Tanrı'nın bir lütfu

Mircea Lucescu
Türkiye'nin iki dev takımının Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynadığı 2-2'lik derbiyi de yorumlamıştım.
Müthiş keyifli bir maçtı, nefeslerimizi tutarak izlemiştik. Ama dünkü derbiyi hiçbir şeyle kıyaslayamam. İddia ediyorum, bir gün önceki Barcelona-Real Madrid maçından bile daha heyecanlı bir 90 dakika izledik.
Sahadaki, tribünlerdeki atmosfer gerçekten de olağanüstüydü.
Maça gelince... Oyunun ilk bölümünde Fenerbahçe kısa paslarla orta sahayı geçmeye çalıştı ancak Galatasaraylı oyuncular bu pasların olgunlaşmasına izin vermedi.
Terim, kanatlara da baskı uygulatarak Fenerbahçe'nin gücünü yarıya indirmeyi hesaplamıştı. Alex ve Sow'a da yakın markaj vardı.
VOLKAN MÜTHİŞ BİR KALECİ
Galatasaray, yediği gole kadar bunu iyi uyguladı. Bir kez rakibi kaçırdılar, onda da golü yediler. Sürpriz isim olarak ileri çıkan Ziegler, Alex'in müthiş asistinde topu filelere göndererek çok büyük bir iş başardı.
Bu gol Galatasaray'ı daha da hırçınlaştırdı.
Orta sahada rakibine oranla zaten çok üstün olan Galatasaray, yediği golden bu bölgede vitesi bir seviye daha yükseltti.
Fenerbahçe ise bu agresif oyuna karşı topu kontrolüne alıp oyunu soğutmaya çalıştı ama Galatasaray buna izin vermedi. Oyunun temposu, Galatasaray tarafından sürekli artırıldı.
Baskıdan bunalan Fenerbahçe, topu sürekli ileri doğru şişirmek zorunda kaldı. Bire bir yakaladıkları pozisyonlarda ise hızlı atağa çıkamadıkları ve ileride yeterince çoğalamadıkları için birçok atak bu yüzden heba oldu. Bu anlarda Alex, ayağında topu tutarak rakibi soğutmaya çalıştıysa da Galatasaray'ın durmaya niyeti yoktu.
İlk yarıda Galatasaray'ın bu kadar baskıdan gol bulamaması, gol bölgelerinde Necati ve Elmander'le topu fazla buluşturamamasından kaynaklandı. İlk yarıda Galatasaray adına pozisyon olarak aklımda kalan, 10. dakikada Necati'nin bir tehlikeli şutu ile 45. dakikada Elmander'in yakaladığı pozisyondu. Bu bölümde kaleci Volkan Demirel'in performansı da takdire şayandı elbette... Müthiş bir kaleci!
G.SARAY'IN GOLÜ GEÇ GELDİ
Galatasaray, ikinci yarıya da çok hızlı ve arzulu başladı. Necati'yle 49'da kaçan gol akıl alır gibi değildi. Sarı-kırmızılı takım bu kadar saldırırken, Fenerbahçelilerin yaptığı tek şey kalelerini savunmaktı. Orta sahada çok zayıf kaldıkları için bir türlü olgun atak geliştiremiyorlardı. Dönen her topta kalelerini savunmak için daha çok efor sarf etmek zorunda kalıyorlardı.
Selçuk'un frikik golü gelince, 'Galatasaray kazanır' diye düşünmeye başlamıştım.
Çok gecikmiş bir goldü bu bence. Galatasaray'ın o gole kadar ortaya koyduğu olağanüstü futboldan bir tek gol çıkarması, Fenerbahçe adına mucizeydi. Durmuyordu Galatasaray.
Aykut Kocaman bir şeyler yapması gerektiğini hatırladı ve Caner ile Alex'i dışarı alıp Stoch ile Özer'i sahaya sürdü. Ama Galatasaray'ın o ezici futbolu duracak gibi değildi. Ancak hani "kaderi cilvesi" derler ya, dün buna bir kez daha tanık olduk.
İkinci golü yememek için adeta göğsünü siper eden Fenerbahçe, Stoch'la 79'da golü buldu. Futbolun tüm ezberlerini bozan bir goldü bu. Bence Fenerbahçe'ye Tanrı'nın bir lütfuydu bu.
Galatasaray'ın bundan sonraki çabası, olağanüstü oynadığı bir maçta, kendi seyircisi önünde beraberliği kurtarmak içindi. Ama öyle bir Volkan vardı ki dün Arena'da, geçmek imkansızdı.
Olağanüstü oynayan Galatasaray'dı ama Fenerbahçe kazandı; onları yürekten kutluyorum. Göğüslerini siper ettiler.
Alkışı hak ettiler. Peki kim mi şampiyon olur? Bence Kadıköy'de son hafta kim yenerse şampiyon o olacak.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.