Eboue Quiz'den geçti

Galatasaray'ın Fildişi Sahilli yıldızı Emmanuel Eboue, Galatasaray'daki en cimri, en tembel, en gaddar ve en yumuşak futbolcuları deşifre etti.

Lig Tv'nin Quiz programına konuk olan Eboue, Türkiye'ye geldiği ilk günlerde taraftarın ilgisi karşısında korktuğunu ancak daha sonra stadyumlardaki atmosferi gördükten sonra taraftarlara hayran kaldığını söyledi. İşte Eboue'nin açıklamaları:
Unutamadığın gol?

Asla unutamayacağım gol 2005 yılında Safonktor diye bir takıma karşıydı. Topu orta sahada aldım direk kaleye vurdum ve gol oldu. O maçı sanırım 4-3 kazanmıştık. Arsenal de oynadığım ilk maçımdı ve o karşılaşmada gol attım. Bir kupa maçıydı ve o gol sayesinde Avrupa Kupalarına gitmeye hak kazanmıştık.
Unutamadığın maç?
2 tane unutamadığım maç var. Bir tanesi 2006 yılında Arsenal - Real Madrid maçıydı, benim için çok zorlu bir maçtı ve karşımda Robinho oynuyordu. Arkadaşlarım bile bana 'Robinho muhteşem bir oyuncu senin için zorlu bir maç olacak' diye dalga geçiyorlardı. Ben de 'problem yok ne olacağını Tanrı bilir' dedim. Maçı kazandık ve maçtan sonra da Robinho bana geldi ve 'bravo' dedi. Dediğim gibi neler olabileceğini yalnızca Tanrı bilir. O gün ben iyi oynadım ve çok mutlu olmuştum. O maç Bernabeu'da oynadığım ilk maçtı. Zidane ve Ronaldo'ya karşı oynamıştık o maçı kazandık ve finale yükselip Barcelona ile karşılaştık. 2006 yılında Arsenal olarak muhteşem bir savunmaya sahiptik. Real Madrid maçını kazandığımızda deli gibi ağlamıştım. Eşim beni seni hiç böyle ağlarken görmemiştim demişti ama finalde Barcelona'ya kaybettik. Futbol böyle bir şey, neler olacağını hiçbir zaman bilemiyorsunuz. Benim için kaybetsek bile o gün harika bir gündü.

En çok sevindiğin maç?

Çok maçta çok sevindim ama Bolton'a karşı oynadığımız bir maç vardı. O maçta iki gol atmıştım sanırım. 2. golden sonra kurbağa dansı denilen kendi özel dansımı yapmıştı. İlk golden sonra da maymun dansı yapmıştım. Herkes çok gülmüştü çünkü böyle birşey daha önce hiç görmemişlerdi. Çok zor bir danstır ama arkadaşlarım golün ardından gelip benimle beraber o dansı denemeye çalışmışlardı.
En iyi oynadığın maç?
2006 yılında Avrupa'da çok iyi gidiyorduk. Ben de o dönemde gerçekten çok iyi oynuyordum. Tanrı dışında kimse neler yapabileceğimi bilmiyordu ama ben kendimi ispatladım. 2006 yılı benim için güzel geçti.
En kötü oynadığın maç?

