Dokunulmazlıkları var

Gökhan'ın tepkisi normal! Fenerli oyuncular, hakemler tarafından o kadar kötü alıştırıldılar ki Şükrü Saracoğlu'nda istediklerini yapabileceklerini sanıyorlar. Yaptığı hareket penaltıydı ve Gökhan üstüne de 2 kırmızıyı hak etti. Ama kart görmeyeceğini biliyor. Türk futbolundaki çirkinliklerin baş sebebi; hakemlerin yüreksizliği...

Fenerbahçe; Erciyes karşısında kötü başladı ama toparlanıp galibiyete ulaştı. Tartışılan bir penaltı var. Gökhan, maç sonrası "Alper'in pozisyonu penaltı değilse, benimki 1 milyon kere değildir" dedi. Maç, Gökhan'ın pozisyonu ve tepkisiyle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Sondan başlayayım; Gökhan'ın tepkisine itirazım yok. Fenerbahçeli futbolcular, özellikle Şükrü Saracoğlu Stadı'nda, o kadar kötü alıştırıldılar ki hakemler tarafından; zannediyorlar ki istedikleri her şeyi yapabilirler ama kendilerinin dokunulmazlığı var. Onun için de çok şaşırıyorlar! Herhangi bir hakemden, hele Saracoğlu Stadı'nda, Fener aleyhine bir karar çıkınca çok şaşırıyorlar.
Gökhan o hareketi, o sahada; en azından 100 kere yapmıştır. Geçen seneyi karıştırmıyorum; bu sene, en azından 100 kere yapmıştır.
Hiçbirinde, düdük çalınmamıştır.
Onun için de "Penaltı değil" diyor.
Hakemlerimiz, Fenerbahçeli oyuncuları çok kötü şeylere alıştırıyorlar.
Gazetelerde çıktı mı; bilmiyorum. Kesin yok da!.. Emre'nin attığı tekme, kesin kırmızı kart... Top yokken, arkadan rakibinin baldırına tekmeyi bastı. Tekme, kırmızı kart; arkadan tekme, iki misli kırmızı kart!.. Çünkü arkadan gelen tekmeye karşı, oyuncunun tedbir alma imkânı yok. O tekmeyi yiyorsun.
Futbol hayatın dahi sona erebilir. 2 santim daha aşağı gelse, aşil tendonu paralanabilir.
Bitersin. Hiçbir mazereti yok.
İTİRAZ DAHİ ETMEDİ
Sarı kart gösterdi sadece!.. O sarı kart, 'Tekme attığını gördüm' demek! Dikkat edin, tekrar tekrar izleyin; Emre'nin, maç boyunca itiraz etmediği tek pozisyon... Taç dahil itiraz eden; hakem, takımı lehine faul verdiği zaman dahi itiraz eden Emre'nin itiraz etmediği tek pozisyon, gördüğü bu sarı kart... Hemen sıvıştı oradan... Çünkü yaptığının ne olduğunu biliyor Emre...
Gökhan'ın penaltıya itirazı, iki kere kırmızı kart... Bir kere hakeme vurdu; öbüründe de formasından çekti! Ona da sarı kart!.. Şimdi Fenerli futbolcu; o pozisyonda kırmızı kart görse, ortalığı yıkar!
Çünkü öyle bir şey olacağı, aklından geçmiyor. Bunun için benim, herhangi bir Fenerbahçeli oyuncuya kızma hakkım yok.
Türkiye'deki futbol çirkinliklerinin baş sebebi, Türk hakemlerinin yüreksizliği...
Bir de kafalarında, kart çıkarmanın bir süresi var! O dakikaya gelmeden, kart çıkmıyor; oraya geldikten sonra da kart çıkartmadıkları hafif hareketlere bile, kart çıkarıyorlar.
Yani bu ne perhiz; bu ne lahana turşusu!..
O zaman hareketle ilgisi yok; dakikayla alakası var!
Tekme yerleştiriyorsun; bir şey yok. Tekmeyi atıyorsun; -değmiyor dahi- teşebbüsten kart görüyorsun. Dakikasına göre!..
Adam daha maçın birinci dakikasında, hakeme bağırdı. Televizyondan izleyenler ve tribündekiler görüyor. Daha birinci dakikada, çıkart kırmızı kartı; göreyim! 'Hakeme bağıran adamı, bitiririm arkadaş!' de bakalım.
Daha birinci dakikada, bunu diyeceksin. Otorite, birinci dakikada kurulur. Baştan otorite kurmadığın zaman da eyyamcıya dönüyorsun!
Gökhan'a verdiği penaltı, çok doğru bir penaltıydı. Ama hakemi kurtaran, Emenike'nin o tesadüf golü oldu. Yerde yatarken dizine çarptı ve gol oldu. O gole hiçbir Fenerli, hakem kadar sevinmemiştir!
O gol, hakemi kurtardı. Gol olmasa, o hakem neler yapacaktı; çok merak ediyorum.
Fener stadında, maç 1-1 devam etseydi, penaltıyı çalan hakem neler yapacaktı; çok merak ediyorum!
Neden merak ediyorum? Çünkü Gökhan'a, o kırmızıyı çıkaramadı! Emre'ye, o kırmızıyı çıkaramadı! Penaltıyı, bir an için refleks olarak verdi ama daha sonra 'Ben ne halt ettim! Yarın gazeteler, hakkımda ne yazacak' diye düşünmeye başladı. Ve Allah'tan Emenike golü attı!
PAHALI ARABA İLE BAŞLADI
Maç 1-1 devam etse, Fenerbahçeliler daha da sertleşecek; o tepkiler, daha da artacak.
Hakemi itmeler, kakmalar; daha da artacak!
Emre'yi, Gökhan'ı atamayan hakem, bunu yapanları atabilecek miydi? Emenike, hakemi kurtardı resmen... Çağatay Şahan, Emenike'ye attığı gol için gönülden teşekkür etmiştir!..
Maçı, nasıl bitirdiğini de gördün; 'Bir an evvel bitsin' diye, elinden gelen her şeyi yaptı!
Fenerbahçe'nin gol aradığı dakikalarda, Kuyt ceza sahasından klas bir gol attı.
Kuyt, Sneijder, Drogba; bunlar büyük futbolcular.
Bu isimleri, mahalle pazarında yapmadılar.
Bunlar, bir kariyerin sonunda ulaşılan isimler... Kuyt'ın, o vuruşu yapması lazım; Sneijder'in, Drogba'nın... Ama her zaman yapabiliyor mu; ne goller de kaçırıyor Kuyt... Çünkü beyin ile ayağın uyumu, çok önemli... Beyin ile ayağın uyumunu sağlayan da evvela, yaş faktörü... Kondisyon faktörü; normal yaşam faktörü... 'Futbolcunun, günlük hayatına karışmıyoruz' diyorlar ya son zamanlarda... Karışmayınca da böyle oluyor.
Tekrar tekrar söylüyorum; Selçuk'un dökülmesi, aldığı pahalı araba ile başladı.
Çünkü aldığı o pahalı arabayla, gecelerin çocuğu oldu Selçuk; futbol sahalarının değil...
Diyor ki: 'Cebimde, bol para var.
Etrafta, bol kadın var. Benim de güzel bir arabam var. Bunların üçü, her zaman bir araya gelmez. Hazır elimdeyken, yaşayayım!' Karışan, görüşen de yok!
YANAL ÇARE BULMALI

