Tuzağa düşürdü!

Futbol sahası olan dikdörtgenin içinde dün daha profesyonel olan, daha tecrübeli olan, daha akıllı olan kazandı.
Daha amatör olan, daha acemi olan, daha toy olan, sazan balığı gibi her şeye atlayan futbolculara sahip olan kaybetti!
Geçen hafta Atiba, bu hafta Veli!
Takımlarını ciddi anlamda satsalar ancak bu kadar satarlar!
Maç başlıyor, ilk yarı boyu bütün ikili mücadeleleri Beşiktaşlılar kazanıyor.
Peki doğru dürüst pozisyon var mı? Yok! Galatasaray daha disiplinli oynuyor. Maceraya girmiyor, sahasını boşaltmıyor. Herkes görevini yapmaya çalışıyor.
Melo, tuzağa düşürdü
Demba Ba sakatlıktan sonra hala kendini bulamadı. Sosa'da da bir bitiklik var. Peki diğerleri?
Bakın maçın başladığı ve bittiği yer G.Saray'ın attığı gol. Neden?
Veli ile Melo eşleşmişler.
Melo uyanık! Her türlü atraksiyonu yapıyor.
Veli'yi tuzağa düşürüyor.
Hakem ikisini de çağırıyor. "Bakın devam ederseniz atarım" diyor! Bu ikazdan sonra Veli, Melo'yu bırakıyor.
Zaten Melo'nun istediği "bir göz " Veli'nin ona verdiği " iki göz."
Kaçırır mı, golü atıyor!
Melo'dan gol kazığını yiyen Veli'nin sinir tansiyonu artmaya başlıyor.
Bu sefer aynı Veli başlıyor Sneijder ile "dans" etmeye. Sneijder de profesyonel, tecrübeli. Tabiri caizse "kaşar" bir futbolcu. Bırakın Veli'yi Avrupa ve Dünya kupalarında Veli'lerin babasıyla oynamış! Futbolun "kurdu" biri.
Bu sefer Veli bizim Sneijder'e çakıyor, hakem es geçiyor. Ya görüyor ya da görmemezlikten geliyor.
En sonunda da Veli gidiyor saçma sapan Sneijder'in yüzünden "makas" almaya. Kırmızıyı yiyor takımını bitiriyor!
Veli şunu bilemiyor veya birileri ona şunu anlatacak; "İşçisin sen, işçi kal!" Boyundan büyük işlere kalkışır da Melo ile Sneijder ile oynamaya kalkarsan hem kendini hem takımını yakarsın.
Bakınız, maçın ilk yarısı zaten hikaye! Eğer biraz uykunuz varsa televizyon başında rahatlıkla uyursunuz!

Bilic'e fazla 'gaz' verildi
Böyle bir maçta tek bir olay var; "Takımını eksik bırakırsan yanarsın, yakarsın!" Beşiktaş'ta da bu işler sıkça olmaya başladı. Bu da şunu gösteriyor; Slaven Bilic'e Türkiye'de biraz fazla gaz vermeye başladılar.
O da bizim zayıf noktamızı iyi yakaladı. Sahanın kenarında devamlı "artistik hareketler" yapıyor. Ama takım üzerinde "otoritesi" yok. Hakemlerle oynamaya kalkıyor.
Atlayıp, zıplıyor ama maalesef bizim insanımız da bunu yiyor.
Aslında Galatasaray biraz akıllı olsa rakibi Beşiktaş bir kişi eksildikten sonra biri çıkıp "oyunun kaptanlığını" eline alsa çok rahat sonuca gideceklerdi.
Ama 10 kişi kalan Beşiktaş karşısında 10 dakika bocaladılar. Sonra bu işi Hamit üstlendi ve toparlandılar.
Hakem Cüneyt Çakır geçirdiği hastalıktan dolayı henüz hazır değil.
Topla çarpıştı, rakiple çarpıştı.
Bulunduğu yer itibarıyla en az 5-6 pozisyonda görüş açısını kapattı. Yani oyuna müdahale etti. Yani iyi değildi.

Beşiktaş çok yorgun

Olimpiyat Stadı zaten iyi değil. Bu zemin çok futbolcuyu sakatlar.
Nitekim bazı futbolcular da fazlaca adale çekmesi oldu.
Beşiktaş'taki yorgunluğun en bariz belirtisi Burak'ın attığı goldü. İki Beşiktaşlı defans oyuncusu topsuz depar attılar.
Burak Yılmaz top sürerek 40 metre depar attı. Gitti, golünü attı.
İki Beşiktaşlı oyuncu da Burak'ın 10 metre arkasından hem pozisyona hem de gole bakakaldı. "Çok iyi çok" denilen Beşiktaş 16 maç sonra "lider" değil. "İyi oynamıyor" dediğimiz Fenerbahçe ise ilk yarıyı "lider" olarak bitirdi.
Bir başka gerçek de şu; Prandelli kalsaydı şu anda Galatasaray lig
mücadelesi içinde olmazdı.

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.