Yönetimi götürür

Son iki maçta Galatasaray rakiple değil, zemin ile mücadele etti. Bu yüz karası bir olay, yönetim götürür. Kulübün kötü yönetildiğinin en canlı örneğidir. Terim inat ve ısrarla Barcelona tarzı futbol oynatmak istiyor. Ama bunun için sahanın güzel olması lazım. Orada bir çukur, bir tümsek var, orada bir rezalet var.

Galatasaray'ın Schalke ve Ordu maçlarında zemin ön plana çıktı. İki maçta da büyük sorunlar yaşadı, hatta maçları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Devre arasında yenilenen zemin sorun çıkarmaya devam ediyor. Sorun niye çözülemiyor, bu kadar zor mu?
İki maçta Galatasaray ve Fatih Terim'in rakibi ne Schalke'ydi, ne Ordu'ydu. Galatasaray ve Fatih Terim kendi sahalarının zemini ile mücadele etti. Schalke'yi o saha yüzünden yenemedi, Ordu'ya yenilmesine de yine o saha yüzünden ramak kaldı.
Bu bir yüz karası olay... Galatasaray'ın nasıl kötü yönetildiğinin en canlı örneğidir. Ara transfere girilirken Galatasaray, Türkiye'nin en çok gol atan ve en çok gol yiyen takımlarından biriydi. Zayıf olan yere bir kişi alınmazken zaten kuvvetli olan yere 'çilek' diye dünyanın en iyileri alındı.
Böyle bir transfer felsefesi, böyle bir transfer düşüncesi olabilir mi? Yanlış... Hadi bu yıldızları alıyorsun, bu yıldızların yeteneklerini ortaya koyacakları bir zemin olması lazım.
Yıldıza göre oynadığın zaman futbol sahasının, dünyanın en güzel sahası olması lazım.
Eski yönetimin yaptığı sahayı yerin dibine sokan yönetimin yaptığı saha daha da beter!
Bu Türk medyasının da ayıbı... Sahadaki çimlerin rezilliğinin ne araştırması var, ne de eleştirisi var. Şu saha uygar bir ülkede yönetim götürür. Ne başkan bırakır, ne yönetim bırakır. Sen bir sahayı eleştirerek gelmişsin ve daha kötüsünü yapmışsın. Hem de milyonlarca liraya transferler yaparak!.. Oynatamadıktan sonra o transferleri niye yapıyorsun!

FLORYA'YA SOKMAZLAR
O çimlerle ilgili duyduklarım, tüyler ürpertici... 'Suni güneş enerjisi yayan üç tane daha alet getirilecekmiş de o zaman düzelecekmiş!' Üç alet gerekiyorsa baştan niye getirilmedi!
Drogba'yı alacak paran var da buna verecek birkaç yüz bin liran mı yok!
Ama bana çim uzmanlarının dediği; bu iş o aletlerle çözülecek gibi değil...
Schalke'nin yaptığı bir iş var; sahayı raylar üzerine yerleştirmiş, çimleri güneşlenmesi için dışarı alıyor. Avrupa'da bir de bu imkanı olmayan kulüplerin sahaları var. Onlar da senede 3 kere, 4 kere çim değiştiriyorlar. Bilerek, planlı olarak... Çünkü çim değiştirmek artık zor bir şey değil. Halı gibi getirip seriyorsun çimi... Halı çimi serdiğin zaman zaten o çimin kökü gelişmiş. Tohumdan çıkmış incecik, üstüne basar basmaz ezilecek bir çim değil. Kızak gibi kayıyorsun, kayarken de çimi de beraberinde götürüyorsun.
Türk medyası, nasıl oluyor da 'Bu çimler niye bu kadar kötü ve bunun sorumlusu kim' diye araştırmıyor, şaşkınlıklar içindeyim!
Bir tane, iki tane Fenerbahçe, Galatasaray muhabirleri var onlar da kulüp başkanlarının emir kulu... Onların istemediği hiçbir şey yazılmıyor ve söylenmiyor. Gazetecilik bu mu? O zaman kim okur o gazeteleri...
Ben muhabir değilim, bir şey değilim, oturduğum yerde benim öğrendiğim ve şimdi sana söylediğim şeyleri, bir Galatasaray muhabiri araştırmaz mı, öğrenmez mi!..
Ama diyor ki 'Ben bunları yazarsam. Yarın beni Florya'ya sokmazlar. İyisi mi ben yazmayayım, boş ver.' - Nasılsınız Ünal Başkanım. Emriniz olur Sayın Başkanım. Tabii Başkanım haklısınız, çok doğru söylediniz. Ben şimdi derhal bunları yazıyorum, başkanım...

