Vatan millet cilasıyla gitmez

İki takım arasında büyük kalite farkı var ama Bilic bazı detayları doğru yapmalıydı

"Beşiktaş'ta Liverpool rövanş maçı hariç mücadele yükü futbolcular arasında eşit dağılmıyor. Bazılarına fazla yük biniyor, bazıları ise kaçak güreşiyor.
Brugge öyle aman aman bir takım değil. Belli planları var. Ama takımın hepsi oyunun içindeler. Eğer dün geceki gibi olursa İstanbul'da Beşiktaş'ın işi daha da zor.
Bu Brugge, İstanbul'da Beşiktaş için daha tehlikeli olacaktır. Bu nedenle Beşiktaş için skor kötü değil. Ne olursa olsun İstanbul'da Beşiktaş'ın maçı kazanması gerekecekti. 1-0 alırsa gene turu geçecek. Ama Brugge karşısında İstanbul'da gol yemeden maçı bitirebilir mi? Orası zor. Serdar'ın yaptığı penaltı hareketi tam bir acemi işi.
İnsan ülkesinin takımı "Kazansın" istiyor.
Dün akşamki görüntüye göre bu zor. Ama futbolda hiçbir şey imkansız değil.Beşiktaş, İstanbul'da bu Brugge'a gol atar mı; atar! Yer mi; yer. O zaman bu ikinci cümleyi ortadan kaldırması lazım siyah-beyazlıların. Yani 'gol yer mi' sorusuna cevap; 'yemez' olmalı!..."
Yukarda okuduklarınız dün akşamki maçtan sonra değil. 12 Mart'ta Belçika'da oynanan ilk maçtan sonra Sabah ve Fotomaç gazetelerinde yazdığım yorumun bir kısmı.
Peki biz daha hâlâ Türkiye'de "vatan, millet" diye cila yapıyoruz.
İki takım arasında kalite farkı var. İlk maçta zaten belliydi. Belliydi de Bilic hiç olmazsa bazı detaylarda doğru işler yapabilirdi. Mesela 74. dakika Mustafa'ya tahammül etmesi akıll alır gibi değildi. Brugge gibi fiziğe dayalı top oynayan bir takıma karşı Atiba'yı oynatmaması da akıl alır gibi değil.
Aslında Beşiktaş için bir benzetme yapmak isterdim ama dilim varmıyor.
Burugge'lü oyuncular adeta sokak köpeği gibi saldırıyorlar, ısırıyorlar, hırsla bastırıyorlar. Peki Beşiktaşlılar için ne diyelim biz? Narin, kibar, kırılgan ama burunlarından kıl aldırmayan!

DERBİYİ ALINCA UNUTULUR

Türkiye'nin Avrupa macerası bitti.
Dönelim ligimize; biz balık akıllıyızdır, Beşiktaş, Fenerbahçe'yi yenerse her şey unutulur. Ama gerçekler tokat gibi suratına yapışır.
Aslında yazının bu ikinci kısmını yazmak bence fuzuliydi. Çünkü bu ikinci maçın yorumunu zaten ilk maç sonunda yapmıştım. "Ben söylemiştim, yazmıştım" demeyi hiç sevmiyorum ama Türkiye'de bazı eyyamcılara bu lazım oluyor.
Kimse kusura bakmasın.
Not 1: Hakemi beğenmemiş olabilirsiniz ama Beşiktaş aleyhine fazla bir şey yapmadı. 72. dakikadaki pozisyonda Beşiktaş'ın aleyhine penaltı çalsaydı kim ne diyebilirdi?
Not 2: Kura çekiminde Brugge çıktığında Beşiktaş Başkanı Fikret Orman ve yöneticilerin havaya sıçramalarını hayretler içinde izlemiştim.
Hatta Brugge teknik direktörü olsam bu görüntüyü alırım Beşiktaş maçlarına sahaya çıkmadan evvel son anda oyuncularıma gösteririm sahada gerekli cevabı versinler diye.
Çünkü o görüntüleri amatör bir yönetici bile vermezdi.
Eğer Avrupa'da tur geçeceksen önce yöneticilerin tur atlayacaklar sonra takımların. Ama ders almanın yaşı yok tabii.
BİLİC TRİBÜNE OYNUYOR
Beşiktaş için şunu kesinlikle bir yıldır söylüyorum; Beşiktaş'ın iki kalecisi de büyük takımda oynayacak kaleciler değiller.
Necip, rakip takım futbolcularıyla kafa kafaya oynayacak bir futbolcu değil.
Demba Ba geldiği zamanki gibi değil. Çok güçsüz ve bir tuhaf, anlamak mümkün değil.
Bilic şansının da yaver gitmesiyle bir şeyler yaptı gözüküyor ama tribüne oynuyor.
Olcay uzun zamandır ortalıkta yok. Aslında Beşiktaş'ın şu anki durumu Türk futbolunun genel yapısıyla orantılı.
Gökan Töre başlı başına bir takım ama nasıl? Kendini öyle görüyor ki "Ben bir taraftayım, Beşiktaş takımı bir tarafta" diyor.
Tek başına "Vatan kurtaran aslan"ı oynamaya
gidiyor.

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.