Futbol otoriteleri Milli Takım'ımızı masaya yatırdı

Milli Takımımız, son 12 yılın en başarılı performansını sergileyerek EURO 2020'ye gitti. Herkes artık 'Bizim çocuklar' gözü ile bakıyor takıma. Ne prim tartışmaları ne başka bir kriz var. Bu büyük değişimin başlıca sebebi nedir? UZUNDURUKAN: Bu başarının baş mimarı tabii ki Şenol Güneş... Ve başarıya ulaşabilmek için 'PARA'yı yani primi hep koz olarak kullanarak, milli forma aşkını öldürdüler. O dönemlerde aday kadroya çağrılan oyuncuların birçoğunun kafasında maç primleri vardı. Fatih Terim ile gidilen Fransa'da neler yaşandığı ortada. Oyuncular için isme göre belirlenen prim listesi... Bu liste hayal kırıklığı ile sona eren şampiyonadan sonra herkesin önüne geldi. O listeyi incelerken 'vay be!' dedi herkes... Şimdi Güneş ile yakalanan genç jenerasyon sadece başarıyı düşünüyor. Yani milli forma aşkı ile sahaya çıkıyor. Kimsenin kafasında para, prim, ödül vs. yok... İşte başarının ve değişimin anahtarı bu! Helal olsun bu çocuklara... TOROĞLU: Hiçbir şey tesadüf değildir. Sebepler olur, sonra sonuçlar gelir. Bir de dibe vurmadan yukarıya çıkmak zor olur. Kore-Japonya Dünya Kupası'ndan sonra Alpay'ın TFF Başkanı Ulusoy'a 'Başkan bize cip al' diye bağırması ve o günden sonra milli takımlarımızda yaşananlar. En son Fatih Terim'in de uçakta olduğu kafilede bir gazetecinin futbolcular tarafından dövülmesi. Kumar partileri, idmanlara çıkmamalar... Bütün bunlar insanları bezdirdi. 'Lanet olsun bu futbola' dedirtti. Yoldaki adam inanılmaz tepki koydu ama basının içindeki bazı yardakçılar hâlâ onlara sahip çıkmaya kalktılar. Sonunda bu olaylardan etkilenen Fatih Terim'in kimyası bozuldu. Saçma sapan işler yapmaya başladı ve gitti. Sonra Lucescu geldi. Yine basından bazılarının bastırması ile. Adam gelir gelmez bir maç kazandı, Dedi ki 'Futbolcular benim taktiklerimi uyguladılar. Kazanamadığımız bütün maçlardan sonra ise Türkiye'deki futbolun rezaletliğinden, futbolcu yetişmediğinden dem vurdu. Sen oraya bahane üretmek için değil, çare için geldin. Sonra Şenol geldi ve toplum ile Milli Takım'ı yapıştırdı, birleştirdi. KAPSAL: Bunun temel sebebi Şenol Güneş'in takıma dönmesi ve değişen oyuncu topluluğu. Yeni takım sadece futbol oynamaya odaklanmış durumda ve yalnız armaya hizmet ettiğinin farkında. Türk halkı ile tam anlamıyla bütünleştiler ve 82 milyonun sinerjisi sahaya yansıdı. Bunu da zaten İzlanda maçında Merih'in kale çizgisinden çıkardığı kafa topunda gördük. Merih o kafayı tek başına vurmadı, 82 milyon kişi ile birlikte topu çıkardı. O gece kale çizgisi 82 milyonla beraber tekrar çizildi. Aynı anda 82 milyon insan kafaya çıktı. İşte biz buyuz. KORKMAZ: Yanıt iki kelimeden oluşuyor; Şenol Güneş... Lucescu'nun tek faydası; bizlere çektirdiği eziyetle bize en çok 'ne olmadığımızı' göstermesiydi. Bize (nedense) tepeden bakan, kariyeri dibi bulduğu anlarda bizimle iki kez hayat bulan bu adam, tamamen futbolumuzun karanlık