Kaçacak yer arıyor

Mancini, İtalya'dan çağrı bekliyor ve bunu açık açık söylüyor. Çünkü her hafta çalışmak zor. Milli takım hocası olduğunda; 3 gün çalışır, paraları da cebe indirirsin. 'Ben Fatih Terim'in futbolunu oynatmam' dedi ve 3-5-2'ye geçti. Takım iyi de oynamaya başlamıştı. Ama yeniden 4-4-2'ye döndü. Mancini ne yapacağını da bilmiyor

Geldiği ilk dönemde 3-5-2'de ısrar eden ve bu yönde transfer yaptıran Mancini'nin, son dönemde yeniden 4-4-2'ye dönmesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Anlamadığım bir şey var: Bu takım, 4-4-2 oynuyordu. 'Ben, Fatih Terim'in futbolunu oynatmam' dedin; takımı 3-5-2'ye döndürdün, takım iyi de oynamaya başladı.
Ne oldu şimdi 3-5-2'ye! Niye 4-4-2'ye döndü? Ne yapacağını da bilmiyor!
Zaten gazetelerin manşetlerinde, "İtalya'ya, koşa koşa giderim" sözleri!.. 'Sadece İtalya'dan değil; herhangi bir milli takımdan da davet alırsam giderim.' Çünkü her hafta, her hafta çalışmak zor! Milli takım antrenörlüğü yaptığında, senede 3 gün çalışır; gerisinde yatarsın. Paraları da cebe atarsın!..
Adam, her şeyi açık açık söylüyor. Ama Galatasaray'ı futbol adamları değil; çilekçiler yönettiği için, manavlar yönettiği için!..
1-1 berabere biten maçta, Chelsea karşısında genel olarak Galatasaray beğenildi. Siz, nasıl buldunuz?
'İyi' diyemeyiz. O 1-1 beraberlik, Chelsea'nin aptallığından... Mourinho, Fatih Terim'in Galatasaray'ından o kadar korkmuş ki 'Aman, ben buradan kazaya uğramadan döneyim; işi kendi sahamda bitireyim' düşüncesiyle hareket etti. Ben bu kadar korkak, bu kadar anlamsız, bu kadar anti futbol oynayan bir Mourinho takımı hatırlamıyorum. Chelsea değil; Mourinho takımı...
Mourinho, Galatasaray'ın gölgesinden korkmuş. Chelsea'ye ikinci 45 dakika boyunca, olabilecek en anti futbolu oynattı. Ama Galatasaray'ın, bir şey yapacak hali yoktu.
Maçın ilk yarısında, yorumcuların büyük bölümünün 'penaltı' olduğu konusunda birleştiği bir pozisyon vardı. Ahmet'in koluna çarpan pozisyonla ilgili, siz ne düşünüyorsunuz?
Cüneyt Çakır'ın verdiği birinci penaltı, penaltıysa; bu da penaltı... Bu pozisyon, daha net penaltı; çünkü oyuncunun kolu açık... Kulusic'in kolları, öne doğru kapalıydı.
ERMAN'DAN BİLİYOR

Markus Merk, Lig TV'de 'Kolu arkada olduğu için, yüzde 100 penaltı değil' yorumu yaptı.
Markus Merk'i ciddiye alıp, dinliyor musun! Çok şaşıyorum. Federasyonun ve yayıncı kuruluşun, görevli adamı gibi konuşuyor.
Erman Toroğlu'nun niye kovulduğunu, iyi biliyor. Emeklilik zamanında, gökten gelen piyangoyu elinden kaçırmamak için ona göre konuşuyor.
Markus Merk, eyyamcının en kralı...
Eyyam neyi gerektiriyorsa, onu söylüyor!
Rize'de, Drogba kadroda yoktu. Mancini, dinlendirmek için kadroya almadığını söyledi ama ikili arasında, soğuk rüzgârlar esiyor gibi...
Türkiye'de gazetecilik bitmiş. Mancini götürmediyse; 'Ortada bir sebep var' demektir.
Benim bu sebebi bilip, okumam lazım. Drogba, 'Benim milli maçım var. Dinlenmek istiyorum' deyip, kendisi gitmediyse; 'Ortada daha büyük bir felaket var' demektir.
Ama Türkiye'de, bir tane Galatasaray muhabiri yok. Bu röportajım, Fotomaç'ta çarşamba günü çıkacak. 'Ben varım' diye, birisi bana telefon etsin bakalım!

MUHABİR KALMADI

Türkiye'nin gördüğü son Galatasaray muhabiri, Fenerbahçeli Halil Özer'di. Ama Allah'ı var; muhabirdi. Bütün Galatasaray yönetimi ile yakındı ve içeride adamları vardı. Muhabirlik, bu zaten... Anında, her şeyden haberdar olurdu. Halil, Habertürk'e müdür oldu; Türkiye'de, Galatasaray muhabiri kalmadı.
Şöyle önemli bir olayda, ne olduğunu bilen bir tane muhabir yok. Bütün gazeteler, manşetlerinde dedikoduları yazıyorlar. Biri diyor ki 'Drogba, kendi gitmedi'; öbürü diyor ki 'Mancini bıraktı!' Masa başında da ancak böyle yazılır. Ben sana, 50 tane senaryo yazayım ama gerçeği, muhabir bilir.

