Spor yazarları Kayserispor-Fenerbahçe maçını değerlendirdi!

Süper Lig'in 10. haftasında Fenerbahçe, deplasmanda Kayserispor ile karşı karşıya geldi. Kadir Has Stadı'nda oynanan mücadeleyi Kayserispor 1-0'lık skorla kazandı. Karşılaşmayı değerlendiren spor yazarları ise şunları söyledi: EMRE BOL: ORGANİZE İŞLER! Bir taraftan sakatları iyileşmiş, her geçen hafta üzerine koyan Fenerbahçe diğer yanda ligin dibine demir atmış Kayserispor... Normal şartlar altında Fenerbahçe'nin rahatça kazanması gereken bir karşılaşma. Ama sahada öyle bir hakem vardı ki evlere şenlik! Organize işlerin babası vardı sahada babası! Kayserili oyuncuların kolayca kendilerini yere atmalarına ve dakikalarca yerden kalkmamalarına göz yumdu önce. Sonra ceza sahası içinde bir değil bir kaç elle oynama pozisyonlarını VAR'a dahi gitmeden es geçti! Neden VAR'a gitmedi biliyor musunuz? Çünkü giderse açığa çıkacak. Fenerbahçe, kanatlarında oynayan Moses ve Rodrigues etkisiz kalınca sıra takımı haline geliyor. Bunun olmasını yani rakiplerin kanat oyuncuları gerçeğini görüp, önlem alacağını biliyordum. Ersun Yanal'ın da bunu önceden düşünüp bir B planı hazırlaması gerekiyordu. Bekler Hasan Ali ve İsla hücuma gerekli desteği veremedi. Merkezden yapılan denemeler, kalabalık Kayseri savunması arasında eriyip gitti. Enseyi karartmanın anlamı yok. Uzun lig maratonunda özellikle deplasmanlarda bu tip sonuçlar ortaya çıkabilir. Ne olursa olsun bu takıma güveniyorum. Fakat bu hakemlere nasıl önlem alınacak işte onu bilemiyorum. Tarihin en rezil MHK'sıyla karşı karşıyayız. Verilmeyen penaltılar mühim değil, önemli olan organize işler!. GÜRKAN KUBİLAY: YİNE KAYBETTİ Türkiye'de ve Avrupa'nın 6 BÜYÜK LİGİNDE 134 takım içinde, deplasman maçlarında İLK 30 dakika GOLÜ OLMAYAN tek takım F.Bahçe idi. Oysa ki aynı takım iç sahada aynı dakikalarda 8 atıp, 4 yemişti. Bu istatistiği doğrularcasına yavaş ve temposuz başladı maça F.Bahçe. İlk 20 dakikada topla % 75 oynamış ama ne isabetli şut, ne korner, ne de orta yapabilmişti. Kanat bekleri hücuma hiç giremiyor, 25 dakikada Garry 6 ve Moses 3 kez topla buluşabiliyordu. O Moses'ın 26'da direkten dönen şutu tek tehlike idi. Arkasından, Kayseri kaçırıyor, hızlı karşı hücumda ise Garry sert vurup kaleci kurtarıyor, oyun biraz hareketleniyordu. Fenerbahçe diğer maçlarına oranla daha isteksiz ve yavaştı. Tek şans duran toptu ama 39. dakikadaki duran topta aynı golü 4 kez kaçırmayı başarıyorlardı. Topla en az buluşan oyuncunun Lung olduğu ama Kayseri'nin tek isabetli şutunun olmadığı ilk yarıyı, son saniyedeki Rodrigues'inki de dahil 3 pozisyon bulmasına rağmen iyi oynamayan F. Bahçe berabere kapıyordu. İkinci yarıya da iyi başlamadı Fenerbahçe, Hasan Ali'nin ofsayt taktiği yapmaya çalıştığı pozisyonda Umut ile golü buldu Kayseri... Bilal-Henrique ve Deniz-Moses hamleleri geldi. F.Bahçe paniklemeye başladı. Tolga-Emre ikinci hamle oldu. 73. dakika ise kader dakikası idi. Tam 3 pozisyona girdi ama atamadı F.Bahçe. Ceza alanına yıktılar maçı... 75'te Rodrigues kötü vurdu. Son hamle Mevlüt-Zanka idi. Gustavo stopere geçti. Kayseri'nin