G.Saray'ı perişan ettiler

Mancini geldiğinden bu yana ilk defa aklı başında bir takım çıkardı. Drogba'yı kesmesi her bakımdan doğru. Ben de olsam Drogba'yı oynatmam. G.Saray'ın başına ne geldiyse, Drogba ve Sneijder geldikten sonra geldi. Futbolcular birbirlerine selam bile vermiyorlarmış; resmen bölünmüşler

Galatasaray, Sivas'ı 2-1 mağlup etti. Son dönemde sıkça konuşulan Halis Özkahya, verdiği kararlarla ön plana çıktı. 11 sarı, 4 kırmızı kart gösterdi; 2 de penaltı kararı verdi. Özkahya'nın yönetimini ve verdiği kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Halis Özkahya şaşkındı. Aslında verdiği kararları, teker teker maçın genelinden ayırıp incelediğimde, onu fazla suçlamam mümkün değil. Ama haliyle ve tavrıyla seyirciye güven vermedi. Verdiği kararlara kendisinin güvenmediği anlaşılıyordu, vücut dilinden... Galatasaray'ın canlı bombası Dany, kendisini attırdı. İki sarı kart da çok doğruydu. Ama buna rağmen o iki sarı kartın doğru olduğuna aklı yatmadı ve bu kararı Arena'da, Galatasaray seyircisi önünde vermesini sindiremedi. Ondan sonraki bütün kararları, birbiriyle ilişkili... Öyle göründü en azından... Mesela Ümit'in ikinci kartı, doğru denilebilir. Ama Türkiye'de benzeri yüzlerce, binlerce hareket faul bile verilmeden geçiştiriliyor. Sen orada bir Sivaslı oyuncuyu atıyorsun! Niye? Kafanda 'Bir Galatasaraylıyı attım, bir de Sivaslı oyuncuyu atayım da başım fazla derde girmesin; dengeyi sağlayayım' düşüncesi var.
YÜZDE 90 PALAVRA
Böyle olduğu zaman, ipin ucu kaçıyor. Yanlışı yanlışla düzeltmek olmaz ama bizim hakemlerimiz, hata yaptıklarını düşündükleri andan itibaren oyunun hakimiyetini ellerinden kaçırıyorlar. Halis Özkahya, tipik böyle bir hakem örneğiydi.
Maçın başında suratına dirsek gelen Eboue'nin yerde kaldığı bir pozisyon vardı. Ayrıca Burak'ın attığı golden önce 'Selçuk faul yaptı mı; yapmadı mı' diye de çokça tartışıldı.
Eboue'nin suratına gelen dirsek, her hakemin kaçırabileceği bir şey...
Çizgi hakemi görebilirdi belki...
Kimse göremez. Biz 20 kişi seyrediyoruz, 19'u Galatasaraylı, kimse görmedi.
Bir de tabii yerde kalan Eboue...
Orası o kadar önemli ki... Onu yapan Eboue olduğu zaman 'Yüzde 90 palavra' diyorsun. Ben Eboue ve Burak'ın hiçbir düşüşüne inanmıyorum. Ben Galatasaraylıyım. Galatasaraylı Hıncal'ı, bir Galatasaray maçına hakem koysalar, ben Burak ve Eboue'nin lehine faul çalmam. Bu, belki onlara bir ders olur. Futbolcunun görevi ayakta kalmak. Eboue'nin kendini yere atmaları yüzünden; Galatasaray'ın yediği golün, kaybettiği puanların haddi hesabı yok. Burak'ın kendini yere atmaları yüzünden; Galatasaray'ın kaçırdığı, golün, gol pozisyonlarının haddi hesabı yok. Bir de bunu marifet zannediyorlar. Kendi takım arkadaşlarının da moralini bozmaya başladılar. Melo, Eboue'nin gırtlağına sarılırken hakem nasıl penaltı verecek! Ya kandırdıysa... Al başına belayı... Hakemliğin biter. Selçuk olayına gelince... Belirli ölçüde oyunu devam ettiren hakemleri, Türk medyası şiddetle alkışlıyor. 'Az düdük çaldı, oyunu kesmedi; böylece daha keyifli bir futbol izlenmesini sağladı' diye... Ama tabii bunun sonunda golü atan Galatasaray olunca kıyamet kopuyor. Yayıncı kuruluş, 26 kere falan tekrarladı o pozisyonu!.. Allah razı olsun. Hemen ertesi günkü Fenerbahçe maçında neler neler oldu; hangisini tekrar tekrar yayınladı? Bu kadar kör parmağın gözüne...
GERÇEK F.BAHÇE TV