Wigan'a karşı oynadığımız bir maçtı, o maçı asla unutmayacağım. O maçta sahaya çıkan hiçbir arkadaşım iyi oynayamamıştı ama maçı kazandık. Galibiyete rağmen taraftarlar bizi yuhaladı. Bana 'Eboue çık dışarı' diye bağırıyorlardı. O benim hayatım boyunca geçirdiğim en kötü günlerden biriydi. Taraftarların bana karşı bağırıyor olması gerçekten çok kötüydü ama hayatta her zaman sakin davranmalıyız. Bizim işimiz kolay değil her zaman her şeye hazır olmalıyız. O maçı 1-0 kazanmıştık ama o kadar kötü oynamıştım ki bir daha Arsenal ile sahaya çıkmak bile istememiştim. Ertesi gün Wenger'i aradım ve 'ben kendimi iyi hissetmiyorum antrenmana gelmeyeceğim' dedim. O da bana 'biliyorum senin için zor bir maçtı ama lütfen antrenmana gel' dedi. Ben de 'hayır' dedim, evimde oturdum uzandım ve kendimi rahatlatmaya çalıştım ertesi gün antremana gayet iyi bir şekilde gittim.
En beğendiğin stat?
Dürüst olmak gerekirse birçok önemli ve büyük stadyumlarda oynadım ama atmosfer olarak gördüğüm en muhteşem statları Türkiye'de gördüm. Hayatımda böyle bir şey hiç görmemiştim. Galatasaray'a ilk geldiğimde beni havaalanında karşılaşmışlardı. Böyle bir şeyle ilk kez karşılaştığım için çok korkmuştum ama daha sonradan Türkiye'deki taraftarların böyle tutkulu olduğunu anlayınca kendi kendime 'aman tanrım' dedim. Stadyumda da taraftarlarımız bizi müthiş destekliyor harika bir atmosfer oluyor.
En iyi golcü?
Gördüğüm en iyi golcü benim. Şaka yapıyorum tabii ki. Dünyada birçok muhteşem golcü var. Hepsi bireysel olarak harika işler yapıyorlar. Şu anda herkes Messi'den bahsediyorlar, onun dünyanın en iyi oyuncusu olduğunu söylüyorlar. Tabii ki öyle ama benim için dünyadaki tüm golcüler en iyisidir. Gol atmak kolay iş değil ve bunu başaran herkes övgüyü hak ediyor.
Beğendiğin en iyi oyuncu?
Cafu ve Thuram onları gerçekten çok seviyorum. Afrikada'yken devamlı onları izliyordum. Bir gün Arsenal'deyken Milan'a karşı oynuyorduk. Cafu'ya gittim dedim ki, 'seni çok beğeniyorum bir gün senin gibi olmak istiyorum.' O da bana 'Tanrıya inanır mısın?' dedi. Ben de 'tabii ki' dedim. O da 'tamam o zaman' dedi. Maçtan sonra tekrar yanına gittim dedim ki 'şapkanı, tişörtünü, şortunu, ayakkabılarını, çorabını hepsini istiyorum.' O da 'tamam' deyip bana verdi. Thuram'ı da bir kere gördüm o da muhteşem bir oyuncuydu ben de onlar gibi olmak istiyorum.
Beğendiğin en iyi kaleci?
Cevaplaması çok zor bir soru, eğer Muslera demezsem, Muslera yarın beni öldürür ama benim birçok kaleci arkadaşım var. Kimin ismini söylemezsem, muhtemelen beni öldürür. Bence kalecilik çok zor bir iş bu yüzden kim olduğunuz önemli değil, tüm kaleciler çok iyidir çünkü çok zorlu bir işleri var.
En kötü kaleci?
Bilmiyorum, oynadığımız bütün kaleciler bana sorun yaratmayı başardı. O yüzden buna cevap veremeyeceğim.
En sevdiğin hakem?
Collina. Çok ateşli biriydi, onu asla unutamam. Çok sert biriydi, yanınıza geldiğinde işiniz bitmiş demekti. Onla tartışmaya çalıştığınızda gözlerini açardı ve sizde bir şey yapamaz geri dönerdiniz. Bu yüzden bence en iyi hakem oydu.
En yetenekli oyuncu?
Şu anda Messi ama bireysel olarak dünyada birçok yetenekli futbolcu var. Yine de herkes biliyor ki şu anda dünyadaki en büyük yetenek Messi.
