Gerçekler

Haziran ayında yeni yapılanmayagiden Beşiktaş'ın, tam altı ay sonra böyle kötü günler geçireceğini söyleseler, o dönem kimse inanmazdı.
Çünkü herkesin gözünde daha lig başlamadan şampiyonun adı konmuştu.
Üstelik UEFA Avrupa Kupası ön eleme maçlarındaki üçüncü sınıf rakiplere karşı alınan galibiyetler herkesi gereğinden fazla havaya sokunca "Şampiyon belli, ikinci kim?" lafları, o dönem tavan yapmıştı.
Peki ne oldu da durum bu kadar içler acısı hale geldi? Cevabı bence basit: Tek suçlu bana kalırsa Schuster. Neden mi?
Açalım o zaman da, herkes öğrensin...
Beşiktaş yönetimi, mevcut hoca ile Mustafa Denizli takımın başındayken mart ayının başında gizlice anlaştı. Hatta çıkan dedikodular için yalanlama üstüne yalanlama yapılıp, işin sonuna gelindiğinde başka teknik adamlarla resimler bile çektirildi.
Verilmek istenilen mesaj şuydu: "Biz birçok hocayla görüştük, bunun içinde Bernd Schuster de vardı!"

Bay Schuster, sen ne yaparsın?
İşin özü şudur ki; Beşiktaş ile Schuster resmi imzadan aylar önce oturup her konuda anlaştılar.
Ve yönetim gelecek sezon için düğmeye bastı. Ancak Schuster'den beklenen hamleyi maalesef göremediler.
Aradan geçen 3-4 ayın içerisinde maalesef Schuster hiçbir oyuncu ile temasta bulunmadı.
Onun isteği farklıydı. Bir an önce resmi imzayı atmak ve işe ondan sonra başlamaktı. Ve de öyle oldu. Açıkçası Guti'nin dışında hiçbir transferde Schuster'in parmağı yok. Ne Tekke, ne Hilbert, ne Q7, ne de diğerleri.
Hiç birinde!
Tabii alınan bu sonuçlardan sonra yönetimden kimse gidip, "Bay Schuster sen ne yapıyorsun?" diyemiyor. Çünkü adam kendisinin değil, başkalarının getirdiği oyuncularıyla yola çıktı. "Peki niye Alman teknik adamı suçlu çıkarıyorsun?" diyenlere cevabım basit:
Bir teknik adam... Hatta dünya çapında tanınmış bir futbol adamı...
Resmi sözleşmeden 3-4 ay önce anlaştığı takıma transfer yapamıyor veya yapmıyorsa, ben başkasını suçlu çıkarmam ve bu kişinin teknik adamlığını her zaman masaya yatırırım!