tarafına odaklı yaklaşımlarıyla hep o karanlığı besledi. ŞENOL GÜNEŞ'İN BÜYÜK BAŞARISI UZUNDURUKAN: Şenol Güneş, teknik adamlık mesleğinde 'profesörlük' dönemini yaşıyor. Bu A Milli Takım'ı Mourinho'ya veya Guardiola'ya emanet etseydiniz, Şenol Güneş kadar başarılı olamazdı ve Şenol Güneş kadar puan toplayamazdı. Şenol Güneş'in cebinde kimsede olmayan bir reçete ve elinde de bizlerin (kimsenin) göremediği bir sihirli değnek var. Çünkü zeka soyut bir kavramdır ve gözle görülemez. Şenol hoca, son dönemlerde çalıştırdığı takımlarda ulaştığı başarıya Milli Takım'a gelir gelmez ulaştı. Şenol Güneş, saha kenarından başarıyı getirecek denklemleri çok iyi çözüyor, takımındaki tüm futbolcuların adeta cosinusunu, sinusunu hesaplayıp öyle sahaya sürüyor. Şenol hoca yönetimindeki ay-yıldızlılarımızın, EURO 2020'de de tarih yazacağına inanıyorum... TOROĞLU: Milli Takım çok iyi oynamıyor ama çatır çatır mücadele ediyor, kavga veriyor. Düşünün, finallere gitmeyi garantiledik ama futbolculara verilecek primi ben duymadım. Kimse de duymadı. Kaptan Hakan Çalhanoğlu'nu dinledim, penaltıyı genç arkadaşına kullandırdı, feraget etti. Maçtan sonra da inanılmaz güzel cümleler kurdu. 25 yaşında ahlaklı bir futbolcu. Onun için bundan önceki Milli Takım benim takımım değildi. Ama 'Bu Milli Takım benim Milli Takımım' diyebiliyorum. Peki bu noktaya nerden geldik? Mecburiyetlerden, çünkü dibe vurduk. Bin tane yorum yapılıyor. Şenol'un korkaklığından, yanlış oynattığından, ondan, bundan, şundan... Kardeşim İzlanda maçı öyle oynanırdı, kimse akıl vermesin. İnanılmaz zor, inanılmaz baskı altında oynanan bir maçtı. KAPSAL: Şenol Güneş ve Milli Takım bir araya geldiğinde doku tutuyor. Biz hep saha içini düşünüyoruz ama Güneş saha dışında çok sağlam bir yapı oluşturuyor. Futbolcu havuzunu iyi oluşturuyor. Bunun da başarısını saha içinde görüyoruz. Güneş'i hücum futbolu ile tanıyoruz. Ama futbol spor biliminden daha çok insan bilimidir. İnsanı yönetmek çok önemlidir. Biz yalnız saha içindeki performansa odaklanıyoruz. Unutmamamız gereken, saha dışından saha içine sağlıklı geçişi yapabiliyor muyuz. Şenol Güneş'in en temel farklarından biri bu başarıda. KORKMAZ: Şenol Güneş hoca, bakış açısını ve yaşam pratiğini, hem iç ısıtan duygularla, hem de önümüzü aydınlatan bir akılcılıkla harmanlamayı başarmış nadir futbol kaynaklarımızdan biri, belki de en önemlisi. Şu an en olgun ve en verimli dönemine tanıklık ediyoruz. HOCALARIMIZ ÇAĞ DIŞI UZUNDURUKAN: A Spor'daki yayınlarımda hep söylüyorum.... Türkiye'de teknik adam çok. TOROĞLU: Yabancı hocaların Türkiye'den gönderilmesinden sonra yerli hocalarda tembellik başladı. Ama yazamıyorsunuz, dava açıyorlar. Yabancı futbolcu serbest olduktan sonra 3.5-4 milyon dolar verdiğimiz futbolcular 300 bin dolara düştü. Doğrusu buydu. Bakmayın 4-5 milyon dolara gelen futbolcuların, perdenin arkasında bedelsiz alındığını bilmeyen mi var. Bunlar ayyuka çıktı. Kimse kimseyi