TEHLiKE OLUŞTURUYOR

Türkiye'de gazetecilik bu hale geldi.
Niye Galatasaray takımı da Fatih Terim'in en büyük rakibi! Çünkü Fatih Terim'in Galatasaray'da inatla ve ısrarla oynatmak istediği bir futbol var. Barcelona tarzı... Topa sahip olacaksın. Onun adı, "Sabırlı ve bekleyerek."
Kendi sözcükleri bunlar... Sabırlı ve bekleyerek oynamanın adı; kendi yarı sahanda topu dolaştır Allah dolaştır. Sonra rakibinin açığını kollayacaksın, derinlemesine oynayacaksın.
Orada da olağanüstü yıldızlarınla, Barcelona'da olduğu gibi başta Messi, gole gideceksin.
Rakip sana gol atamayacak çünkü topa sahip olamayacak.
Barcelona yapıyor 700 pas, maç 90 dakika...
700 pası Barcelona yapınca, rakip takıma pas yapmak için vakit kalmıyor, topu alamıyor ki!..
Düşüncesi bu... İki maçta da bu düşünce ile oynadı. Schalke'ye karşı da Ordu'ya karşı da...
Topu geride dolaştırarak oynadığın zaman rakip savunmayı avlama şansın kalmıyor.
Ondan vazgeçiyorsun. 'Benim orada iyi adamlarım var. Bunlar bireysel yetenekleri ile o savunmayı geçerler, gollerini atarlar.
Yeter ki ben top kaptırmayayım.' Mantıken, kağıt üzerinde doğru görüyor. Ama senin ilerideki yıldızlarının topu iyi kullanmaları için sahanın çok güzel olması lazım.
Senin Drogbaların, Sneijderlerin rakiple uğraşmıyor ki sahayla uğraşıyor. Rakibi geçiyor, sahayı geçemiyor. Orada bir tümsek var, orada bir çukur var, orada kayan bir çim var, orada bir rezalet var.
Şimdi Fatih Terim'in oynadığı taktik hücumu, rakip savunmayı avlama şansını ortadan kaldırıp, işi sadece starlara bırakınca, starlar da o iğrenç sahaya mağlup olunca, nasıl gol atacak Galatasaray? "Galatasaray'ın rakibi ve Fatih Terim'in rakibi sahaydı" derken bunu kastediyorum.
Ordu karşısında Galatasaray'ın kendi sahasında top çevirirken santrada rakibe kaptırdığı topları bir saysın bakalım herkes...
Görüntüler var ellerinde, istatistikler var. Sen yarı sahandan çıkarken bütün savunman santraya kadar gelmişken top kaptırırsan bu her takıma tehlike oluşturur ama Galatasaray gibi kötü kalecisi ve kötü savunması olan bir takıma iki misli tehlike oluşturur.
Sizin de sık sık eleştirdiğiniz Muslera son yılların en ilginç gollerinden birisini yedi aslında...
Degajla gönderdiği top dönüp kalesinde gol oldu!

Muslera güvenilir bir kaleci değil. Güvenilir kaleci olmadığını bir kere daha kanıtladı.
Ben kurtardığı gollere bakmam kalecinin...
Görevi kurtarmak. Onun için o kadar para alıyor zaten... Uruguaylardan İstanbullara niye geliyor Beyefendi!.. Kurtardığı golle ben kaleciyi ölçmem; yediği gole bakarım.
Orduspor maçında tarih yazdı! Ama Muslera'nın bu ilk yanlışı değil. Topu elle hızlı sokmayı bilmiyor, ayakla da doğru dürüst vuramıyor.
Muslera'ya geri pas vermek intihar. Her an ödümüz patlıyor. Çünkü o zaman elle alma şansı da yok. Ayakla nereye gideceği belli değil topun ki elle oynarken dahi güvenilir kaleci değil... Yumrukladığı toplara bakın oyun alanına düşüyor. Kaleci oyun alanına top yumruklar mı! Gelir gelmez biri çarpsın golü atsın.
Topu yumrukluyorsan, kornere yumrukla, taca yumrukla, yana yumrukla... Tam kalenin karşısına top yumrukladın mı golü geciktiriyorsun sadece...
Muslera temel kaleciliği bilmiyor, topu oyuna sokmayı hiç bilmiyor. BATE Borisov kalecisi nasıl elle sokuyordu Fenerbahçe maçında ve ne kadar hızlı sokuyordu. Ama bakarsan Fatih Terim'in de zaten hızlı sokulmasını istediği yok. O da istiyor ki Muslera topu eline alsın, dolansın, bütün rakip kendi sahasına çekilsin ki bizim savunma yan pas yapacak boşlukları bulsun. Belki de topu elle oyuna sokma işinde Muslera'nın kabahati yok!
Hızlı oyuna sokmaya alışmadığı için de Selçuk'un işaretleriyle hızlı sokmaya kalkınca Selçuk'a vurdurdu topu! Şimdi kalecisine güvenilmeyen, savunması evlere şenlik bir takım topu santrada kaptırmayı göze alır mı!
Kaç kere kaptı Orduspor ama atamadılar.
Ama atamayışı Ordu'nun kabahati, Galatasaray'ın
başarısı değil...
İKİ SUÇ AYRILMAZ
Maçın dönüm noktalarından bir tanesi de soyunma odasında hakemlere çıkıştığı ifade edilen Terim'in oyundan atılması...

