Kartal'ın 'Güneş'li günleri

Mario Gomez ve Sosa’nın gidip de yerlerine alınacak yıldızlar sezon başı kampına yetişmeyince patlama noktasına geldi. Şenol Güneş, her şeye rağmen sabırla hareket etti, kan kusup kızılcık şerbeti içtim dedi, önce öfkesini sonra rakiplerini yendi ve film mutlu bitti.

Önceki sezonun şampiyonu Beşiktaş, 20 Ağustos 2016'da başlayan Süper Lig'de 15. şampiyonluk hedefine Gaziantep'te ulaşırken, tarihinde ikinci kez üst üste büyük sevinç yaşamıştı... 3. yıldızı takmıştı Kartal ama bu yıldızı takmaya hak kazanırken nice badireler atlatılmıştı...
Bu şampiyonluk, asla kolay kazanılmadı. Köprünün altından akan sular kah bulanık, kah berraktı.. Gece gündüz yaşanan stresler, onlarca antrenman, 50 küsür maç, tribünde oğlu ve oğlunun takım arkadaşları için ellerini açıp dua eden Hasan Şişmanoğlu'ndan, yılların eskitemediği malzemeci Süreyya'ya...
La RochefoucauId'un "Güneş'e ve ölüme dik dik bakılmaz!" sözüyle Victor Hugo'nun, "En karanlık gece bile sona erer ve güneş tekrar doğar" sözleri; aslında bu şampiyonluk hikayesinin başlangıç ve mutlu sonunu anlatan en kestirme cümlelerdir...
LEOGANG LANETİ
Çok hikayesi var bu şampiyonluğun ama şaşalı günleri, sevinçleri, gururları anlatmadan önce sezon başı yaşanan ve Şenol Güneş'i gerçek anlamda istifanın eşiğine getiren gelişmelerle başlamak durumundayız. Çünkü Gomez gitti, gitmedi; Sosa kaldı, kalmadı teranesi gereğinden çok uzun sürmüş ve nihayetinde Sosa "kaldım" deyip antrenmana çıktığının ertesi günü İtalya yolunu tutarken, Gomez de "Şampiyonlar Ligi'nde gövde gösterisi yapmak!" rüyasıyla Wolfsburg yolunu tutmuştu.
Bu iki yıldızın gidişleri ciddi bir belirsizliği beraberinde getirirken yönetimin transferde izlediği politika da karın ağrıtıyordu. O konuya aşağıda detayıyla gireceğiz ama önce Beşiktaş'ın beşinci kez kamp yapma kararı aldığı Avusturya'nın Leogang bölgesinin 'lanetinden' bahsedelim...
KAPTANLAR KAVGASI
Beşiktaş sezon başı hazırlık döneminin ikinci bölümünü Avusturya'nın Leogang bölgesinde yapmıştı. Bu bölgede daha önce yapılan kamp çalışmalarında olduğu gibi yine önemli bir talihsizlik yaşanmış ve Suudi Arabistan'ın El Hilal takımıyla yapılan maçta Tolgay Arslan'ın eli kırılmıştı. Bu bölgede daha önce yapılan kamplarda Ersan, İsmail Köybaşı ciddi sakatlıklar yaşarken, meşhur Kaptanlar kavgası da aynı yerde olmuştu.
Dolayısıyla yapılmayan transferlerin üzerine bir de Tolgay'ın sakatlığı gelince kampa 'Yeni yıldızlar' yerine Hamza, Eslem, Utku, Fatih, Sezer, Sedat, Enes gibi gençlerle takviyeli bir kadroyla başlamak zorunda kalan Şenol hoca yönetimden gelecek müjdeli haberlerle moral bulmayı umuyordu.
ÖNCE GOMEZ VE SOSA
Ne var ki, Gomez ve Sosa'nın yerini dolduracak transferleri bitirmek konusunda somut bir adım atamayan Beşiktaş yönetimi neredeyse tüm enerjisini ezeli rakibi F.Bahçe'ye darbe anlamına da gelecek olan Gökhan Gönül transferini bitirmeye harcıyordu. Şenol hoca bu durumdan rahatsız olduğunu yönetime açık şekilde belirtirken, medyaya sızan haberler hocanın Gökhan Gönül'ü istemediği şeklindeydi. Oysa Güneş, Gökhan Gönül'e hayır demiyor ama öncelikle Sosa ve Gomez'in yerini doldurmak için çaba ve para harcanmasını istiyordu.
19 Ağustos'ta lig, 13 Eylül'de ilk Şampiyonlar Ligi maçı oynanacak fakat Şenol hocanın beklediği Eto'o, Talisca ve Aboubakar transferleri bir türlü bitmek bilmiyordu.
20 Temmuz'da başlayan kampın ilk bir haftasında burnundan soluyan Şenol Güneş antrenmanı izleyen bir tek medya mensubuna selam vermezken, hocanın gerginliği personeli de korkudan titrer hale gelmişti... Güneş'in bu dönemde ciddi ciddi istifa etmeyi düşündüğü ve bunu yakın çevresine ilettiği camiada bilinen bir gerçektir. Hoca kesinlikle ve kesinlikle istifanın eşiğinden dönmüştü...
