Fernandes şantaj yapıyor

Gece bilmem kaçta, gece kulübünden kadınlarla çıkmak, resim çektirmek; şantaj değil de nedir! Beşiktaş'ın böyle bir Fernandes'e ihtiyacı yok. Cehenneme kadar yolu var

Fernandes'in Beşiktaş ile sözleşme yenilemeye yanaşmaması ve imza parası başta olmak üzere yüksek taleplerde bulunmasıyla ilgili ne düşüyorsunuz?
Kim ulan Fernandes; Türkiye kimleri gördü! Bugüne kadar ne oynamış! Beşiktaş Kulübü kimsenin önünde eğilmez. Gelir eşek gibi oynar; oynamazsa da cehennem olur gider. Dünyada vazgeçilmez bir adam yok. Fernandes haftalardan beri Beşiktaş'ta oynuyor. Bu da Fernandes'in günahı değil. Fernandes'in yerinde kim olsa aynı oyunu oynar. Bunun günahı, başkanda ve yönetim kurulunda... Beşiktaş'ın böyle bir Fernandes'e ihtiyacı yok. Cehenneme kadar yolu var. Ey Fikret Orman; ne yapıyorsun, bunun yerine kimi alacaksın? 'Beşiktaş kötü durumda' diye Fernandes'e, şantaj yapma hakkı doğar mı! Gece bilmem saat kaçta, gece kulübünden kadınlarla çıkmak, resim çektirmek; şantaj değil de nedir! Biraz izanı olan birisi, hiç olmazsa arka kapıdan çıkar. Gazetecilere görünmeden çıkar. Adam herkese meydan okuyor. 'Ben bilmem neyimin keyfine bakarım; paramı alırım, vermezseniz de giderim.' Haydi cehenneme kadar yolun var! (Bu bölüm A Haber'deki 90'a programından alınmıştır.)
Bülent Uygun'la yollarını ayıran Gaziantepspor, Sergen Yalçın ile anlaştı. İlk hocalık deneyimini yaşayacak olan Sergen, Gaziantep'te başarılı olabilir mi?
Ben, Bülent Uygun'u almalarına çok şaşırmıştım; yarı Gaziantepli olarak... Bu kadar çok adı duyulan Bülent Uygun'u almalarına çok şaşırmıştım. Sergen de doğru seçim değil gibi geliyor bana... Çünkü Sergen, dünyanın en büyük yeteneklerinden biriydi ama Türkiye'de bile kendini yeterince gösteremedi. Dünyanın en iyi hocalarından biri olabilir belki ama Sergen katiyen kendisini bu işlere veren birisi değil; Can Bartu gibi... İnşallah aklını başına devşirir; Gaziantep'ten öte Türkiye iyi bir hoca kazanır. Onda bu kafa da var biliyorum ama Sergen'in aklı o kadar çok başka şeylerde ki...
Fevzi Tuncay, eski eşine nafaka ödeyemediği için hapse düştü. Ardından futbol camiası, bir dayanışma örneği sergileyerek ilk taksidini ödedi ve serbest kaldı. Zirveden hapishaneye, hüzünlü ve dramatik bir hikaye... Fevzi ve inişli çıkışlı kariyeri için neler söyleyeceksiniz?
Televizyonun başındayım. Geri pası ıskaladı Fevzi; gol oldu ve Galatasaray maçtan beraberlikle ayrıldı. Galatasaray için de çok önemli bir maçtı. Fevzi'nin haline gülerken ve bir Galatasaraylı olarak da beraberlik golünden çok büyük bir sevinç duyarken, birdenbire televizyonda gördüğüm bir sahnenin ardından bir ok saplandı sanki kalbime; gülmeyi de unuttum, sevinci de... Kim yakalamışsa, hangi kameraman yakalamışsa helâl olsun. Tribünde karısı maçı izliyordu ve Fevzi o golü yediği için ağlıyordu. Beşiktaş'ta ve medyada, kocasının başına neler geleceğini, nasıl üzüleceğini hissetmiş sanki; ağlıyordu. Bütün tadım kaçtı, o ağlayan kadını gördüğüm zaman... Fevzi o kadını boşadı; ben de Fevzi'yi boşadım!
NASIL BİR VİCDANDIR!
Orada üzücü olan, Türkiye'deki infaz sistemi... Bu adam bir adi suçlu değil. Mali suçlu ve nafakayı ödeyemediği için cezası hapse çevrilmiş, kendisi gitmiş teslim olmuş. 'Ben borcumu ödeyemiyorum. Cezam hapse çevrildi. Hadi beni hapse götürün' diyen adamı, kelepçeyle gazetecilerin önüne çıkarmak; nasıl bir vicdandır, nasıl bir anlayıştır, nasıl bir infazdır, nasıl bir hukuktur? 'Teslim oluyorum, cezamı yatmaya geldim' diyorum; bana kelepçe vuruyorlar! Ben kaçacak olsam, zaten kendim gelmem. Türkiye'de hakikaten insanın değeri yok. Polisler, kelepçeli Fevzi'nin iki yanında poz veriyor; sanki marifet yapıyorlar! Sanki katil yakalamışlar! Adam kendi gelmiş ya!.. 'Ben bu parayı ödeyemiyorum. 3 ay hapse çevrildi. Beni götürün hapse' diyen adam kelepçeli!.. Çok meraklıyız kelepçe takmaya!..
***
UNUTMAMALIYIZ