moral ve direnci iyice arttı. Ligde 20'nin üzerinde orta yaptığı her maçta puan kaybetmişti F.Bahçe. Kayseri maçında da 30 orta yaptı ve yine kaybetti. Liderlik şansını da kaybetti. Ama maçın hakkı Kayseri galibiyeti mi derseniz? Onun cevabı da kocaman bir hayır.... REHA KAPSAL: MAÇTAN ÖNCE Fenerbahçe'nin lg sonuncusu Kayseri'yi yenip lider olacağı bir haftada son vuruşlardaki konsantrasyon eksikliği ve ciddiyetsizliği yüzünden gol üretememesine neden oldu. Başta Rodrigues olmak üzere çok net pozisyonlardan yararlanamadılar. Sarı-lacivertliler, Kayseri'nin oyun içindeki zaafiyetlerinden yararlanamadı ve maçın kırılma anlarını kendi lehine çeviremedi. İkinci devre Fenerbahçe yediği golden sonra saha içi hücum organizasyonu yerine daha içgüdüsel bir oyun oynamaya başladı. Bunda Ersun Yanal'ın yaptığı yanlış ve geç değişiklikler en önemli etkendi. İkinci devreye kötü gününde olan Emre'nin yerine Mevlüt ile başlayıp, zaten kaleye çok gelmeyen Kayseri'ye karşı hem ön alanda baskı yapıp hem hücumda daha çok top tutup, iki santrforla da fazla pozisyon üretebilirdi. En önemlisi Kayserispor'a bu değişiklikle ikinci yarı başlangıcında mesaj da verebilirdi. İkinci yarı yapılan gereksiz tercihlerin ardından hücum planı da olmayan Fenerbahçe, ilk yarıdaki olumlu görüntüsünü de sahaya yansıtamadı. Fenerbahçe mağlup olmasına rağmen galip gelecek kadar da çok net pozisyonlar kaçırdı. Futbolun adaleti olmadığını bir daha gördük. Fenerbahçe'nin bu maçta sıkıntısı iyi motive olmadığından maç, 'maçtan önce' kazanılır düşüncesiyle değildi. Kayserispor gibi ligin sonunda zayıf bir rakibi, maçı saha içinde yakalayarak kazanırız moduyla hareket etmeleri en büyük handikaplarıydı. Futbolda en önemli unsurlardan biri de maça başlayan takım mı, yoksa bitiren takım mı, bu önemlidir. Bitiren takımda teknik adamın oyuncu ve sistem değişikliği hamleleridir. Saha içi plan ve organizasyonu yeterli olmadığından Fenerbahçe, maçı çeviremedi.. ERMAN TOROĞLU: SAKIN BİR DAHA RAKİBİNE DİZ ATMA Biri yense lider olacak diğeri son sırada... Müthiş bir mücadele oldu. İki takımın da yakaladığı fırsatlar var. Ama Fenerbahçe'nin yakaladığı fırsatlar daha fazla... Sarı-lacivertlilerin üç topu da direkten gitti. Futbol böyle bir oyun. Her an her şey değişebiliyor. Bir gün önceki Antalya-Beşiktaş maçına bakıyorsunuz ilk yarı rezalet bir Antalyaspor ikinci yarı süper bir Antalya... Düşünün teknik direktör aynı, yönetim aynı, başkan aynı, rakip aynı hakem aynı... 180 derecelik değişimin bir ucunda Beşiktaş bir ucunda Antalya... Ama dün gece ki maç aynı değil. İki takım da mücadele ediyor. Korakor... Son sıradaki Kayseri'nin üzerinde şu farklılık var. Yönetim değişmiş, başkan değişmiş, teknik direktör değişmiş; üstüne de paralar ödenmiş. Bir de rakip Fenerbahçe olunca ve seyirci desteği de gelince lig sonuncusu Kayseri canavar kesilmiş. İyi futbol mu oynadılar; hayır ama müthiş mücadele ettiler. Fenerbahçe klasik... 