Ne de güzel başlamıştı

Rijkaard'ı takımın başına getiren yönetim, transferdeki iş bitiriciliğiyle alkış alıyordu. Avrupa Ligi ön elemelerindeki seri zaferlerle birlikte ligde 6'da 6 yapan Aslan'da, Ankaragücü yenilgisi ile büyük şok yaşanıyordu

Galatasaray zor bir dönemi geride bırakarak 2009-2010 sezonuna "merhaba" diyecekti. Çünkü sarı-kırmızılılar bir önceki yıl ligde başarısız olmuş ve taraftarına büyük hayal kırıklığı yaşatmıştı. İşte bu nedenle başkan Adnan Polat ve yönetimi öncelikle teknik direktör konusunu çözmekte kararlıydı. Günler süren araştırmaların ardından ortalığı ayağa kaldıracak isim bulunmuştu: Frank Rijkaard...

Hollandalı hoca ikna edildi ve sarı- kırmızılıların Frank Rijkaard hamlesi özellikle Avrupa'da büyük yankı buldu. Barcelona'yı Avrupa şampiyonluğuna taşıyan Frank Rijkaard'ın takımın başına geçeceği haberi camiada coşku ve heyecanla karşılandı. Bunun göstergesi de Hollandalı hocanın İstanbul'a gelişinde binlerce Galatasaray taraftarının onu karşılamasıydı.

Ve Rijkaard'ın imza günü gelip çattı... Hollandalı hocanın imza töreninde hiçbir futbolcuya ayrıcalık tanımayacağını açıklaması dikkat çekiciydi. Rijkaard, 4 kişilik ekibiyle sarı-kırmızılı takımı nasıl başarıya taşıyacağının planlarını yapmaya başlamıştı. Yönetim sezon başı hazırlık kampı öncesinde futbolcular ile arasında köprü vazifesi yapması için yardımcı Türk antrenör önerisini götürdüler Frank Rijkaard'a.
Polat'ın düşündüğü iki isim vardı. Ergün Penbe ve Suat Kaya... Ancak Hollandalı hoca, "Kendi ekibimle çalışırım" deyip öneriyi en baştan net şekilde reddetmişti. Bu arada yönetim Necati Ateş, Ümit Karan ve Yaser Yıldız ile yollarını ayırma kararına imza atıyordu... Sarı-kırmızılılar, üç oyuncudan kolayca vazgeçerken ilerleyen haftalarda yaşanacak golcü sıkıntısı, kararın da yanlışlığını ortaya koyacaktı.
Yönetim Frank Rijkaard'ı takımın başına getirerek artı puan toplarken, yabancı oyuncu transferinde de arayışlarını sürdürüyordu. Atletico Madrid'den kaleci Leo Franco, Manchester City'den Elano ve Lyon'dan Keita transfer edilip, binlerce taraftar tarafından coşku ile karşılanmıştı. Bu önemli isimlerin Galatasaray'a kazandırılmasında başrolü yönetici Haldun Üstünel oynurdu. Sarı-kırmızılı taraftarın sevgilisi olan Üstünel, atılan her imza sonrasında gündemin ilk maddesi olmayı sürdürüyordu.
Havaalanında yabancı transferleri karşılamaya giden binler, "En büyük transfer Haldun Üstünel" diye tempo tutarken, bu daha sonra yönetim içinde rahatsızlığa neden olacaktı. Hatta ikinci başkan Mehmet Helvacı, "Taraftarlar böyle yapmaya devam ederse takıma zarar verebilir" diyerek bu anlamda net bir mesaj ortaya koyuyordu.

Galatasaray'da futboluyla taraftarı büyüleyen Arda Turan'a yönetim sürpriz bir şekilde kaptanlık vermeyi kararlaştıryordu. Almanya kampında Arda'ya 10 numaralı forma ve kaptanlık verildiği bizzat başkan Adnan Polat tarafından açıklanıyordu. Yıldız oyuncu ise "Kaptanlığa layık olmak için çok çalışacağım" diyordu.

Ancak Sabri, Ayhan, Servet ve Mehmet Topal'ın kendi aralarında yaptıkları toplantıda ikinci kaptanlığı kabul etmeme kararı alması sarı-kırmızılılarda haftalar süren krizin de başlangıcı olacaktı.
Aslan'ın kadrosu büyük ölçüde şekillenmiş ve Hollanda ve Almanya hazırlık kampı dönemi başlamıştı. İlk haftalarda Galatasaray'ın gündemindeLincoln vardı ve Brezilyalı oyuncu kampa katılmamıştı.
Teknik direktör Frank Rijkaard'ın tepkisi sert oldu ve yönetime "Lincoln ile çalışmak istemiyorum" diyerek, Brezilyalı ile iplerin koparılmasını sağladı.

