Hakemler etkileniyor

F.Bahçe'nin penaltısı tartışmalı. Şampiyonluk yarışını ve düşme hattını yakından ilgilendiriyor

Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarına hakem kararları damga vurdu.Bu kararların altında neler yatıyor ve çetin bir mücadeleye sahne olan şampiyonluk yarışını nasıl etkiliyor?
Hakemlerin verdiği kararların şampiyonluk yarışını etkileyeceği kesin... Çünkü son haftalarda yapılan hatalar doğrudan maçın skorunu, puanlamasını değiştiren hatalar... Sadece şampiyonluk yarışını da değil, küme düşme mücadelesini de etkiliyor.
Ama hakemlere de fazla kızamıyorum.
Bu hataların ana sebebi medyamız...
Resmen, açıkça taraf tutuyorlar. Sayfaların yapısına baktığınız zaman görüyorsunuz.
Medya sırasıyla; yüzde 70'e yakın ölçüde Fenerbahçe'yi koruyor. Kalan yüzde 30'un yüzde 20'si Galatasaraylı, yüzde 10'u da Beşiktaşlı!.. Bu senelerden beri böyle... Bu yanlarını, yayıncı kuruluş dahil televizyon programlarına, spor sayfalarına yansıtıyorlar.
Hakem de bunları okuyor, bunları dinliyor ve fevkalade etki altında kalıyor. İstese de istemese de etki altında kalıyor.
Bu ülkede hakemliğe devam edeceksen, medya maskarası olmak istemiyorsan sırayla bu takımları tutmak zorundasın!
Bunu yaptıkları zaman bir de vicdan muhasebesi içine giriyorlar. 'Acaba ileri mi gittik' deyip bu defa tersine kararlar vermeye başlıyorlar ve her şey allak bullak oluyor.
Türkiye'de 'Ben bu maçı rahat, sakin yönetirim' diye sahaya çıkan hakem yok.
Böyle olunca da hatalar birbirini izliyor.
MELO DA ATILMALIYMIŞ!
Pozisyonlara yakın çekim yapacak olursak; Fenerbahçe ve Galatasaray'a çalınan ve çalınmayan penaltılarla ilgili değerlendirmeniz nasıl? 'Penaltıydı, değildi' diye tartışmaya dahi gerek yok. Çünkü önemli olan, bu tür pozisyonlara karşı medyanın tavrı... Fenerbahçe maçındaki penaltı; neresinden bakarsan bak tartışmalı bir penaltı...
Böyle tartışmalı bir penaltı; bir tarafta şampiyonluğa, öbür tarafta kümede kalmaya oynayan iki takımın karşılaştığı maçın bitmesine yakın veriliyorsa ve eğer yanlış kararsa bir tarafın puanı çalınmıştır. Gene yanlışsı öbür tarafa iki puan eklenmiştir.
Bu kadar kritik bir penaltı; ertesi günkü medyanın ve o gece görüntü tekelini elinde tutan, bu yüzden tek başına 'dediğim dedik' yayınları yapan Lig TV'nin ve onun Maratonu'nun baş konusu olması gerekir.
Acaba, Şansal Büyüka, Mustafa Denizli ve Tümer Metin kardeşim, Fenerbahçe'nin tartışmalı penaltısını kaç dakika; Galatasaray-
Mersin maçında Selçuk'un rakibinin ayağına bastığı sahneyi kaç dakika tartıştılar!
Ki bana söyleyecekleri her maçta, Selçuk'un pozisyonuna benzeyen ve Maraton'da konu dahi olmayan en az 3 tane sahne gösteririm. Selçuk'un rakibinin ayağına bastığı sahne maçın yayını sırasında ve Maraton'da kaç kere tekrar edildi, penaltı pozisyonu kaç kere tekrar edildi!
Maçın anlatımında ve Maraton'da, Gökhan Gönül'ün rakibini ittiği ve penaltıya sebep olduğunun lafı dahi edilmedi.
Penaltı öncesi faul var ve Maraton'da bunun lafını dahi etmezlerken Selçuk'un atılmadığını, daha sonra da Melo'nun da atılması gerektiğini söylediler. Bu üç usta yorumcu!..
Bugüne kadar Caner ve Emre'nin atılması gerektiğini damgalayan sahnelere Maraton'da hiç yer vermeyen Şansal, Mustafa ve Tümer kardeşlerim; Melo'nun ve Selçuk'un atılması gerektiğini, hakemin atmadığını ve de maçı Galatasaray'a adeta hediye ettiğini söylediler!!!
Şimdi sen, hakem ol da çık maç yönet!..
Fenerbahçe lehine hata yaparsanız; sizden iyisi yok. Fenerbahçe'nin aleyhine hata yaparsanız; sizden kötüsü yok ki Fenerbahçe lehine hata yapmak artık sadece Fenerbahçe maçlarında değil, Fenerbahçe'nin rakipleri, Beşiktaş ve Galatasaray'ın maçlarında da söz konusu oluyor!
Bunu yapan kim; görüntü tekelini elinde bulunduran kurum! Ben buna karşılık program yaptığım A Spor'da, görüntülerle 'Peki kardeşim sen bunu böyle anlatıyorsun, yarım saat tartışıyorsun da şunu niye tartışmadın?' diyemiyorum. Bende görüntü yok çünkü... Seyircinin önüne belge koyamıyorum; benim ki laf ebeliği oluyor.
Böyle bir rezalet dünyanın hiçbir yerinde yoktur.
BU LAF NEREYE GİDER
Galatasaray-Mersin
maçından sonraki Maraton'u izledikten sonra bir daha Maraton izlememeye karar verdim. Çünkü o gece ben ilaç alarak uyuyabildim ancak...
O kadar sinirlendim. Bu kadar aleni, bu kadar kör parmağım gözüne, taraf tutulmaz!
En hayret ettiğim de Mustafa Denizli oldu. İçlerinde en güvendiğim, en yakın arkadaşım... Şansal, "Mersin İdman Yurdu ilk yarıda darmadağın etti Galatasaray'ı ama ikinci yarıda sahada başka bir Galatasaray vardı" dedi. Mustafa Denizli'nin cevabı: İkinci yarıda sahada başka bir Galatasaray yoktu. Başka bir Mersin İdman Yurdu vardı!
Bu laf nereye gider bir düşünsene! 'Birinci yarı Galatasaray'ı darmadağın eden Mersin İdman Yurdu ikinci yarıda sahada yok.' Galatasaray'ı silip süpüreceği maçı, 2 gol yiyip 3-2 veriyor!
Mucize yaratan değişiklik
Galatasaray iki kere geriye düştüğü karşılaşmayı 3-2 kazanırken sizin de dediğiniz gibi ikinci yarı müthişti.
Bu değişim nasıl oluştu?

