Hakem faktörü

İlk maçı deplasmanda Fenerbahçe kazanmasına rağmen ikinci maçta Mersin'in kolay teslim olmayacağını zannederek "Keyifli bir maç olacak" dedim. Nitekim maç da öyle başladı.
Karşılıklı pozisyonlar var, futboldan keyif alıyoruz. Ama maalesef gene sahneye "hakem faktörü" çıktı.
Bu hakem arkadaş sezon başında saçları biraz daha uzun olduğu için takriben 2-2.5 kilo "briyantin" sürüyordu.
Herhalde bakmış ki olmuyor, kendinde bir değişiklik yapmış. Saçını biraz kısaltmış, briyantini de 1 kiloya düşürmüş. Ama "Hakemliğinde bir değişiklik var mı?" derseniz aynen durduğu yerde duruyor. "Çok kötü!" İki futbolcu mücadele ediyorlar, ikisinin de pozisyonu eşit ve ayrıca bu mücadele pozisyonu ceza alanının da dışında.
Sonra iki futbolcu ceza alanına giriyorlar. Sow kendini yere bırakıyor. Ceza alanının ortasından da bir başka Mersin İdman Yurdu'lu futbolcu kaleye doğru koşuyor. Düşünün bir kere; pozisyon ceza alanının dışı! Ceza alanının içinde en ufak bir temas yok! Bariz gol şansı yok! En bariz olanı da ikili mücadelede "faul"den eser yok! Hakem penaltı veriyor, yanında da kırmızı kartı.
Yusuf Namoğlu kardeşim son komitede görev aldığından beri göstere göstere yapılan büyük hatalarda hakemleri enteresan şekilde savunuyor.
Fenerbahçe'nin hakem yardımına ihtiyacı yok ki! Bu dakikadan sonra maç da zaten bitiveriyor. Ben Mersin İdman Yurdu'lu futbolcuların yerinde olsaydım aldığım bütün topları hiçbir suçu olmadıkları halde Fenerbahçeli futbolculara verirdim. Hatta kendi kalecime pas yaparken gol yapardım!
Böyle hakemleri ancak böyle protesto edebilirsiniz.
Yazık!
Mersin İdman Yurdu ne şartlarda para harcıyor, devamlı çalışıyorlar ama böyle bir olayda emeklerin hepsi boşa gidiyor.
Bu zihniyetteki hakemlere görev verdiğiniz sürece Türkiye'de futboldan kesinlikle keyif alamazsınız. Çünkü bu hakem arkadaşımız devamlı böyle maçlar yönetiyor. Israrla da böyle maçlara veriliyor. Demek ki saçlarında boncuk var! Yazık.