aldatmasın. Hırsızlık yapılmasın. Biraz düzgün organizasyonla Türk futbolu çok iyi yerlere gelir. KAPSAL: Bırakın yurt dışını, yurt içindeki futbolcuların bile doğru dürüst gözlemlenmediğini görüyoruz. Hep yabancı, yaşlı oyunculardan yana tercih yaptık. Gençlere güvenip onlara sorumluluk vermek yerine bu yolu seçtik. Biz hep günü kurtarma derdine düşüyoruz, futbol mantalitemiz bu. Düşüncemiz oyun değil sonuç odaklı olunca, genç oyuncuları doğru bir şekilde kullanamıyoruz. Onlara güvenip geleceği planlama yerine günlük sonuçlarla yetiniyoruz. İyi ki bu 4 oyuncu yurt dışına gitti, diğer gençlerin de önünü açmak adına önemli bir misyona da sahip oldular. Ülkemizle kalsalardı bu gelişimi de maalesef sağlayamazlardı. KORKMAZ: Bu kulüplerimizin ne kadar kötü yönetildiğini gösteriyor. Bu çocuklar Süper Lig görmeden Avrupa'nın yolunu tuttu. Bu kadar scout ne işe yarıyor. Marcao'yu, Roco'yu, Reyes'i kamyon yüküyle paraya aldıranlar uyuyorlar mı? Ya da bazıları fazla mı uyanık? EN ÖNEMLİ OLAY BU: DENGE UZUNDURUKAN: 2002 Dünya Kupası'nda üçüncü olduğumuz o efsane kadromuzda bile bugünkü kadar başarılı savunmacılarımız yoktu. Merih, Çağlar, Zeki, Umut dörtlüsü şahane ötesi oynuyor. Bu muhteşem dörtlü de teknik direktör Şenol Güneş'in eseri... KAPSAL: Futboldaki en önemli olay denge. Hücumda üretkeniz ve savunmayı da iyi yapıyoruz. Duran top savunma organizasyonunu daha fazla çalışmalıyız. Fransa'dan nasıl 4 puan aldıysak İzlanda'ya da 4 puan verdik. Eğer şampiyonada Kuzey Avrupa ülkelerinden biri ile eşleşirsek sıkıntı olabilir. Çünkü birbirine yakın oyunları var. Bu eksiklerimizi gidermeliyiz. Merih ile Çağlar ileriki yıllarda Avrupa'da kendilerinden çok söz ettirecekler. Ama forma giydikleri takımlarda oynamaları gerek. KORKMAZ: Potansiyelimizin hakkını vermek adına konuya 'sadece üç gol yemişiz; onlar da duran toplardan' demek yerine 'neden sadece duran toptan gol yiyoruz' diye düşünüp bu konu üzerinde çalışmalıyız. Hepsi duran toptan üç gol yemek yerine, hepsi hareketli toptan 6 gol yemiş olarak EURO 2020'ye gitmek daha makul olabilirdi. Keza zorlu rakiplerin en önemli gol silahı duran toplar. Bu yönümüzü geliştirmeliyiz. 2022'YE GİDERSEK VİRAJI DÖNERİZ UZUNDURUKAN: Pırıl pırıl oyuncularımızdan oluşan bu Milli Takımımız'dan EURO 2020'de bir yarı final bekliyorum ben... Bu işin bir sonraki evresi Dünya Kupası... 2002'de Dünya Üçüncüsü olduk. Bu başarıyı neden tekrarlamayalım ki... Kısacası bu Milli Takımımızın önü açık. KAPSAL: Dinamik ve EURO 2020'de şampiyona tecrübesi yaşayacak bir kadro var. Avrupa Şampiyonası'ndan sonra Dünya Kupası'na genç ama tecrübeli bir takımla gideceğiz. Başarılı olacağımızdan eminim. KORKMAZ: 1996'da ilk kez katıldığımız Avrupa Şampiyonası'nda 2020 ile birlikte 7'de 5 katılım sağlamış oluyoruz. Bu hiç de fena bir yüzde değil. Fakat Dünya Kupası'na katılım açısında çok kötü bir noktadayız. Güneş ile 2022'ye de gidersek çok önemli bir virajı dönmüş oluruz.