Maç boyunca yürüdü

Seyrettiğim en kötü Trabzon-F.Bahçe maçlarından birisiydi. F.Bahçe kazanmaya dönük futbol oynamadı Halilhodzic maç sonrası, "Oyuncuları durduran kazanma hırslarıydı" dedi. Herhalde ben başka maç seyrettim Emre 10 kilometrenin 9'unda yürüdü. 'Emre iyi koşmuş' diyen Şansal ve Denizli biraz da maç seyretsinler

Günledir merakla beklenen Trabzonspor-Fenerbahçe karşılaşması 0-0 sona erdi. Beklenenin aksine gerilimi düşük bir karşılaşmaydı ama futbol olarak da fazla tatminkar değildi.
Seyrettiğim en kötü maçlardan biriydi. Maçtan sonra Halilhodzic'in basın toplantısını dinledim. "Bizim futbolcuları durduran, kazanma hırslarıydı. Kazanmaya kendilerini öyle şartlamışlardı ki bu yüzden gol atamadık" dedi. 'Herhalde, hoca ile ben farklı maçlar seyrettik' dedim.
Digiturk bizi kazıkladı: 'Trabzon-
Fener' maçı diye bir mahalle maçını yayınladı!
Onur topu elinden çıkartmamak için neler yapıyordu! Trabzon'un kaptanı... Topu elinden çıkartmamak, oyunu geciktirmek için her türlü numarayı yapıyor; takımın teknik direktörü de diyor ki; "O kadar çok kazanma hırsı içindeydiler ki o hırs yüzünden ayakları bağlandı!" Allah Allah!..
Trabzon'da hırslı bir oyuncu gören var mı?
Fenerbahçe tamamen Galatasaray'ın yana-geriye futbolunu oynadı.
İstatistiklere bak; böyle matrak istatistik olur mu: Topla oynama yüzde 64 Fener, yüzde 36 Trabzon...
Fenerbahçe topa iki misli sahip olmuş.
SAHASINDA KABUL ETTİ
Buna karşılık Trabzon'un attığı şut; Fener'in attığının iki misli!..
Fener'in kazanmaya niyeti yok, oyunu kendi sahasında oynamış, kendi sahasında oynarken, kaptırdığı kontratak toplarıyla da kendi attığının iki misli şut yemiş neredeyse!..
Böyle garip, matrak istatistikler var maçta...
Fener'in yaptığı pas, Trabzon'un iki misli... Fener'in topa sahip olması iki misli, daha çok şut atan takım Trabzon!..
Herhalde oradan Halilhodzic, "Biz daha çok kazanmayı istedik" diyor!
Bu istatistikleri futbolda yasaklamak lazım. 'Olumlu pas' diye sunulan istatistiğe çıldırıyorum. Santradan kalecine top atıyorsun; bu 'olumlu pas' diye geçiyor. Kalenin önünde bomboş duran adama, pası atıyorsun, o bomboş duran adam ıska geçiyor, yüzde 1 milyonluk golü kaçırıyor, sana olumsuz pas yazılıyor! 'Arkadaşın ıska geçti' diye!..
Senin kabahatin yok halbuki...
ASİST OLARAK GEÇMİYOR
Dünyanın en güzel asistini yapmışsın, asist olarak bile geçmiyor istatistiklere, gol olmadığı için... Benim omzuma çarpıp, senin önüne düşer golünü atarsan bu asist! Benden sana geldiği için... Ama ben senin önüne ayağımın içiyle yuvarlayıp, penaltı gibi, boş kaleye atacağın topu auta atarsan; asist değil! Böyle istatistiklerle futbol yorumlanır mı? 'Efendim, ben bilgisayar ile maç yönetiyorum!' Bu bilgisayarlardaki rakamlar kadar yanlış, yanıltan bir istatistik yok. Hocalar bunlara bakıyorsa, onların da aklına şaşayım!
İstatistiklere göre Emre, Fenerbahçe'nin en çok koşanlarından biriymiş!
10 kilometrenin üstünde koşmuş. O istatistik, Emre'nin kat ettiği mesafeyi gösteriyor; koştuğu mesafeyi değil. Emre, 1 kilometrebile koşmadı. Emre, 10 kilometrenin 9 kilometresini yürüdü. Maçı seyredin göreceksiniz. Eli belinde yürüyordu. "Emre iyi koşmuş" diyen Lig TV'deki sevgili dostlarım Mustafa Denizli ve Şansal Büyüka'ya bizzat söylüyorum; Emre'nin koşusu şu:
Santranın diğer tarafından koşarak kendi yarı sahasına geliyor, kendi stoperinin ayağından topu alıyor, o topu sağa sola ya da ilerideki birine uzun pas olarak atıyor, attığı andan itibaren de eli belinde yürümeye başlıyor.
Attığı topun akınına, kendi koşarak gitmiyor, yürümeye başlıyor.
Yalancı koşu bile yapmıyor, yürüyor.
Ama istatistik, bilgisayar onu, koştu kabul ediyor. 'Kat ettiği' mesafe deseler olur. Emre'nin maçta kat ettiği mesafe 10 kilometre... Ama koştuğu mesafe 1 kilometre bile değil...
Emre'nin bütün koşusu, kendi stoperinden topu almak için geriye yaptığı bedava, boş koşular! Kendi yarı sahasına koşan adamı kimse takip etmez. Hücumda da koşmuyor, sadece yürüyor işte... Pası veriyor, 'benim attığım top nereye gitti' diye bakmaya başlıyor.
Mustafa Denizli ve Şansal Büyüka gibi Türkiye'nin futbolu iyi bilen iki adamı, Rakama bakıp, "Emre koşmadığı kadar koştu" diye yorum yaptılar.
Biraz da maç seyredin abi!..
GÜZEL BİR BAŞLANGIÇ

Maç öncesi, "Yarıda kalabilir" yorumları yapılıyordu ama Trabzon tribünleri bu defa daha sakindi ve genelde takımını desteklemeyi tercih etti. Bu son dönemde sıkça karşı karşıya gelen iki takım açısından 'iyi bir gelişme' diyebilir miyiz?
Bütün maç boyu gördüğüm tek şey; Caner'e atılan çakmak...
Kim ne derse desin; Galatasaray'a verilen seyircisiz oynama cezası göz korkuttu. Çünkü Galatasaray'a bu ceza verildikten sonra aynı hareketleri yapan diğer kulüpleri görmezden gelemez federasyon...
Emsal teşkil etti çünkü...
1- Trabzonlular biliyorlar ki Caner'in kafasına, Manisa'daki gibi çakmak yağarsa Trabzon'un sahası da kapanır.
2- Maçta gol yoktu. Gol olsaydı; 'ne olurdu' bilmiyoruz. Trabzon gol atsa, Fener mağlup duruma düşseydi, Fenerbahçe bu kadar sakin oynar mıydı; Fenerbahçe agresif oynarken, o seyirci sakin kalabilir miydi? Fener gol atsa, o seyirci yine de sakin kalır mıydı; bilemiyoruz!
Fevkalade güzel bir başlangıç ama soru işaretleri var. Devamını beklemek lazım.
MELO'YA CEZA VEREMEZ

Aysal, Divan'da yaptığı konuşmada TFF başta olmak üzere birçok yere sert mesajlar vardı. Ancak bir gün sonra federasyona iki Galatasaray yöneticisi gitti. Bu da bir çelişki gibi duruyor! Aynı gün de seyircisiz cezası onandı, Melo'ya da 2 maç ceza çıktı. Bu ziyareti nasıl yorumluyorsunuz?
Çelişki gibi durmaz. Niye durmaz: 'Aziz Yıldırım gitti, bastı federasyonu.
Siz niye basmıyorsunuz?' şeklinde tepki gelmesin diye, 'Biz de bastık' mesajı verdi. Laf ola beri gele!..
Galatasaray'ın seyirci yüzünden aldığı ceza yüzde 100 doğru... Manisa'daki o seyirciye verilecek her ceza haktır. Hiç, katiyen kimse savunmasın. 'Aynı cezayı Fenerbahçe niye almadı?' konusu ayrı bir şey...
Sen futbolun ırzına geçiyorsan; bedelini ödersin. Başkası geçiyorsa onun ödeyip ödemediği de ayrı bir davadır.
Ben Galatasaraylı olarak televizyonun başında utandım. Fenerli olsaydım Volkan'ın yaptıklarından da utanırdım. Volkan'a da üç maç ceza verdiler zaten...
ŞİDDET YASASINA AYKIRI
Öte yandan Melo'ya verilen ceza; benim bütün hukuk anlayışıma aykırı... Melo'nun o retweet yüzünden ceza alması lazım. Ama o cezayı verecek kurum, Türkiye Futbol Federasyonu değil. O cezayı verecek olan Türkiye Mahkemeleri...
Melo'nun o retweet'i Sporda Şiddet Yasası'na aykırı... Kanuna aykırı yani... Özellikle futbolda, şiddeti önlemek üzere mecliste bir kanun çıkardık. Ama savcılarımız bu kanunu yok farz ediyorlar. Kendileri mi kulüpçüler yoksa 'Neme lazım bir de buna bulaşmayalım. Zaten savcılar, hâkimler, sürgünler, şunlar, bunlar, ortalık karışık, bir de bu işe girmeyelim mi!' diyorlar; bilmiyorum. Bu yasa hemen her maçta, hemen her gün defalarca ihlal edildi. Savcılar bir şey yapmıyorlar!
Melo o retweet yüzünden mahkemeye verilmeliydi. Çünkü yasal bir suç işledi. İşlediği suç, federasyonu ilgilendiren bir disiplin suçu değil...
Diyelim ki herhangi bir futbolcu; Bebek Kahvesi'ne gitti, elini masaya vurdu ve bir kulüp için küfür etti.
Federasyon disiplin cezası veremez.
Bunun peşine düşecek olan savcıdır; 'Sen Şiddet Yasası'nı ihlal ettin' diyerek... Ama federasyon ayrı...
O disiplin cezaları ile uğraşır.
G.SARAY'IN AVUKATI YOK
Türkiye Futbol Federasyonu yürütmeyi temsil eden bir kurum. Yürütme içinde disiplin cezaları olur, hukuk cezaları olmaz. Onu yargı verir. Federasyon yargı gücünü de üzerine aldı; Melo'ya o cezayı vererek.
Ama Galatasaray'ın savunmasını yapacak doğru dürüst bir hukukçusu, avukatı olmadığı için!..
Bir Sedat Doğan vardı. Onun da ne yaptığı belli değil. Bir kadın avukat vardı, o da istifa mı etti, kovuldu mu; o da belli değil!..

