Kurallara aykırı

Futbol kitabına göre hakem sahada oyuncu gibidir. Kendisine çarpıp gol olsa ne yapacaktı! Kural hatası var ve kural hatası yapan hakemin lisansı iptal edilir. Kale çizgisindeki pozisyonda hakem hatası olabilir. Ama aynı pozisyon F.Bahçe'nin attığı şutta olsaydı aynı hakemler, aynı hatayı, aynı rahatlıkla yapabilir miydi?

Fenerbahçe, Trabzonspor'u 3-0 mağlup ederken Egemen'in çizgiden çıkardığı top maça damgasını vurdu. Siz ne düşünüyorsunuz çizgiyi geçti mi? Ayrıca Bülent Yıldırım'ın saha ortasında topun kendisine çarpması nedeniyle oyunu durdurması da tartışma yarattı. Bir kural hatası söz konusu mu?

Egemen'in pozisyonunda Bülent Yıldırım'ın yapacağı bir şey yok. Orada yan hakeminin kararına uyması gerekiyor. Yan hakemi de savunmanın sonuncu adamını takip etmekle görevli olduğu için tam gol çizgisi üzerinde değil, geride duruyor. Açıyı tam görmesine imkan yok. O yüzden burada bir hakem hatası her zaman olabilir.
Ama benim kafamda bir soru var: Aynı pozisyon Fenerbahçe'nin attığı şutta olsaydı aynı hakemler, aynı hatayı, aynı rahatlıkla yapabilirler miydi? Ben bundan emin değilim.
Bu ülkede Fenerbahçe maçlarında hakemler bir başka türlü oldukları için Meireles kırmızı kart gördü. Yani Meireles'in gördüğü kırmızı kartın sorumlusu Türk hakemleridir.
Fenerbahçe maçlarında böyle kartlara göz yumdukları için adamlar, dünyanın her yerinde bunları yapabileceklerini zannediyorlar. O zaman işte böyle yaparlar.
Herkes Meireles'e yükleniyor. Bir kişi demedi ki 'Kabahat hakemlerdedir ve bu hakemleri eleştirmeyen Türk medyasındadır.' Meireles olayda en sonuncu suçlu...
BAHANE BULMUŞTUR
Burada da vicdanen düşünmesi gereken yan hakem... Gözle görülecek kadar içeride duruyor Egemen... Topu tam görememiş olsa da adamın ayaklarının olduğu yere baksa görebilir.
Orta sahadaki pozisyonla ilgili raporuna ne yazdı bilemiyorum. Çünkü futbol kurallarında hakem oyuncu gibidir. Hakeme çarpıp içeri girse ne olacaktı! Golü vermeyip, hakem atışı mı yapacaktı! Neye dayanarak oyunu kesti, neye dayanarak hakem atışı yaptı, bilmiyorum.
Bülent Yıldırım iyi bir hakem, futbolu da bilen bir hakem, raporuna bir bahane koymuş olabilir. 'O sırada bir şey oldu, ben onun için oyunu durdurdum.' Atıyorum kafadan, 'Birisini yerde yatıyor zannettim, onun için durdurdum, yatmıyormuş, hakem atışı ile oyunu başlattım.' Böyle bir bahane bulabilir.
Buldu mu, bulmadı mı, bilmiyorum.
Ama bahane bulmadıysa durduk yerde oyunu kesip hakem atışı ile başlatmak bir kural hatasıdır. Futbolun kural kitabına aykırı bir karardır. Bunun yorumla falan alakası yok.
Futbol kural kitabı hiçbir hakeme, 'İstersen devam ettirirsin, istersen keser hakem atışı ile başlatırsın' demez! Futbol kitabı derki, 'Hakem oyuncu gibidir. Ona çarpan top ile oyun devam eder.'
TEKRAR EDİLEBİLİR
Gözlemci ne yazmış, temsilci ne yazmış, hakem ne yazmış, bilmiyorum. Trabzonspor maçın sonunda, gereken süre içinde yazılı itirazda bulunmuş mu, bulunmamış mı, bilmiyorum. Bildiğim, benim gördüğüm, kural hatası var.