En yeteneksiz oyuncu?
Arsenal'de bir arkadaşım vardı. İsmini söylemek istemiyorum ama şu anda çok iyi bir oyuncu olsa da o zamanlar yeteneksizdi. Adını vermeyeceğim çünkü duyarsa beni öldürür ama o zamandan beri çok çalıştı ve kendini geliştirdi.
En çalışkan oyuncu?
Tabii ki benim. Her zaman çok çalışırım çünkü bizim işimiz hiç de kolay değil. Vücudumuz makina gibi bu yüzden ona her zaman dikkatli davranmalıyız. Antrenman öncesi ve antrenman sonrasında da kendimize dikkat etmeliyiz. Mesela takım arkadaşım Dany her zaman çok iyi çalışır. Onunla beraber antrenmanlara en önce biz geliriz en son da biz çıkarız.
En tembel oyuncu?
Birçok tembel oyuncu gördüm ama isimlerini söylemek istemiyorum. Geçen sene buraya geldiğimde Aydın'ı çalışırken fazla göremiyordum ama bu sene ne olduysa kendine çok dikkat etmeye başladı. Ben de ona 'bravo Aydın' dedim. Geçen sene ise onu spor salonuna çağırırdık 'hadi gel Aydın' derdik. O da bize 'yok yok lütfen' derdi. Biz de 'tamam o zaman git' derdik, bu sene spor salonuna da geliyor, kendine de iyi bakıyor. Bu sayede de sahada bize yardımcı olabiliyor.
En iyi şarkı söyleyen?
Tabii ki ben çok iyi şarkı söylerim. Türkçe şarkılar da biliyorum. Semih Kaya da iyi şarkı söyler ama ben hem iyi bir aktör, iyi bir şarkıcı ve iyi bir futbolcuyum, pop starım.
En kötü şarkı söyleyen?
Eray. Bazen o şarkı söylerken gidiyorum yanına 'yavaş' diyorum. Türkçe söylüyor ama çığlık atar gibi söylüyor. Ben de ona 'sakin ol' diyorum ama mesela Semih çok iyi söylüyor.
En çok yemek yiyen?
En çok yemek yiyen futbolcu çok üzgünüm Sneijder. Şu kadar boyu var ama her zaman yemek yemek yemek. Sneijder yemek yemeyi çok seviyor. Buraya geldiğinden beri sürekli yemek yiyor, Ona bir gün 'Sneijder yavaş yavaş' dedim.
Duşta en fazla kalan oyuncu?
Ben ve Dany. İkimiz de duşta çok fazla kalıyoruz. Belki 1 saatten fazla, insanlar 'ne yapıyorsun bu kadar saat duşta?' diyor. Ben de 'duş alıyorum iyi bir banyo yapmaya çalışıyorum' diyorum. Onlar da bize, 'her zaman duştasınız' diyorlar ama vücudumun temizliği benim için önemli.
En bonkör oyuncu?
Buraya geldiğimden beri birçok Türk oyuncu ihtiyaç duyanlara yardım ediyor. Benim için kimin daha fazla verdiğinin önemi yok. Önemli olan insanlara yardım etmek. Bu çok güzel bir şey. Başından beri görüyorum ki herkes gerekirse yardım ediyor gerekirse para veriyor.
En cimri oyuncu?
Parasını harcamaktan en hoşlanmayan oyuncu, Riera bence. Cebinde yılan olabilir. Eğer ondan para isterseniz veriyor ama vermeden önce iki gün falan düşünür.
En çok konuşan oyuncu?
Ben. Konuşmayı çok seviyorum. Herkesin mutlu olmasını sağlamaya çalışıyorum. Bu yüzden geveze olmam önemli değil aklıma bir şey gelirse anlatırım.
En az konuşan oyuncu?
Takımımızda en az konuşan oyuncu Furkan. Bazen ağzını açıp 'Furkan konuş konuş konuş' diyesim geliyor. Çünkü geliyor 'günaydın, merhaba' falan diyor herkese sonra da bir yere geçip telefonuyla uğraşıyor. Antreman başladığında gidiyor çalışıyor. Antreman bittiğinde duşa giriyor sonra da doğruca evine gidiyor. Onun yanına gidip 'Furkan lütfen biraz konuş' diyorum ama o çok utangaç biri.