Türk medyasının duayen isimlerinden Doğan Koloğlu'nu kaybettik.
Doğan Koloğlu ile ilgili Sabah'ta yazdım; daha da yazacağım. Doğan ağabey, Türkiye'de, spor yazarlığı açısından da futbol yazarlığı açısından da bir simgedir, bir idoldür, bir idealdir. Onun yolundan gidebildiğimiz kadar gidebilmeliyiz ve onu hakikaten unutmamalıyız. Onun için sık sık hatırlatmakta fayda var. Geçen pazar günü, aşağı yukarı sayfamın yarısını ona ayırdım; gelecek pazar yine bir yarısını Doğan ağabeyime ayıracağım. Çünkü Doğan ağabey, öyle anlatmakla bitecek bir adam değil; kitap olacak adam.
G.Birliği Başkanı İlhan Cavcav, Kulüpler Birliği Vakfı'nın toplantılarına katılmayan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a tepki gösterdi ve toplantılara katılmamaya devam etmesi halinde ihraç edeceklerini söyledi.
Ne birliği!..
Kulüpler Birliği...
Ne işe yararmış? İşte cevabı bu kadar... Parantez içinde de 'Hıncal Uluç, ünlü kahkahasını attı' diye yazarsın.
***
DEVLET POLiTiKASI OLMALI

İstanbul Maratonu koşuldu; yine binlerce kişi katıldı. Kadınlarda Elvan Abeylegesse ve Sultan Haydar ilk üçte yer alan isimlerdi. Tabii koşudan geriye de köprünün sallanmasıyla ilgili haberler kaldı.
Bu niye konuşuluyor anlamıyorum; dünyanın bütün maratonları köprülerden geçilerek koşuluyor! Bir tek bizim köprü mü sallanıyor? Bizim köprüde mi bir sakatlık var? Durduk yerde milletin aklına düşürüyorlar. Sallanıyorsa geçirmeyin arkadaş! İlla Asya'dan Avrupa'ya geçilecekse, Marmaray'la tünelden geçsin! Konuşulacak bir durum yok. Dünya medyasına bakın bakalım; haber olarak var mı, resim olarak var mı? Bu kolay bir iş değil. Bir maratonu dünya çapında yapmak, kolay bir iş değil. Hep söylüyorum; bunun bir devlet politikası olması lazım. Hele sen, inatla ve ısrarla olimpiyata talip bir devletsen, bu fırsatı çok iyi kullanman lazım. Dünya televizyonları gelmeli, dünya televizyonları yayınlamalı... Onun için de dünyanın en iyi maratoncularının buraya gelmesini sağlayacaksın. Ayrıca, bir şekilde dünyanın en iyi maraton yazarlarını da buraya getireceksin.

EN İYİLERİNİ İSTANBUL'A GETİRDİ

Cüneyt (Koryürek) ağabey, Avrasya Maratonu'nu başlattığı zaman, böyle başladı. O günün imkansızlıklarına rağmen dünyanın en ünlü maratoncularından; iki tanesini, üç tanesini İstanbul'a getirdi. Bir de dünyanın en ünlü maraton yazarlarından üç tanesi İstanbul'daydı. Uluslararası Maraton Dergisi'nin genel yayın yönetmeni dahil... Ama arkasını getiremedi. Çünkü arkasında bir devlet politikası yoktu. New York Maratonu'na, Londra Maratonu'na, Berlin Maratonu'na bakın, orada koşanlara bakın, orada koşulan derecelere bakın; bir de bizdekilere bakın!..

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.