en güzel rakipti deplasmanda şu Galatasaray ile oynamak. Onu kullandı. Ama Ersun Yanal için karar vermeden evvel biraz bekleyelim."
Beşiktaş 10 atardı ya!.. Kedi-fare oyunu oldu. Ama bu da tabii 'Ersun Yanal'ın kellesi kesilsin' demek değil.
Bunların hepsi bir araya gelince acele karar vermeyeceksin. Hayal kırıklığına uğramak
istemiyorsan biraz sabırlı olacaksın.
GALATASARAY'DAN KORKUYORLAR

-Temelde Galatasaray aynıydı ama oynadığı futboldaki büyük fark nasıl açıklanabilir? Bu anlamda futbolcular da hedef tahtasında; hoca seçmekle, bilerek oynamamakla suçlanıyorlar. Fenerbahçeli medya, ısrarla ve inatla bunu vermeye çalışıyor. Çünkü onlar gelişmelerden hiç memnun değiller.
Galatasaray'ın daha iki maçta ne kadar fark yarattığını gördüler. Onun için fena halde keyifsizler bu durumdan... 'Galatasaray'ı nasıl karıştırırız, nasıl çamur atarız' derdindeler.
Bir defa Türk atasözü var. Ben icat etmedim.
Binlerce yıldır var: "At sahibine göre kişner." Futbol takımının sahibi kim; hoca...
Prandelli ile başka kişniyor. Hamza Hamzaoğlu ile başka kişniyor.
2- Bir adam var; bana güveniyor. Bir adam var; bana güvenmiyor. 'Beni mecbur kaldıkça, 10 maçta bir oynatıyor! Sen bana güvenmiyorsan, beni öyle çöp gibi kenarda tutuyorsan ben de çıkınca çöp gibi oynarım.' 'Ama benim takımımın direği sensin' dediğin zaman ben başka türlü oynarım.
Galatasaray takımında Sneijder de dahil Prandelli'ye güvenen bir tek isim söyle bana! Sen her maç başka birini oynatırsan, her maç çevirirsen, her maç döndürürsen!..
Ama Fener medyası, böyle Galatasaray'dan hoşlanıyor!

TRİBÜNLER DE EMRİNDE

Kendine güvenmeyen, her maç 'rotasyon' diye farklı kadro ile sahaya çıkan Galatasaray istiyor. Çünkü Galatasaray takımı yerleştiği zaman 2000 yılında Avrupa şampiyonu oldu. Onu biliyorlar. Derslerini çok iyi biliyorlar. O Galatasaray'ı bir daha görmek istemiyorlar. 'Aman ha! Bu rotasyoncular iyi.
Yeter ki Galatasaray bir iskelet kurmasın' diye uğraşıyorlar.
İşin üzücü yanı; Galatasaray'ın tribünleri ve Galatasaray'ın kongresi Fenerli medyanın emrinde... Onları okuyorlar, ona göre bağırıyorlar, ona göre oy veriyorlar.
İLK DEFA IŞIĞI GÖRDÜM

-Maçın geneline baktığımız zaman Galatasaray iyi bir performans sergiledi ama Akhisar da puan alabilirdi. Galatasaray'ın maçı koparamamasının sebebi ne?
Akhisar kazana da bilirdi. Ben onları konuşmam. Hayat boyu tabelaya bakarak konuşmadım. Bu adamın daha ilk maçı...
Kupa maçı ilk maçı değil. Onun en az 5-6 haftaya ihtiyacı var. Ama birinci maçında ortaya koyduğu bazı şeylerden anlıyoruz ki İtalyanların devri bitti.
Bundan sonra Galatasaray çok iyi bir yere gelebilir. Objektif açıldı, içeride ışık var.
Tünelin ucundaki ışığı görmemiz tünelden çıktığımız anlamına gelmez. Ama bugüne kadar kapkaraydı etrafım, ben ilk defa ışığı gördüm. Bitti...
RÖPORTAJ: BÜLENT CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.