Maçı anlatan spiker "Eboue, Eren'in dirseğine çarptı" dedi!
Türkiye'nin sıkıntısı, yayıncı kuruluştan geliyor. Gerçek Fenerbahçe Televizyonu olarak, görevlerini harika yapıyorlar. Allah razı olsun. Orada o faul verilebilir de verilmeyebilir de... 'Bir faul verilmedi de arkasından gol oldu' diye o golü, o faule bağlamak!.. Hangi maç olursa olsun, bir tane maç getirin bana; ben size 40 tane hakem hatası gösteririm. 40!.. Çaldığı ya da çalmadığı...
Ama gol olunca...
Galatasaray golü olunca... Fenerbahçe öyle bir golü atmış olsaydı ki attı, bu sene var öyle golleri... Hangisi tartışılıyor?
Drogba, Galatasaray'da ilk kez yedek kalırken, Mancini; Burak ve Umut ikilisini tercih etti.
Mancini, geldiğinden beri ilk defa aklı başında bir takım çıkardı sahaya ve bu takım gayet iyi oynuyordu. En başta Eboue... Kendisini bir maçta dahi forvet oynatmayan Fatih Terim'e, 'Beni forvet oynatmayarak neler kaybettirdin Galatasaray'a!' der gibiydi. Öyle bir sağ açık... Arda gittiğinden bu yana, Galatasaray'da hiçbir açık oyuncusu, Eboue'nin o 20 dakikadaki performansı kadar performans göstermedi. Maçın sonunda, Mancini'nin çok ilginç bir lafı var; altı çizilmesi gereken ve yüzde 100 haklı... "Ben sihirbaz değilim. Ben takımı tanımıyorum. Takımı tanımam zaman alır" diyor. Bunu söylerken sanırım kastettiği, sarı kart gördükten sonra Dany'yi oyundan almaması... Ersun Yanal, Caner'i 44'te nasıl oyundan aldı? Bir dakika vardı oyunun bitmesine... Caner gibi bir adamı, F.Bahçe'nin en iyi adamlarından birini oyundan aldı. Çünkü Ersun, Caner'in kırmızı kart göreceğini biliyordu. Mancini, Dany'nin kırmızı kart göreceğini bilmez ama yanında Tugay oturuyor. Tugay da bilmiyorsa, orada niye oturuyor? Galatasaray'da Mancini, 'Ben bu takımı artık tanıdım' diyene kadar, bir numaralı günahkâr Tugay'dır. Teknik direktörün yanında çuval gibi oturulmaz. Oturursan çuval gibi de kalırsın. Fatih Terim'e geldiği zaman 'Tugay'ı görevden aldı' diye kızmıştım. "En önemli adamı görevden aldı" demiştim. Şimdi düşünüyorum; 'acaba haklı mı!' diye...

TAKIMI TANIMIYOR

Takımı tanımadığını bas bas bağıran bir hoca var. Sen orada demiyorsun ki; 'Dany canlı bombadır. Aman ha! Şimdi sahada on kişi kalabiliriz.' Değişiklik sorunu da yok. İşte orada Ceyhun var. Dany atıldıktan sonra Eboue'yi gene mecburen de olsa alırsın sağ beke; ortaya Engin'i sokarsın, Ceyhun'u sokarsın ya da ne bileyim, Hakan Balta'yı sokarsın. Chedjou'yu sağ beke koyarsın. Bir sürü olasılık var. Galatasaray, Dany'ye mahkum değil. Ama ben Tugay kardeşime soruyorum: Sen bu işe de yaramıyorsan, hangi işe yarıyorsun? Burak ve Umut ile çok doğru bir başlangıç yaptı. Drogba'yı kesmesi her bakımdan doğru... Ben olsam Drogba'yı oynatmam. Kesin söylüyorum; ben Drogba'yı oynatmam. Galatasaray'ın başına ne geldiyse, Drogba ve Sneijder geldikten sonra geldi. Bu ikisi, Galatasaray'ı perişan ettiler.

***

FENER'iN ÇARESi OLDU

Sneijder olmayınca, Selçuk da farklı oynamaya başladı.
Kopenhag'daki maçta, Galatasaray'a otelde ayrı bir kat ayrılmamış. Giden taraftarlar da Galatasaray takımının kaldığı katta kalmışlar. Taraftarlarla futbolcular iç içe... Bu taraftarlardan bir grupla tesadüfen karşılaştım. "Hıncal ağabey yerli futbolcularla yabancı futbolcular konuşmuyorlardı; birbirlerine selam bile vermiyorlardı. Resmen bunlar bölünmüş" dediler. Bölünmez mi? Bunların ikisi de yıldız futbolcu... Yıldız olduklarını da maç boyu yaptıkları iki hareketle, üç hareketle gösteriyorlar. Benim medyam da onları yere göğe sığdıramıyor!
ARDA'YI KAÇIRDILAR
'ultrAslan' denen ve futboldan anlamayan taraftar grubu, Galatasaray'ın bu hale gelmesinde baş sorumludur. Utanmadan, sıkılmadan Florya'yı basmışlar; futbolcuları tehdit etmişler. 'Adam gibi oynayın' diye emirler vermişler. Siz evvela seyirci olmayı öğrenin! Arda gibi bir dünya yıldızı, sizin yüzünüzden gitti bu takımdan!.. Üstelik bu takımın kaptanıydı. 15 senedir iğrenç bir arabesk tezahüratla takımı uyutmayı, seyirciyi uyutmayı, sahayı uyutmayı marifet zanneden; hiçbir gelişme, hiçbir yenilik gösteremeyen bir seyirci güruhu ultrAslan... Galatasaray'a yüzde 100 zararı var; yüzde bir faydası yok. Bunlar yokken Ali Sami Yen'deki seyirciyi ben gayet iyi biliyorum. Bunlar çıktılar ve Galatasaray'ı perişan ettiler. Galatasaray tribünlerinin on ikinci adamı falan yok artık. Bu ultrAslan; bir vücut hareketinde, bir şut attığında, hele o şut bir de gol olursa 'En büyük Drogba, en büyük Sneijder' diye bağırıyor! Peki geri kalan 89 dakika bunlar ne oynuyorlar? İkisi beraber oynadığı zaman Galatasaray 89 dakika eksik oynuyor, 9 kişi oynuyor. Sneijder sahte de olsa koşuyor, işe yaramayan koşular yapıyor; Drogba onu da yapmıyor. Drogba'nın koştuğu falan yok. Hiçbir topa atak yapmıyor, hiçbir topu istemiyor; devamlı rakibin arkasında ayağına top bekliyor! Yani olabilecek en kötü futbolu oynuyor. Çare Drogba!! Fenerbahçe'nin çaresi oldu Drogba!.. Galatasaray'ı çökertmek için Aziz Yıldırım yapsaydı bu transferleri, utanır yapmazdı. 'Bu kadarı fazla' derdi. Bunlar geldiğinden beri, Galatasaray'ın burnu çöpten çıkmadı.

