Aslan Kral'ın dönüşü

Kâbus gibi bir sezon ve lig 8.'liği. G.Saray için her şey karanlıktı. Ancak Ünal Aysal'ın başkan seçilişi ile ilk ışık yandı. Ve elbette İmparator... Masada 3 hocanın ismi vardı: Lucescu, Gerets ve Fatih Terim. Aysal, karşı çıkanlara rağmen, 'Hocamız Terim' dedi. Diriliş öyküsü başladı

Her şey 14 Mayıs 2011'de başladı.
Galatasaray Kongresi'nde üyeler, Mali Genel Kurul'da idari oylamada ibra edilmeyerek 'devrilen' Adnan Polat'ın yerine Ünal Aysal'ı tarihteki en fazla oyla (2998) sarıkırmızılı kulübün 34. başkanı seçti.
O gün Aslan'ın sportif anlamda kaderinin değişmeye başladığı bir milattı.
Zira Adnan Polat başkanlığındaki Galatasaray, o sezon tarihindeki en kötü dönemlerinden birini yaşayıp, ligi 8. bitirmişti.
Sarı-kırmızılılar, 16 mağlubiyet alarak ligde en fazla yenilme rekorunu kırmış, koca sezonu tek derbi kazanamadan, şampiyondan tam tamına 36 puan fark yiyerek noktalamıştı.
Direnişe rağmen Terim

Yeni yönetimin işi zordu. Zira politikacıların ağzına pelesenk olmuş 'enkaz devraldık' sözü, sportif anlamda Galatasaray'ın durumunu anlatıyordu.
Takım bir sezonda 3 teknik adam değiştirmiş, (Rijkaard, Hagi ve Bülent Ünder) futbolcular güvenlerini yitirmişti. Ünal Aysal, "Takımda geçen sezonki travmayı yaşayan oyuncuların çoğu gidecek" diyerek büyük değişimin sinyalini veriyordu. Ama ilk iş bu değişimi yapacak ismi bulmaktı.
Camianın gündeminde üç isim vardı:
Mircea Lucescu, Erik Gerets ve Fatih Terim. Üçünün de ortak özelliği Galatasaray'ı tanımaları ve şampiyonluk yaşamalarıydı.
Fatih Terimismi öne çıkmıştı. Ancak Terim'e yönetim kurulu için de hatırı sayılır derecede karşı olanlar vardı. Bu durum can sıkıyordu.
Ancak Ünal Aysal kararını çoktan vermişti. Fatih Terim ile bir görüşme yaptıktan sonra oylama bile yapmadan tecrübeli çalıştırıcı ile söz kesti.
Yönetim kurulu toplantısında da birkaç yöneticinin görüşünü aldıktan sonra olumsuz görüşler çıkınca, "Başkanlık hakkımı kullanıyorum, yeni hocamız Terim" diyerek tartışmaları bitirdi.
Aysal o gün ortaya koyduğu bu kararlı duruş ve Terim'e verdiği destekle, Galatasaray İmparatorluğu'nun yeniden eski başarılı günlerine dönüşünde çok büyük rol oynadı.
Anahtar tartışması!

Fatih Terim göreve geldi, ancak tartışmalar bitmedi. İmparator'un işbaşı yapmasıyla karşılıklı restleşmeler başladı. Çalıştığı dönemlerde hep tek yetkili olan tecrübeli hoca için, 'Fatih Terim'in Florya'nın anahtarını istiyor' yorumları yapıldı. Ancak Aysal yine son sözü söyledi; 'teknik patron Terim'dir ve tam destek vereceğiz.' Terim, işe ekibini kurmakla başladı.
Önce başkanın yakın arkadaşı olan sportif direktör Bülent Tulun'u kibar bir şekilde Florya'dan gönderdi. Yardımcıları olarak ise Ümit Davala ve Hasan Şaş'ı seçti. Kaleci antrenörü olarak da Claudio Taffarel ekibe katıldı.
Sıra takıma gelmişti. Beklendiği gibi büyük bir revizyon yapıldı. Kaptan Arda dahil yabancı oyuncular Zapata, Kewell, Neill, Pino, Cana, Culio, Stancu, Misimovic, Elano, İnsua ile Barış, Mustafa Sarp, Serdar, Musa Çağıran, Mehmet Batdal (kiralandı, devre arasında geri döndü), Cem Sultan gönderildi.
Bu oyuncuların yerlerine Muslera, Ujfalusi, Riera, Melo, Elmander, Eboue, Selçuk İnan, Ceyhun, Engin ve Sercan alındı.
Genç Semih ve Emre Çolak gibi gençler de takıma monte edilerek yepyeni bir Galatasaray ortaya çıktı.
Uyuyan dev uyandı