15-20 dakika sahanın her yerinde tam pres yapıyorlar. Rakibin kafasını kaldırmıyorlar. Güreşte; üstteki, alttaki güreşçinin ensesine basar da nefessiz bırakır ya Fenerbahçe onun gibi yapıyor. Gol bulursa rahatlıyor. Bulamazsa süre ilerledikçe oyundan düşmeler başlıyor. Vedat Muriç'in 20, 30 ve 60'ıncı dakikadaki vuruşlarına bakın. Kayseri'de dün gece iki tane sporculuk örneği vereceğim futbolcu vardı. Adebayor ve Umut Bulut... Yaşlarına rağmen müthiş mücadele ettiler. İkisi de profesyonellikten örnekler verdiler. Ersun'un Emre olayında bu kadar ısrarcı olmaması gerekir. Emre'nin belli bir gücü var. Bence tek devre... Bunu iki devreye yaymaya kalkınca oyun üzerindeki etkisi de azalıyor. Emre bütün gücüyle oynamalı sonra elini kaldırıp 'çıkacağım' demeli. Yani sistem nerede trak orada bırak olmalı. Fazla ısrar takımı eksik bırakıyor. Çok pozisyon vardı maçta. Bize görüntü verilmediği için çok da fazla beni ilgilendirmiyor. Yalnız hakemde şunu gördüm. İlk yarı 3 tane nizami ve tehlikeli şarj oldu. Bunların ikisini verdi. Ceza alanının dışındaydı. Birini vermedi; ceza alanı içindeydi. İşte bundan dolayı hakemlerde ikilemler doğuyor. Değişik hakem olsa kabul edeceğim. Aynı hakemin bu tarz olayını kabul etmiyorum. 3'ünü de vermese 'hakemin bir yerde sitili' derim. Ama öbür türlü aklım karışıyor. Altay için de bir not: Sakın bir daha rakibe diz atma. Bu atamadı seni ama başkası atar.. GÜRCAN BİLGİÇ: BAHANESİZ GECE İlk yarı bittiğinde 70'e 30 topla oynama oranı Fenerbahçe lehine yazsa da, takımın o 'topu' kazanma objesi haline getirmesi gerekiyordu. Hani çokça bahsettiğimiz vücut dili var ya, Fenerbahçe takımı oynamadığı maçın kendi kendine kazanılacağına inanmış gibiydi. Puan kaybettiği maçlarda bile takımın coşkusunu, kazanma veya gol atma arzusunu ön plana çıkarttık. Herkesin ortak görüşü, sezonun istatistiklerine de yansıyan bu özelliğin, sarı-lacivertli ekibi ligin favorisi haline dönüştürdüğüydü. En önemli karakterini soyunma odasına bile getirmeden, sadece Emre Belözoğlu'nun temposuna endekslenen oyun anlayışının, bu sezonki ilk iflasıydı dünkü oyun. Emre 39 yaş pelerininin ardına geçip, sorumluluk almayıp, pas ayarlarını da bozunca, sadece oyun üstünlüğü ambalajı kaldı geriye. Bülent Uygun, adaşı Bülent Korkmaz'ın beş defanslı, üç ön liberolu dirençli takım taktiğini mecburen kullandı. Gerisi maç aksiyonlarına kalmıştı. Bu kadar eleştirdiğimiz Fenerbahçe'nin direklere takılan, kaleci Lung'dan dönen, boş kalelere atılamayan pozisyonları da vardı. Ancak galibiyeti olmayan, iki teknik adamı kaçarcasına ayrılan bir rakibe karşı 'şanssızlık' belgesinin geçersiz olduğunu da bilmeliler. Kapanan rakibi açmanın iki yolu var; ya topun hızını yükselteceksin, ya da atakların. Üç hafta önce yaşadığın tecrübeye rağmen tek silah olarak Vedat'a yüksek top atmayı seçmek, zaten seni beş oyuncuyla bekleyen rakibin isteğini onaylamak. Devre arası soyunma odasından çıkarken, bu ayrıntıları belki dinlemiş ama yapmamış-yapamamış oyuncu grubu var. Önemli rakiplerin puan kaybettiği haftada, böyle bir yenilgi iddianızı sıcak tutar. Ancak şampiyon olacak takım, ipleri de eline almak zorunda. Fenerbahçe direksiyona geçemedi. Puan kaybından daha önemlisi budur. ÖMER ÜRÜNDÜL: KAZA DİYE DİYE 13 PUAN GİTTİ Kayserispor, yeni ve deneyimli teknik direktörü Bülent Uygun ile bu maça hem motivasyon hem de taktik açıdan iyi hazırlanıp, bir çıkış ve moral arayacaktı. Aynı geçen haftaki derbideki Beşiktaş gibi sahaya takım halinde hırs yansıtacaklardı. Bu sezon ilk defa ideal 11'i ile sahaya çıkacaktı. İşte Ersun Yanal'ın bunları çok iyi düşünüp, takımını rakibi çantada keklik görmemeleri için uyarması ve hazırlaması gerekiyordu. Ama maç başladıktan kısa süre sonra gördüm ki Yanal bunları hiç hesaba katmamış. Fenerbahçe rahat bir maç kazanacakmış havasında, ayağa gereksiz fazla paslarla oyunu domine etmeye çalıştı. Ama rakibin hırsına karşı hırs sergileyemiyorlardı. İlk yarıda baskılı oyunda Moses'in direkte patlayan sürpriz füzesi dışında sadece iki net pozisyon buldular; onlar da devrenin son 7 dakikası içinde oldu. Buna karşılık bu yarıda rakibin 4 tane tehlikeli kontrası vardı. İki tane çok önemli girişimlerini yanlış pas tercihi ile harcadılar. Fenerbahçe'de ikinci yarıda da değişen fazla bir şey yoktu. Bir kontratakta golü yediler. Fenerbahçe yüklendikçe yüklendi, her türlü riski aldı ama rakibin üst düzey mücadelesi, muhteşem bir Adebayor performansı ve ona Abdennour ile kaleci Lung da eklenince Kayserispor zafere ulaştı. Fenerbahçe'deki bir önemli problem de Ozan-Emre-Gustavo ve de dün sonradan oyuna giren Tolga dörtlüsünün hepsi ön libero... Daha önce de vurguladığım gibi Emre kesinlikle 10 numarada başarılı olamaz. Ersun Yanal'ın bir önemli yanlışı da Tolga yerine ceza alanı içinde gol şansı olan Zajc'ı almaması idi. Şimdi de 'Goller kaçırdık, kaza yenilgisi aldık' diyecek. Ama kaza diye diye böyle güçlü bir kadronun 10 haftada puan kaybı 13! OLAY YARATACAK MHK SÖZLERİ! 'GİZLİ ANLAŞMA' HABER İÇİN TIKLAYIN... AHMET ÇAKAR: BİRİSİ 'FENERBAHÇE KAZANMASIN' DER GİBİ TALİMAT VERMİŞ Kim ne derse desin, Türkiye'de bana tezgah dönmüyor demesin. Cumartesi gecesi Trabzonspor maçının bittiği andan Fenerbahçe maçının başladığı ana kadar çok tuhaf şeyler olmuş. Bu ahlaksızlığı kim, nasıl, hangi kanallarla yaptı bilmiyorum. Ama birisi dün 'Fenerbahçe kazanmasın' der gibi talimat vermiş. Önceki gün Trabzonspor'un hakkı yendi. Fırat ve VAR'daki hakem, puanları çaldılar. Ve bundan çok rahatsız olan MHK ve federasyon korktular, hem de ağır korktular ve birileri mutlaka Arda Kardeşler'e, 'Aman Arda, canım kardeşim!' dedi ve dün geceki rezillikler yaşandı. Fenerbahçe çok kaçırdı, gol yediler, kaybettiler ama dün gece Zekeriya ve VAR'ın sonu olmuştur. Fenerbahçe'nin lehine verilmesi gereken en az 2 penaltı var. İlki Vedat Muriqi kafayla vuruyor, bir metre önündeki kolu normal yende olmayan oyuncunun koluna çarpıyor. Diğeri ise Vedat Muriqi topa vururken arkadan dizine darbe alıyor. İkisi de penaltı. Hakem uyuyor, pek tabii ki VAR hakemi de narkoz altında. Ve kötü niyetin en önemli ispatı nedir biliyor musunuz, bu iki penaltıyı da es geçen hakem ve VAR'daki şahıs, Altay'ın rakibinin kasıklarına attığı dizi de bilerek, isteyerek görmezden geldiler. Şimdi Zekeriya'ya soruyorum, Oğuz Sarvan'a da... Utanıyor musunuz? Vicdan azabı çekmiyor musunuz?