YILDIRIM 'TAKIMI BEN YAPACAĞIM' DEMEZ

İki hocanın, oyuna müdahalelerini nasıl buldunuz? Özellikle, İsmail Kartal'ın son dakikalarda Emenike'nin yerine Selçuk Şahin'i alması yadırgandı.
Maçın başında 'Arkadaşlar bu maçı 0-0 tescil ediyoruz' deseler Fener uçağına biner, Trabzon da buna sesini çıkarmazdı.
Çünkü bütün maç boyu görüntüleri buydu. İsmail Kartal'ın Selçuk Şahin'i oyuna almasını ben, 'Son dakikada kazaya uğramak istemiyor' şeklinde değerlendirdim.
Çünkü o dakikada gol yiyip, kaybederse başına neler geleceğini bildiği için... İlhan Cavcav, "Hocayı kovdum, artık takımı ben yapacağım" demiş. Aziz Yıldırım böyle bir şey demez; takımı zaten kendisi yaptığı için!..
TERİM'İN LAFI GİBİ
'Webo'yu da oyuna soktum, üçüncü forveti aldım, elimden geleni yaptım. Ama işte kazanamıyoruz.' Hani Fatih Terim'in meşhur lafı var ya; "Kazanamıyorsan kaybetme" diye... 87. dakikada olabilir bu laf... 87 dakika Trabzon gibi bir rakibe karşı, hem de deplasmanda kazanmak için her şeyi yaptıktan sonra 'Anlaşıldı, bari kaybetmeyelim' diyorsan bunu anlayabilirim.
Fener stadında yapsaydı bu işi affetmezdim.
ALİ'YE ŞAŞIRDIM

Galatasaray dördüncü yıldız yolculuğunun startını, Türk Telekom Arena'da düzenlenen bir törenle verdi. Ama çok da beğenilmedi. Basit bulundu.


Komik!.. Yani şöyle olurdu:
Okullar açıldı, Galatasaray İlkokulu'ndan çocukları toplarsın, pastanın içine sokarsın; 'Dördüncü yıldızı Galatasaray İlkokulu kutladı' dersin. Biz de güleriz. Şirin şirin çocuklar üzerinde Galatasaray formalı...
Ama o komikliği yapan bedelini ödemiş anladığım kadarıyla...
Ali Kırca'yı şutlamışlar.
Benim anlamadığım şey; Ali Kırca gibi bir adam böyle bir komikliği nasıl yapar?
Ben Ali'den hemen itiraz bekledim: 'Benim alakam yok. Nereden çıkarıyorlar' diye... Ama Ali Kırca da sessiz sedasız oturuyor!..

Teşekkür mektubu göndermiş!

Kovdukları için mi!!!
RÖPORTAJ: BÜLENT CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.