Galatasaray kamp çalışmalarına yurt dışında başladı.
Özenle seçilmiş bir bölgede her şeyi yeniden yapılandırmak adına bir program yapıldı ve uygulamaya geçildi.
Moral seansları

Terim, Hasan Şaş, Ümit Davala ve Taffarel ilk günlerde antrenörden çok birer terapist gibi çalıştı. Moralsizlik kısa sürede aşıldı, takıma tekrar öz güven aşılandı.
Bunda elbette Fatih Terim ve ekibinin, UEFA Kupası gibi bir zafere imza atarken edindikleri tecrübelerin payı büyüktü.
Fatih Terim, ligde son üç sezonu 5., 3. ve 8. sıralarda bitirmiş olan Galatasaray'ı ancak ve ancak kendisinin ayağa kaldırabileceğini düşünüyordu.
Florya'daki teknik ekibi, sağlık heyetini yeniledi. Güvenliğe kadar baştan aşağı neredeyse her şeyi değiştirdi.
Artık uyuyan dev uykusundan uyanmaya ve yeniden kükremeye hazırdı.
Arda: Gidiyorum
İmparator tüm mesaisini takıma harcamaya başlamıştı ki, Arda Turan şoku geldi.
Takım kaptanlığına kadar yükselen ve camianın büyük umutlar beslediği milli oyuncu, en olmadık anda gitmek isteğini açıkladı: "Galatasaray'dan ayrılmak istiyorum!"
Ve çok geçmeden de Atletico Madrid'e transfer oldu.
Terim'in bütün hesapları alt üst olmuştu.
Ancak hiçbir zaman bir oyuncuya bağlı kalmayan tecrübeli teknik direktör hiç istemese de Arda'nın gidişine onay verdi ve 'yenisini buluruz' dedi.
Ekip ruhu geri geldi

Almanya, Avusturya ve Slovenya kampları oldukça iyi geçmişti.
Fatih Terim beklemenin erdemine inanıyordu. Bu kez çok adamla kadro aramıyor, elindeki iskeleti beslediği isimlerle mücadeleci bir ekip yakalamaya çalışıyordu. Sezon başı kamplarında çok dişli takımlarla hazırlık maçları yapıldı. Avrupa kupalarına gidemeyen Galatasaray'da Terim, bu eksiği dev takımlar ile maç yaparak kapatmak istemişti. İnter, Real Madrid, Olimpiakos ve Liverpool karşılaşmaları Fatih Terim'in elindeki kadroyla neler yapabileceğini hesapladığı günler oldu. Hazırlık maçlarının hepsinde de savaşan ve bol pozisyona giren bir Galatasary vardı.
Bu da deneyimli çalıştırıcıyı mutlu ediyordu.
Gençlerin babası

Daha önce Emre Belözoğlu ve Sabri Sarıoğlu gibi altyapıdan yetişen gençlere şans vererek Galatasaray'a ve A Milli Takım'a kazandıran Fatih Terim, yine gençlerin önünü açtı. Kiraya verilen Aydın ve Semih Kaya'nın yanı sıra Emre Çolak'ı motive edip, tekrar takıma monte etti. Terim ile birlikte yeniden doğan Aydın, kritik maçlarda sergilediği futbol ve attığı gollerle taraftarın da sevgilisi oldu. Semih; Servet Çetin ve Gökhan Zan gibi iki milli stoperi kesip takımın değişmezi oldu.
Emre Çolak ise geçtiğimiz sezon iki maç üst üste oynayamazken, Arda'nın ayrılması ile büyük bir şans buldu ve saha içinde gösterdiği yetenekleri ile Fatih Terim'in vazgeçmediği 3. genç oyuncu oldu. '
Evliya Çelebi' Eboue