En doğrucu oyuncu?

Selçuk. Dany de öyle. Kötü bir şey yaptığımda yaşımı önemsemeksizin bana gelip doğruca söyleyebiliyor. Bana diyor ki 'Manu bu doğru değil doğru yapmıyorsun.' Bence böyle davranması çok iyi bir şey. Umut Bulut da öyle. Ayrıca Umut en az konuşan oyuncular arasında da sayılabilir. O da konuşmayı pek sevmez, her zaman sessizdir.
En abartan oyuncu?
Bence Melo. İkincisi bazen ben ama en çok Melo.
En iyi giyinen oyuncu?
Bana bakın ben her zaman iyi giyinirim. Ayrıca Muslera her zaman temiz şık kıyafetler giyer.
En kötü giyinen oyuncu?
Taffarel. Bazen çok genç işi kıyafetler giyiyor. Ben de 'Taffarel yapma ama' diyorum o da bana 'Manu problem yok' diyor.
En gaddar oyuncu?
Kardeşim Melo. Bazen ondan ben bile korkuyorum. 'Melo lütfen yavaş' diyorum. İtiraz da ediyor çok fazla bu yüzden sarı kart görüyor. Bazen başınızı öne eğmeyi bilmelisiniz. Her zaman çabuk sinirleniyor. Bende onu, 'Melo lütfen' diyerek sakinleştiriyorum.
En yumuşak oyuncu?
Sneijder. O her zaman çok sakin. Antremanlardan sonra duşunu alır ve hemen eve gider. Sahada da hiç kimseye çok sert müdahalelerde bulunmaz ama ben ona antrenmanlarda bazen çok sert dalıyorum. O da bana 'Manu niye her zaman ben' diyor. Ben de ona 'ben sana vuruyorsam sen de bana vur futbol böyle bir şey' diyorum. Bu tabi onu sevmediğim anlamına gelmiyor bazen böyle davranmalısınız.
Lakap?
Benim ülkemde bazı insanlar bana fakirlerin tanrısı der. Çünkü ben yardım etmeyi çok seviyorum. Bu yüzden bana fakirlerin tanrısı derler. İhtiyacı olan kişilere yardım etmemiz lazım. Arkadaşlarım bana değişik bir şekilde seslenirler, bunu telefuz etmesi çok zor. Afrika'ya gittiğinizde lakabımı söylediğinizde herkes benim evimi gösterebilir.
En sevdiğin yemek?
Pilav. Türk pilavını çok seviyorum çok güzel buraya gelmeden önce Drogba'yla konuşmuştuk bana 'Türkiye'de yemekler güzel mi?' diye sordu, ben de 'bana bak buraya gelmeden önce nasıldım şimdi nasıl şişmanladım' Buradaki yemekler gerçekten çok güzel. Bir gün şefin pilavı diye bir şey yedim harikaydı. Benim ailem de pirinçi çok sever, devamlı pirinç yeriz. Bu yüzden pilavı çok seviyorum.
En sevdiğin şehir?
En sevdiğim şehir kendi ülkemdeki Abidjan ama ayrıca burayı da çok seviyorum. Pek dışarı çıkan birisi değilim ama İstanbul da çok güzel bir şehir.
Kazandığın ilk parayla ne aldın?
Avrupa'ya gelmeden önce ülkemde akademide forma giyiyordum. Bana verdikleri tüm para 50 Euro civarında bir şeydi. Tabi o zamanlar daha 15 yaşındaydım. O ilk parayla da büyükanneme bir şey almıştım ama tam hatırlamıyorum.
Futbolcu olmasaydın ne olurdun?
Futbolcu olmasaydım filmlerde oynardım, aktör olurdum. Komedi filmlerinde oynardım. Çünkü ben her zaman insanları mutlu etmeye çalısırım. Belki futbolculuk kariyerim bittikten sonra aktör olmayı düşünebilirim.

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.