Maçın galibiyet golü, Emenike'den geldi ama bir o kadar da gol kaçırdı. Ayrıca birçok pozisyonda da egoist davrandığını söyleyebiliriz. Uygun durumdaki arkadaşlarına pas vermek yerine, kaleye vurmayı tercih etti.
Emenike için Ersun Yanal'ın, bir şeyler yapması lazım. Ben şut atan futbolcuya kızmam.
Şut atan futbolcuya kızana kızarım. Ama beni bile çıldırttı Emenike!..
Şut niye atarsın; 'Gol olsun' diye... Birisine pas verme durumun var. Sen de şut pozisyonundasın. 'Şut mu atayım; pas mı vereyim' yorumunu, nasıl yapacaksın? Üç şey etkiliyor:
1- Benim pozisyonumdaki gol ihtimali nedir; onun pozisyonundaki gol ihtimali nedir?
Ben çaprazdaysam, o kalenin karşısındaysa, kaleci bana doğru geliyor ve kale boş kalmışsa; onun benden avantajlı olduğu muhakkak...
Bunu düşünürsün.
2- Onunla arandaki futbol kalitesini düşünürsün.
Abartılı bir örnek veriyorum:
Korner çizgisi üzerinde Sneijder var; altı pasın ortasında, kalenin önünde de ben varım.
Sneijder diyor ki: 'Ben sıfırdan şut mu atayım yoksa; Hıncal'a mı vereyim?' Sneijder, bin defa şut atar.
Ama Hıncal'ın, o topa vuracağı bile belli değil; ıska geçebilir. Bu, abartılı bir örnek ama ne demek istediğimi anlatmak için söylüyorum.
Şimdi bakacaksın; onun pozisyonu, benden daha iyi ama ben topa, ondan daha iyi vuran bir adamım. Onun için 'Ben atmak istiyorum şutu' diyebilirsin.
3- Sen beklenmedik bir anda şut atıyorsan, bu sana ilave bir avantaj sağlar. O beklenmedik şutu, kaleci de beklemiyor çünkü...
Adam 'sağdan geliyor, şurada bomboş Bülent var; bu topu Bülent'e atar' diye düşünürken; sen oradan şut atarsan, kaleci o golü yer. Bu da ilave bir avantaj...
Ama Emenike, bunların çok üzerinde egoizm yaptı ve bunu kaç pozisyonda yaptı.
Onun için Ersun Yanal'ın, bu işi çözmesi lazım.
Çünkü tekrar söylüyorum; Fenerbahçe'de, Galatasaray'dan çok farklı bir takım ruhu var. Bu ruha uymayan tek adam Emenike!..