Fatih Terim, sezon başında orta sahayı Emmanuel Eboue ile güçlendirmeyi düşündü. Asıl yeri sağ bek olan Fildişili oyuncuyu sol açıkta, sağ açıkta, hatta göbekte bile oynattı. Ancak istediği verimi alamadı. Hatta bir ara Eboue için olumsuz eleştiriler gelmeye başladı. Terim hatasından döndü ve Eboue'yi gerçek yeri olan sağ beke kaydırdı.
Fildişili de bu bölgede yıldızlaştı.
10 numara ikili: Melo&İnan

Fenerbahçe'nin de transfer listesinde bulunan Selçuk İnan, Hasan Şaş'ın da yardımı ile küçüklüğünden bu yana taraftarı olduğu Galatasaray'ı tercih etti.
Trabzonspor'da oynarken Mili Takım'ın gözdesi olmuştu. Ön libero için biçilmiş kaftandı. Oyunu iki yönlü oynuyor, pas yapıyor, golü kokluyordu.
Frikik atıyor, attırıyordu.
Terim'in canını sıkan bir eksik vardı ki o da takımı toparlayıp sürükleyecek bir "10" numaranın olmayışıydı.
Arda'nın da takımdan ayrılması ile Melo'yu hırslandırıp Selçuk'u biraz daha ileriye kaydırdı. Juventus'tan kiralanan Melo takım için en etkili güç oldu. Terim'in her fırsatta övgüyle bahsettiği Melo, Slovenya kampında verdiği demeçte yeni hocasını onore ediyordu; "Hayatımda gördüğüm en düzgün insan. Eleştirileri yüz yüze yapıyor.
Ne söyleyecekse yüzümüze karşı söylüyor."
Tek çürük elma Riera

Fatih Terim'in transfer edilmesini isteği futbolculardan tek hayal kırıklığı yaratan Albert Riera oldu. Yıllık 3 milyon euro garanti para alan ve 3.5 milyon euro bonservis ücreti ödenerek alınan İspanyol oyuncu için bu sezon akılda kalan ne var denirse; herhalde oynadığı futbol değil 'Melo ile yaptığı kavga' cevabı verilir
Elmander'e soğuktu

Galatasaray'da bu sezon en başarılı olan isimlerden birisi de hiç kuşkusuz Johan Elmander'di.
Eski başkan Adnan Polat'ın yaptığı transfer olarak bilinen İsveçli golcüye, Bülent Tulun imza attırmıştı.
Hazırlık döneminde forvette sürekli Milan Baros'a şans veren Fatih Terim, Çek yıldızın bir türlü bekleneni verememesi ve sakatlanması üzerine formayı Johan Elmander'e teslim etti.
Ve o günden sonra Viking bir daha o formayı çıkarmadı, çalışanın hakkını her zaman veren İmparator da Elmander'i takımın banko ismi yaptı.
Servet'in tükenişi

Fatih Terim, takımı oturtmak ve sistemi tıkır tıkır işleyen bir ekip oluşturmak için çaba harcıyordu. Herkese şans veriyor, ancak bunu kullanamayanların da gözünün yaşına bakmıyordu.
Terim'in gözünden düşenlerden birisi de Servet Çetin oldu.
Geçirdiği sakatlık sonrası Servet ve Gökhan ikilisinden vazgeçti. Savunmayı Eboue, Semih, Ujfalusi ve Hakan Balta'dan oluşturup, öyle devam etti.
Servet'in bir idmandan sonra, "Hocam ben sakat değilim, neden oynamıyorum?" diye soru sormasından sonra bittiği de belirtildi.

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.