***


ÜNAL AYSAL'IN BiR ÇiFTLiĞi VAR

Rıdvan Dilmen diyor ki; "Galatasaray, Drogba'nın çiftliği." İfade doğru da özne yanlış... Biz üniversitede okurken Orta Doğu Teknik Üniversitesi, ODTÜ, Kemal Kurdaş tarafından yeni kurulmuştu. ODTÜ öğrencileri de Kemal Kurdaş ile öğleden sonra ODTÜ'nün sahasında beraber basket maçı yaparlar; ondan sonra anfi tiyatroda toplandıkları zaman da dalga geçerlerdi. 'Kemal Kurdaş had a farm' diye... 'Old MacDonald had a farm'dan uyarlama... Bizdeki uyarlaması, 'Ali Baba'nın bir çiftliği var' şeklinde... Yani tam Ünal Aysal'a göre... Ünal Aysal'ın bir çiftliği var; çiftliğinde Drogba'sı var, çiftliğinde Sneijder'i var. İşte o zaman Galatasaray bu hale gelir. Bu Drogba, sürpriz bir Drogba değil. Futboldan bu kadar nefret etmediğim dönemlerde, yayınlanan yabancı maçları izlerdim. Drogba'yı İngiltere'de çok seyrettim. Alman Milli Takımı'nın frikikçisi Ballack, her zaman iyi frikik atar; biliyoruz. Ballack, Türkiye'de de oynayan Anelka ile Drogba aynı takımdaydılar. 40 metreden bu tarafa faul kazanıldığı zaman, o tarafa doğru koşarlardı. Drogba; Anelka ve Ballack'ın suratlarına bakmazdı, topu alır dağlara taşlara vururdu. Ama hep de o vururdu! Drogba egoist, kendinden başka hiç kimseyi adam yerine koymayan ama seyirciyi tavlamayı çok iyi bilen, şovları çok iyi yapan bir kişi... Ne bileyim; Burak bir hata yaptığı zaman, Burak'a koşup onu teselli ediyor. 'Olur böyle vakalar' falan diyor ama kendisine değil, Burak'a pas atanı da doğduğuna pişman ediyor.

MELO'DAN KURTULDUK

Bakın Drogba oynadığı zaman Galatasaray'ın futboluna... Kaleciden başlayarak top kimin ayağındaysa, Drogba'yı aramaya başlıyorlar. Galatasaray savunulması en kolay takım, Drogba oynadığı zaman... 'Egemen, Drogba'ya nasıl yapıştı' deniyor. Ya lüzum yok! Drogba zaten kaçmıyor ki! Drogba zaten duruyor; sen de yanında duruyorsun. En rahat oyuncu... Rakip takımda, Drogba'yı marke eden en rahat oyuncudur.
Drogba, dediğiniz gibi Selçuk'a hiç bakmadan topu aldı ve penaltı noktasına koydu. Üstüne çok da kötü bir vuruş yaptı.
Galatasaraylı arkadaşlarımla maçı seyrediyoruz. Drogba'yı topun başında gördüğüm zaman, "İnşallah bunu da kaçırır da bundan da kurtuluruz" dedim. Maçı birlikte seyrettiğim Galatasaraylı arkadaşlarım çok sinirlendiler böyle deyince... Melo, dünyanın en kötü penaltıcısıydı. Nihayet kaçırdı. Melo'dan kurtulduk. Bu egoist adamdan da tahmin ediyorum artık kurtulduk... Bir daha penaltı olduğunda oraya gidemez; çünkü ıslıklanır. Bu kötü
ultrAslan bile ıslıklar onu...
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.