Muhteşem Türk spor basınında bugün (dün) Fatih Terim'in niye atıldığını okudun mu?
Net bir şey yok ama "İlk yarı berbat yönettin, ikinci yarı çık daha da berbat yönet" demiş. Öne çıkan iddia bu...
Nerede muhabirlik?
Bak 'miş' diye anlatıyorsun.
Türkiye'de muhabir olsa ne olduğunu yazar. Fatih Terim, Şansal'ın (Büyüka) dediği gibi önünden geçerken hakemi alkışlamış mı, hakaret mi etmiş, imalı laf mı etmiş?
Herkes tahminini yazıyor. Çünkü hiçbirinin Galatasaray'ın içinden haber alma imkanı yok.
KORKUYORSA YAZMAZ
Galatasaray'ın bütün futbolcuları Fatih'in niye atıldığını biliyorlar ve bu adamlar gece saat 12'de evlerindeydiler. Bir muhabirin bunlardan biriyle bu tür 'off the record' öğrenecek yakınlığı, ahbaplığı yoksa nasıl Galatasaray muhabiri oluyor!
O futbolcu sana güvenecek, sen onun adını kullanmayacaksın, harcamayacaksın, ben de o futbolcuya güveneceğim, arkadaşım olacak.
Muhabirlik bu... Muhabirlik bu.
Muhabire gökten vahiy inmez. Muhabirlikte çevren olacak, güvenilen adam olacaksın.
Galatasaray'ın malzemecisi de biliyordur.
Florya'ya gidildiği zaman Galatasaray'ın oradaki çim sulayan adamı da biliyordu. Bunlar gizli kalınacak şeyler değil.
Gerçek acı... Türkiye'de Galatasaray muhabiri yok, Türkiye'de Fener muhabiri de yok. Kulüplerin istediklerini yazan adamlar var. O kadar... Tesadüfen öğrense bile korkuyorsa yazmıyor; 'Aman beni bir daha Florya'ya almaz. Aman beni bir daha Samandıra'ya almazlar' diye...
Bu hale gelmiş gazetecilik. Ben spor servisi şefi olsaydım Namık ağabey olsaydı, Necmi ağabey olsaydı kıyametler kopmuştu, 'Nasıl öğrenemezsiniz!' diye...
Türkiye'nin lider takımının teknik direktörü sahadan atılıyor, bilen yok! Hiç olmadı hakeme sorun! Adamın çıkmasını bekleyin, yakalayın; 'Niye attın kardeşim Fatih Terim'i?' diye sorun.
Bu (dün) sabah NTV hâlâ 'Efendim öyle attıysa öyle olur da, böyle attıysa böyle olur' diye söylemler. Attıysa!.. Öyle... Bilmiyoruz!
Terim'in geçen sezondan ertelenen bir cezası vardı ve şimdi üstüne bu olay yaşandı. 'İki ceza birleşir mi, birleşmez mi' tartışılıyor.
Nasıl bir süreç bizi bekliyor?