Voleybolda, 'muhteşem' denilecek bir başarı var. 4'ü kadın, 5 Türk takımı (Vakıfbank, Eczacıbaşı, Fenerbahçe, Beşiktaş, Fenerbahçe Grundig), Avrupa kupalarında finale yükseldi. Voleybolda alınan başarılarla ilgili, neler söyleyeceksiniz?

Son yıllarda, voleybolda müthiş bir gelişme var.
Biz, bu gelişmeyi sağlayan Federasyon Başkanı'nı (Erol Ünal Karabıyık) attık. Sayın Suat Kılıç'ın, büyük maharetleri ile!.. Eski bakanımız...
Ama altyapı öyle bir kuruldu ki o rüzgâr, genişleyerek devam ediyor.
Allah'tan yeni gelen Federasyon Başkanı (Özkan Mutlugil), bozmadı; görüntü öyle... Ne olup bittiğini bilmiyorum ama başarıyı yapan
adamı, şutladık!
***
YOKLUĞU HİSSEDİLMEZ

Basketbolda, lig ve Avrupa mücadelesi devam ediyor.
Geçen haftanın, altının çizilmesi gereken iki olayı vardı basketbolda... Birisi Galatasaray; Avrupa Ligi'nde Maccabi'ye rezil oldu, fark yedi. Basketbol oynamadan... Ergin Ataman kardeşimin, Galatasaray'da basketbol koçu olarak ne yaptığını, gerçekten çok merak ediyorum.
Galatasaray'ın maç kazanması, baştan aşağıya Erceg'in, Arroyo'nun, Domercant'ın, onun, bunun attığı üçlüklere bağlıysa eğer; o koçluğu, ben de yaparım. Bir Galatasaray maçında Ergin Ataman kalksın, ben oturayım; bakalım, millet fark edecek mi Galatasaray'daki koç değişikliğini!..
Maccabi karşısında, 7. dakikadan itibaren 17 üçlüğü var Galatasaray'ın ama hiçbirisi, sayı olmadı.
Yani, 17'de sıfır... Bir takım, 17 boş üçlük atarken; koç kenardan seyreder mi! O zaman, sana nasıl 'koç' derler ya!
BARCELONA ELiNDEN KAPTI
Maçı üçlüklere kuracaksan bile, pota dibini iyi yapacaksın ki rakip savunma, pota dibindeki adama kapansın; üçlük atacaklar, dışarıda daha serbest kalsın. Sen pota dibini unutursan, üçlük atanlar markaj altında kalır. Bu kadar basit...
Ve Ergin Ataman geldiğinden beri, Galatasaray'ın doğru dürüst beş numarası yok. Çünkü Ergin Ataman, beş numaraya inanmıyor. Dört buçuk, beşlerle; durumu idare etmeye uğraşıyor!
Öte taraftan Efes, maçı kazanmıştı. Son saniyede değil; son salisede tıklayan Dorsey'di. Dorsey, Barcelona'ya nereden geldi? Gaziantep'ten... O adam Avrupa'nın en iyi beş numaralarından biriyken, Gaziantep fark etti; transfer etti. Gaziantep'in fark ettiği adamı; Fener'in, Efes'in, Galatasaray'ın fark etmemesine imkân var mı? Ama bunlar, beş numarasız oynamaya meraklı oldukları için, Dorsey'e bakmadılar bile ve Barcelona, Antep'ten
kaptı! O Dorsey de Efes'i devirdi.
***
DÜNYA ŞAMPİYONU OLDUK KİMSENİN HABERİ YOK!
Peki, Türk sporu geçen hafta tarihi bir başarı yakaladı. O nedir; ben sana sorayım?
Makaralı Genç Kadın Türk Takımı, Dünya Şampiyonu oldu. Türkiye'nin takım olarak, okçuluktaki ilk dünya şampiyonluğu ve Türkiye'de, kimsenin haberi yok. Tek sütun haber bile görmedim gazetelerde!..
Böyle bir rezalet olur mu!.. Tarihinde ilk defa, Dünya Şampiyonu oluyorsun...
Duyduğumda inanamadım!
Türkiye'de, okçuluğu başlatan ve geliştiren adamdır Uğur Erdener... Şimdi Dünya Okçuluk Federasyonu Başkanı ve o yüzden, IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) üyesi. Onu aradım... "Ya böyle bir şey duydum. Doğru mu? Bizim kızlar, Dünya Şampiyonu olmuşlar" dedim. 'Evet ağabey... Şimdi Lozan'a hareket ediyorum. Dönüşte buluşalım; sana anlatayım" dedi Uğur...
SOÇİ'YE GİTMEDİLER

Hem de kızlarda, Dünya Şampiyonu bir takımımız var ve kimsenin haberi yok!
Pazartesi günü, sadece büyük gazetelerin -Hürriyet, Milliyet, Vatan, Sabah'ın spor sayfalarını sayın; 30-35 tanedir.
Ama bir kısa haber olarak dahi geçmiyor; 'Türkiye, Dünya Şampiyonu oldu' diye...
Kızların adını, kimleri yendiğini, finale nasıl kaldıklarını, nasıl şampiyon olduklarını bırak; Dünya Şampiyonu olduklarını dahi yazmadılar!
Otobüsle gidilebilecek Soçi'ye bir tane gazeteci göndermeyen, Dünya Şampiyonu okçuluk takımından haberi olmayan bir ülkede; olimpiyat olur mu!
Niye olimpiyat versinler!..

RÖPORTAJ:BÜLENT CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.