Güzel maç oldu. Gerçekten birinci devrede Mustafa Denizli'nin tam aksine birinci yarıda Galatasaray yoktu sahada...

Böyle bir Mersin İdman Yurdu beklemiyorlardı galiba...

'Mersin İdman Yurdu'nu yeneriz'
diyen takımın 'yeneriz' diye oynaması lazım. Kimse oynamıyor ve de devamlı top kaptıran iki tane adam vardı; Emre Çolak ve Melo... Bir hafta evvel göklere çıkarılan, Fenerbahçe medyasının, Galatasaray'a yerleştirmeye uğraştığı...
Galatasaray yöneticilerinin öncelikle bakmaları gereken şu; Fener medyası birini methediyorsa ondan uzak dursunlar. Bunlar Prandelli'yi, Mancini'yi göklere çıkardılar! Şimdi Emre Çolakçı oldu hepsi!.. Çünkü Emre'nin oynaması işlerine geliyor.
İkinci yarı başlarken mucize yaratan bir değişiklik yaptı Hamza...
Emre'yi çıkarıp Hamit'i koydu. Hamit ile oyuna zeka girdi, kontrol girdi, lider girdi. Sadece kendi oynayan, top dağıtan değil; arkadaşlarını da oyuna yayan bir lider girdi. Böyle büyülü bir değişim. Hani sihirbaz dokunur ya omzuna; adeta öyle bir şey oldu Hamit'in girişi... Tümer Metin demez mi Mustafa Denizli'ye; "Hocam, ikinci yarıdaki Galatasaray'da Emre Çolak oynasa daha iyi olmaz mıydı?" diye!!!
Pabucumu televizyona fırlatıyordum!
Birinci devredeki kötü futbolun bir numaralı sorumlusu oyundan çıkarılmış, "İkinci devre oynasa daha iyi olmaz mıydı" diye soruyor!
Şimdi, Mustafa Denizli canına okuyacak diyorum Tümer'in; "Haklısın" dedi Mustafa Denizli!!! İnanamadım ya!
Hemen Mustafa Denizli'ye mesaj attım.
Buradan açıklıyorum; "Prandelli'den sonra Galatasaray'ın başına gelmen söz konusuydu.
Galatasaray'ı da, seni de Allah kurtarmış."
Bu kadar açık seçik değişimi hem de bu ülkenin en iyi teknik direktörü nasıl görmez!..
YILDIRIM NEYI IMA ETTI?
Devre arasına bir gönderme mi var?
Gaziantepspor 3-0 galip devre arasında... İkinci yarıda 4-3 Fenerbahçe kazanıyor. Mustafa Denizli, Fenerbahçe'yi şampiyon yapıyor ve Papermoon'da, Aziz Yıldırım 'Sen mi yaptın!' diye bağırıyor.
Şimdi tabii olaylara tek tek alıp bakamazsın.
Bir akış var. Mustafa Denizli, 'Devre arasında bir şey mi oldu!' imasını yaparken benim de aklıma Aziz Yıldırım'ın neyi ima ettiği geliyor! Denizli'nin bildiği bir şey var da onu mu konuşuyor acaba! İnsanlar söylediklerine dikkat etmek zorunda... Babamın bana yaptığı en büyük iyiliklerden bir tanesi briç oynamayı öğretmesi...
Briçte insanlar konuşmayı öğrenir. Briçin öğrettiği konuşma da şudur: 'Benim bunu söylemeye hakkım var mı? Doğru mu, değil mi? ** Ben bunu söylediğim zaman karşımdaki ne anlar! Konuşmadan önce bunu düşünmen gerekir. Briç'i seyredin, bu yüzden kavga çıkar sonunda...
Adam elini gösterir; 'Benim elim bunu konuşur' der. O önemli değil ama. Senin elinin onu konuşup konuşmaması önemli değil. Senin bu lafından ortağının ne anladığı önemli...
Mersin maçında Galatasaray'ın ilk yarıda kaleyi bulan şutu yok, sıfır... İkinci yarıda o Galatasaray iki gol atıyor.
İKİ PENALTISI VERİLMEDİ
Gene Maraton'un ilerleyen dakikalarında her şeye rağmen kabul ettikleri Galatasaray'a çalınmayan iki penaltı var. İttifakla kabul ettiler ikisinin de penaltı olduğunu...
Penaltı olduğunu kabul ettiler çünkü birisi aynen Emre'ye verilen penaltı gibiydi.
Diğerinde de Chedjou'nun kafasında Servet'in kolu ile topun yönünü değiştirdiği görülüyordu. Yönünü değiştirdi topun ki ona rağmen direğe çarptı top...
Verilmeyen 2 penaltısı var, direkten dönen toplar var, 8 tane kaleyi bulan şutu var.
İkinci yarı 13 tane şut atmışlar, 8'i kaleyi bulmuş. O Galatasaray'dan bu Galatasaray'a gelinmiş; hâlâ Mustafa Denizli diyor ki "Değişen Galatasaray değil. Mersin!" O zaman devre arasında ne oldu arkadaş!
Sen, penaltısı verilmeyen, topları direkten dönen, iki gol atan, 8'i isabetli 13 şut atan Galatasaray'a "İkinci yarıda bir şey yok" diyorsan; o zaman Mersin açmış kaleyi!