Allah'tan 28 Temmuz'da Aboubakar ve Talisca konusunda olumlu gelişmeler olduğu haberi kampa ulaşınca Şenol hocanın gerilimi önemli ölçüde azalırken hoca tüm motivasyonunu yeni sezon hazırlıklarına vermeye başlamıştı. Biz medya mensupları da artık hocayla selamlaşabiliyorduk!
Kamp sonuna kadar Aboubakar ve Talisca gelmemiş olsalar da artık transferler bitmiş ve Gomez- Sosa ikilisinin alternatifleri bulunmuştu...
Bu havada lige giren Beşiktaş Alanya'yı mağlup ederken, Konya deplasmanında iki puan bırakmış ve yeni transferler Aboubakar (yedek) ile Talisca (onbir) ancak üçüncü haftadaki Karabükspor maçında kadroda yer bulmuşlardı.
Lige hiç istemediği bir atmosferde girmiş bulunan ve yeni yıldızlarıyla sezon başı kampında çalışamayan Güneş, yaşadığı tüm gerginliklerin aslında bir son değil başlangıç olduğunu ise ara transfer döneminde anlayacaktı!
ÖNCE STOPER ALALIM
Ara not: Sevgili Beşiktaşlılar hocanın yönetimle yaşadığı sorunları ilk bölümde bitirmek ve şampiyonluk öykümüzün sonraki bölümlerinde daha çok saha içinde kalmak istiyorum. O nedenle takvimi biraz öne alıp ara transfere atlıyorum...
Ara transferde kesinlikle bir sol stoper ve bir de golcü isteyen Güneş stopere üç isim verir; Vida, Kamil Glik, Gustavo Gomez... Gomez Milan'a, Glik Monaco'ya gidince hoca Vida'yı bekler umutla, oldu olacak derken Mitroviç gelir. Hayaller 'vida' olurken gerçekler 'tornavida' olur bir anlamda...
Eto'o konusunda Antalya Başkanının kurduğu 'tören' tuzağına düşülmüş, yönetim Mitroviç'in yanında bonus olarak da eski oyuncuları Demba Ba ile Ersan Adem Gülüm'ü geri alacakları müjdesi (!) vermişti. Tüm dünya Güneş'in üzerine gelse, ancak bu kadar patlama noktasına gelebilirdi...
GERGİNLİK KATLANDI
Ya sabır çeken Şenol hoca, sakat olan Demba Ba ve Ersan'ın kendilerine bir faydası olmayacağını ısrarla belirtmesine rağmen Başkan Fikret Orman, "Bu çocuklar giderken bize ciddi paralar kazandırdılar. Şimdi 'sıfır' maliyetle geri geliyorlarsa almak bizden ama oynatıp oynatmamak senin kararın hocam" diyerek noktayı koymuştu. Eto'o olayı yatmış, Vida yerine de Mitroviç gelmişti. Dolayısıyla hocanın sezon başı gerginliği katlanmış ve artık sabrının sınırlarında dolaşmaya başlamıştı.
BAĞLAR KOPUYORDU
Şenol Güneş geçenlerde Sabah Gazetesi'nden Fatih Doğan kardeşime itiraf ettiği o meşhur konuşmayı da Ahmet Nur Çebi ile o gergin günlerde yapmıştı... Neydi o konuşma gelin hocanın ağzından dinleyelim: "Ahmet Bey (Nur Çebi) bir gün dedi ki bana; 'Personel senden korkuyor', ben de 'Ben gideyim onlar kalsın, rahatsız ediyorsam' cevabını verdim.
Bu konuşma daha sonra "Güneş ve Çebi arasında bağlar koptu!" şeklinde dedikodu olarak tam gaz yayılırken, Başkan Orman'a yakın bir grup "Fırsat bu fırsat; Güneş varken bize huzur yok, takımın yanına yaklaşamıyoruz. Sadece biz değiliz futbolcular da rahatsız, personel de rahatsız, Şenol hocayı gönderelim!" demeye başladılar.
Bu konuşmaları susturması gereken Başkan Fikret Orman sessiz kalırken, dedikoduların inanılma katsayısı doğal olarak artmış hatta Abdullah Avcı isimi de kulislerde dolaşmaya başlamıştı bile. Başka bir iddiaya göre de yönetimden birileri Güneş'in yardımcısı Tamer Tuna'ya, "Hocanın opsiyonunu kullanmayacağız, hoca gidecek sen kalacaksın!" diye söz vermişti...
Bu dedikoduların önünün ardının kesilmemesi, Şenol hocayı canından bezdirmiş ve yakın çevresine net olarak "Mutsuzum" demeye başlayan Güneş o gergin günlerde bir karar aldı. Buna göre; lig sürerken yönetim kendisine sözleşmedeki opsiyonu kullanma teklifiyle gelirse hoca bunu kesinlikle öteleyecekti. Çünkü önce takımı şampiyon yapmak ve ondan sonra masaya güçlü oturarak yaşadıklarını ortaya döküp herkesle yüzleşmek istiyordu...
Yarın: Kral öldü, yaşasın yeni kral!..

ŞAMPİYONLUK ÖYKÜSÜ - TURGAY DEMİR

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.