Maç sonrası yine bana göre çok aptalca yorumlar yapıldı. Ben seni bıçaklıyorum, bu yüzden ceza alıyorum ama bu erteleniyor. Ondan sonra Özge'yi dövüyorum ondan da ceza alıyorum, diyorum ki 'Bunu da erteleyin, çünkü bunlar ikisi ayrı suç... Onu bıçakladım, bunu dövdüm. Özge'yi de bıçaklasam tamamdı ya da Bülent'i de dövmüş olsam.' Böyle bir şey olur mu!..
Erteleme o insanın bir daha suç işlemesini engellemek içindir.Aynı suçu bir daha işlemesini engellemek için değil. Adam döv ertelensin, hırsızlık yap ertelensin, dolandırıcılık yap ertelensin. Niye? Çünkü bunlar hepsi ayrı ayrı suçlar; yok ya!
Bunlar nerde hukuk bilgisi edinmiş?
İlla Hukuk Fakültesi okumana gerek yok.
İnsanda biraz hukuk mantığı olsa çözer. 'Fatih Terim geçen sene suçlu bulunup ceza aldı, bu sene de suçlu bulunup ceza alırsa iki cezayı beraber çeker.' Bunun kuralı budur.
Aynı suç değil, suç!
SNEİJDER'İN ATTIĞI GOL GALATASARAY'I UYANDIRDI
Tabii ikinci yarı kulübede Terim yok ama onun atılmasının verdiği hırs ve Sneijder'in golüyle başlayan 'Muhteşem' denilen bir geri dönüş var.
Muhteşem geri dönüş; çünkü gol muhteşem.
Yani muhteşem geri dönüşteki 'muhteşem' lafı Galatasaray'ın dönüşünden önce golün muhteşemliği... İkinci yarıda seyrettiğimiz 15 dakikada Galatasaray'ın gol atacak hali yoktu. Sneijder o golle kendisi dahil herkesi uyandırdı. O gole kadar kendisi de uyuyordu, o gole kadar Burak uyuyordu, o gole kadar herkes uyuyordu Galatasaray'da...
Uyku içinde, afyon yutmuş bir Galatasaray vardı. O golle her şey değişti.
Rıdvan Dilmen bu yorumunu nasıl yapmış, Sabah'ta şaşkınlıklar içinde okudum. "Drogba'yı aldığına pişman olacak kadar yanlış oynuyordu Galatasaray. Orada Drogba var, ben buradan doldurayım."
POZiSYONU YOKTU
İkinci devrenin başında Galatasaray doldur boşalt oynamaya başladı. Havadan oynamak başka bir şey... 'Saha, zemin kötü, havadan oynayın' başka bir şey. Pas yerden de verilir, havadan da verilir. Ama pas verilir. Doldur boşalt da pas yok. Doldur boşalt oyununda 'ben topu ileriye gazlarım, Drogba civardaysa kafayı vurur' var. Vuramadığını on beş dakikada gördük.
Pozisyonu yok Galatasaray'ın, Sneijder'in golüne kadar pozisyonu yok. O golde de pozisyonu yok aslında... O golün özelliği ilk defa topu yere indirdi Galatasaray...
Sneijder topa bastı, Amrabat'a verdi. Amrabat yarım topuk pasıyla Hakan Balta'nın önüne yuvarladı gene yerden... Hakan Balta verkaça giren Amrabat'ın önüne yuvarladı, Amrabat topun üstünden atladı, Sneijder kaptı, gene yerden, önünde ki iki kişiyi ekarte etti, gene yerden ve muhteşem bir şut attı. Oyunu çeviren golün doldur boşalt ile uzaktan yakından alakası yok, tam tersine topun yere indiği ilk akında Galatasaray golü buldu.
Doldur boşalt, 4. hakem uzatma dakikasını kaldırdığı zaman mağlupsan eğer kullanılacak bir sistemdir, bizde!.. İngiltere maçlarını seyrediyorum; adamlar o uzatma dakikalarında dahi doldur boşalt oynamıyorlar 'Aman 20 saniye kalmış ben şuradan bir sallayayım' demiyor İngiliz takımının stoperi...
Top gene oynanması gerektiği gibi hücuma gidiyor. Top kıymetli çünkü...
Doldur boşalt yaparken 'Allah ne verdiyse' diye atıyorsun ve yüzde 80 ihtimalle de o tür toplarda sana bakan savunma, sırtı sana dönük hücum oyuncusuna göre avantajlı olduğundan yüzde 80 rakibe gidiyor.
Sneijder'in golü bütün Galatasaray'ı ayağa kaldırdı. En başta da dediğim gibi Sneijder'in kendisini ve Burak'ı...
O ana kadar sahada yok, derin bir uyku içindeki Burak, Burak olduğunu, Galatasaray'ın golcüsü olduğunu, oyunun içinde olduğunu
hatırladı.
BÜLENT CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.