Satmış maçı!..
Bu; o demek. İnanamadım! Yorumlara inanamadım. Chedjou hata yapıyor. Top kaptırıyor. Topu kaptırdığında Mersin İdman Yurdu 2'ye 1 yakalıyor. Galatasaray yarı sahasında bir tane Galatasaraylı var; Hakan Balta... İki tane Mersinli var. Yüzde 99.5 gollük pozisyon...
Burada Hakan'ın golü nasıl kurtardığı değil; Mersin'in golü aptalca kaçırdığı, diyaframlar çizilerek anlatılıyor! Yani Mersin adeta atmak istemedi o golü! Hakan Balta'nın iki muhteşem müdahalesi var, o konuşulmuyor!
Buna karşılık Sabri'nin kaptığı topta -Galatasaray'ın golü geldi arkasından- Galatasaray 4'e 5 saldırıyor. Yani Chedjou'nun kaptırdığı topla Sabri'nin kaptığı topun mukayese edilmesine imkân yok. Beş savunma oyuncusu da yerinde Mersin'in ve Sabri ile beraber dört Galatasaraylı hücuma kalkıyorlar. Senenin en güzel gollerinden biri yapılış olarak... Sabri kaptığı topu Hamit'e atıyor; kendisi tekrar sağ açıktan alıyor, önüne tekrar... Yani aslında bu golün güzelliği şekil çizilerek anlatılır. 'Efendim topu kaptıran Mersin İdman Yurdu...!'
ÇOK SAYGIN BİR İSMİ VAR
Her maçta oluyor bu... O maçta sadece Melo'nun kaptırdığı top sayısı 13... Tek başına Melo'nun kaptırdığı top sayısı 13...
Onlar önemli değil! Durum 4'e 5 iken Mersinli oyuncunun kaptırdığı top Galatasaray golünün sebebi!..
Topu kapan Sabri'den başlayarak yapılan olağanüstü güzel ve hızlı kombine akının lafı edilmedi!
Orada Mustafa Denizli gibi bu ülkenin en iyi teknik direktörlerinden biri var. İnanamadım ya! Mustafa Denizli tam Lig TV'ci olmuş.
Teslim olmuş Lig TV'ye!.. 'Madem öyle işte böyle' diyor, gidiyor. Ama unutmasın bu ülkede çok saygın bir ismi var. Bir ömür verdi Mustafa Denizli o ismi yapmak için...
RÖPORTAJ: BÜLENT CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.