YARIDA KALMASINI İSTEDİ
Yanal'ın maç sonrası, bazı şikâyetleri de vardı. Yaralayıcı, sakatlayıcı faullere maruz kaldıklarını söyledi ve "Bunların, tesadüf olmasını umuyorum" dedi.

Herkesi nasıl bilirsin; kendin gibi... Ersun Yanal'ın taktiği bu!.. Bu maçta bakın; Fener kaç faul yapmış, Erciyes kaç faul yapmış!..
Fenerbahçe 19; Erciyes 14 faul...
Maçın büyük bir bölümünde, yarı yarıyaydı. Sonlara doğru, 14'e ulaşmıştır. Bir Erciyes faul yapıyordu; iki Fenerbahçe yapıyordu ve Fener'in sahasında maç!..
Hakem de o tolerans ile yönetiyor maçı...
Buna rağmen, iki misliydi! İşte en başta da Emre'nin attığı tekme! Tam 'Herkesi nasıl bilirsin' lafı...
ERSAN SARI KART GÖRDÜ
Yarıda kalan Trabzon maçının ardından, çok konuşulan Emenike ve Volkan için de "Saha içi ve saha dışında, günah keçisi ilan ediliyorlar" dedi. 'Günah keçisi' günahsızdır. Emenike ve Volkan'ın, suçsuz olduğunu düşünüyor musunuz?
Volkan'ın, günahsız olduğuna inanmıyorum.
Volkan'ın o golden sonra yaptığı hareketin, başka anlamı yok. Maçın yarıda kalmasını isteyen bir adam bunu yapar.
Çünkü FIFA'nın, UEFA'nın en kızdığı şey; seyirciyi tahrik... Bu yüzden tribüne tırmanmayı dahi yasakladılar.
Bu yasak olduğu için Ersan Gülüm, son dakikada gol attığında; 'tribüne koştu' diye sarı kart gördü.
Volkan, o hareketi Trabzon'da yaptı. Fenerli yok ortada... Hani 'Kendi taraftarıma koştum; ona yaptım' dersin!
Bu medya, Melo'nun Galatasaray tribünleri önünde yaptığı dansa, ne manalar yükledi!
Volkan'ın, baştan aşağı Trabzonlular önünde yaptığı hareketin; Türk argosunda bir tek anlamı var ve çok ağır bir anlamı var. Ve bunu, Trabzon'da yapıyorsun! 'Niye yan baktın!' diye kavga çıkarılan bir geleneğin olduğu bir yerde...

3 TEMMUZ SÜRECİNİ İYİ YÖNETTİLER

Fenerbahçe; yarıda kalan maçı da dahil ettiğimizde, puan farkını 8'e çıkardı. Siz zaten çok önce, Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu garanti gördüğünüzü söylemiştiniz. Erciyes maçı da malumun ilamı gibi oldu herhalde...
Ben, aylar evvel söyledim. 'Fenerbahçe şampiyon' demek için, Fenerbahçe'ye bakmanın gereği yok. Fenerbahçe'nin dışındaki unsurlar yeterli...
Geçen hafta 6 tane attığı zaman, "Türkiye'de 'Galatasaray, haftaya Karabük'ü yener' diyebilecek bir kişi var mı?" diye sormuştum.
Fenerbahçe, Erciyes'e yenilebilirdi de... Erciyes iyi top oynadı; kazanabilirdi maçı... Ama bir şey değişmez. Fenerbahçe kaybetse ne olacak!
RAKİPLERİNİN HALİ ORTADA
Devre arasında, 8 puan fark vardı; Galatasaray Başkanı ve yöneticileri, '8 puanı kaparız' diyordu. 8 puan farkın kapanması için, Fenerbahçe'nin 8 puan kaybetmesi lazım. Fenerbahçe, ikinci yarıda 8 puan kaybetti mi; kaybetti ama fark yine 8!..
Demek ki mesele; Fenerbahçe'nin puan kaybetmesi değil... Mesele, Fenerbahçe'yi izleyen takımlarda... Şu izleyen takımların haline bak!.. Fenerbahçe'yi izleyen; Galatasaray, Beşiktaş, Sivas, Kasımpaşa'nın haline bak!.. Sadece Kasımpaşa ve Sivas'ın haline bakın!
Kim, ne derse desin; Fenerbahçe'nin iyi bir kadrosu var. '3 Temmuz' dediğimiz süreci; takımı ve taraftarı birleştirme açısından çok iyi yönettiler. Medyamızın da zaten büyük desteği var.
Bütün bunlar bir araya gelince; Fenerbahçe'den şampiyonluğu alacak takımın, hakikaten çok güçlü olması lazım. Ama ortada, öyle bir aday yok.
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.