Teknik direktör Rijkaard, hazırlık kampında futbolcularla yakından ilgileniyor ve 4-3-3 ve onun bir uyarlaması olan 4-2-3-1 sistemini sarı-kırmızılı takıma oturtmaya çalışıyordu.
Ancak Hollandalı teknik adam, "Bu sistem Galatasaray kadrosuna uygun mu değil mi?" planı yapmadan kafasındaki sistemi sarı-kırmızılılara empoze etmeye başlamıştı bile... Bu da ilerleyen zamanda birçok aksaklığı da peşinden getirecekti.

Kewell, Keita ve Arda 'nın oynanan hazırlık maçlarında hücuma en iyi şekilde katkı sağlayacakları ortaya çıkarken, Gökhan Zan ve Servet Çetin'in bu sistemde çokça açık vereceği net şekilde görülüyordu.
UEFA Avrupa Ligi ön eleme maçları ile sezona erken başlayan Galatasaray, üst üste aldığı başarılı sonuçlarla taraftarını mest ediyordu. Rakiplerini tek tek eleyen Aslanlar için "aşı tuttu" yorumları bile yapılmaya başlanmıştı.

Erken form tutan Galatasaray, Süper Lig'e de muhteşem başlıyordu... Teknik direktör Rijkaard ile üst üste 6 karşılaşmasını kazanan sarı-kırmızılı takım böylece müthiş bir seriye imza atıyordu. Oynadığı futbol ve attığı gollerle Galatasaray, şampiyonluğun favorisi gösteriliyordu artık.

Sıra Ali Sami Yen Stadı'nda oynanacak Eskişehirspor karşılaşmasına gelmişti... Rakibi ile 1-1 berabere kalan Aslanlar, sezonun ilk puan kaybını yaşıyordu. İstanbul'da alınan beraberliğin şaşkınlığı yaşanırken, sarı-kırmızılılar ertesi hafta Ankaragücü deplasmanında 3-0 gibi farklı bir skorla mağlup oluyordu.
İşte bu yenilgi Galatasaray'da tüm dengeleri altüst edecek ve üst üste yaşanan puan kayıplarının sorumlusu aranmaya başlayacaktı.
KIRAN: YAP-BOZ TAHTASI GİBİYDİ
Galatasaray eski yöneticisi Turgay Kıran, sarıkırmızılı takımın 1 sezonun heba olmasını sert şekilde eleştiriyor. Kıran, başarısızlığın tek sorumlusunun Adnan Polat olduğunu belirterek, "İki sezondur ortada bir sportif başarı yok. Yönetimin tek yaptığı şey sürekli transfer yapmak. Ama geriye dönüp baktığımızda lig beşinciliği ve lig üçüncülüğünü görüyoruz. Yaşanan bu gelişmeler ışığında gelecek sezonda da başarı beklemek hayal olur" ifadelerini kullanıyor. Kıran, takım ruhu olmadığı sürece başarının gelmeyeceğinin de altını çizerek, "İki sezondur futbol takımı yap-boz tahtasına döndürüldü. Bu kulüp böyle hallere düşmemeliydi. Adnan Polat ve yönetimi gelecek adına son iki sezonu ciddi şekilde düşünüp ona göre plan yapmalı" uyarılarını yaptı.
GÖKŞEN: BALIK BAŞTAN KOKAR
Sarı-kırmızılı kulübün eski yöneticisi Fatih Gökşen de G.Saray'ın son iki sezondur düştüğü durumu kendine has üslubu ile değerlendirdi. Gökşen, "Tek suçlu yönetim. Balık baştan kokar.
Bir gerçek var ki kulüp iyi yönetilmedi. Futbolculara Lincoln döneminde olduğu gibi çifte standart ile yaklaştılar. Kimilerine toleranslı davrandılar, kimisine sırt döndüler. Bu nedenle bazı oyuncular motivasyonlarını kaybetti" vurgusunu yaptı. Fatih Gökşen, "Önce Arda'ya tribünlerden bağırttılar.
Sonra da 'seyircinin tepkisi doğru' dediler. Futbolculara sezon başından beri paralar tam anlamıyla ödenmiyor. Topal'ın 500 bin euro alacağı varsa kim bilir Arda'nınki ne kadardır?
Yabancıya para var, yerliye yok. İşte düşüşün nedeni" diyerek sözlerini tamamlıyor.

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.