Kural hatası yapan hakemin de lisansı iptal edilir, hakemlik hayatı biter.
Bu kural hatası maçın tekrarını gerektirir mi?
Önce Trabzon'un itirazı gerekiyor. İtiraz etmezse ne olacak, bilmiyorum.
O itirazın da koşulları var.
Bir defa zaman koşulu var.
Maçtan iki sene sonra itiraz edemezsin ve şekilleri var.
Onlara uygunsa, Futbol Federasyonu bu itirazı görüşür.
Görüştüğü zaman da vereceği karar; tekrar...
Görüntülerde topun çizgiye temas ettiği görülüyor. Buradan hareketle 'topun çizgiden tamamen geçmediğini' söyleyenler de var.
O görüntüyü aldığın kamera nerede duruyor?
Tam kaleye paralel de gibi görünüyor.
Kameranın tam korner noktasının arkasında olması lazım. Bir derece açı bile varsa 'temas var' gösterir.
Ayrıca o Lig TV'nin bize durdurarak verdiği görüntü hangi anda çekiliyor, hangi anda durduruluyor?
Ben hep onu söylüyorum; durdurularak verilen görüntü bana bir şey ifade etmez. Görüntü hareketle gelmeli... Ofsayt pozisyonlarında da böyle... Görüntü hareketle gelmeli, top ayağa temas ettiği an da çizgi çekilmeli ki ben bileyim, çizginin doğru zamanda çekildiğini... Çünkü saniyenin onda biri, yüzde biri, Usain Bolt'un rekor farkı kadar dahi oynatsan, ofsaydı, istediğin gibi, 'var' ya da 'yok' diye verirsin, golü de istediğin gibi 'var' ya da 'yok' diye verirsin.
Bunun için doğru olan, digital, bilgisayar uyarlaması, piero... Piero da gol olduğunu tespit etmiş.
Bu tür pozisyonlar sık sık yaşanıyor. Bu konuda bir teknolojik destek alınmalı mı?
UEFA bu konuda 6 hakem uygulamasına başladı. Kale arkası hakemleri var ve deniyorlar.
Ama henüz resmen hakemler konulmadı.
Teknoloji futbola zarar verir. Ben ona katılmıyorum.
Bu konuda tutucu ve gericiler safındayım.
Teknoloji olsa bugün bunları konuşmazdık.
Türkiye'nin bütün kahvehanelerinde, bütün iş yerlerinde, bütün okullarında bu konuşuluyor. Futbolu güzel ve çekici yapan da maç sonrası tartışmaları...
Teknoloji olduğunda tartışmalar bıçak gibi kesilecekti. Bir de maçı düşünebiliyor musun; cart hakem maçı durduruyor, hadi kenara gidiyorlar, oradan bilgisayarı bekliyorlar, ondan sonra maç devam ediyor, yine durduruyorlar, bakıyorlar! Ondan sonra 90 dakikalık maç 180 dakikaya çıkıyor. Ne maçın keyfi kalır, ne de televizyon yayını kalır.
Bu gözün görmediği ihlallerin yapıldığı teniste bile teknoloji uygulamasına iki kere itiraz hakkı veriliyor. Futbola da böyle bir uygulama getirilebilir. Kenardaki teknik direktörün ya da takım kaptanının her devre iki pozisyonda itiraz hakkı olabilir.
Tabii bunu da belli pozisyonlar için kullanmak gerekir. 'Goldü' dersin tamam. Ama ofsaytta ne olacak! 'Ofsayt olmadığı görüldü' diyelim ne olacak, top oradan mı başlayacak! 'Egemen sen geride dur 5 metre, Olcan sen al topu ayağına koş!' Olmaz... Uygulanacak alanlar iyi seçilmeli... 'Gol mü, değil mi? Taç hangi tarafta? Korner mi, aut mu?' Bu tür çizgi ihlallerinde...
Çünkü diğerlerinin tamamı hakem yorumuna ait ihlaller. Topun çizginin dışına çıkıp çıkmadığı önemli... Sahayı çevreleyen... Çok sever ya bizim sunucularımız. Sahayı çevreleyen çizgilerin dışına çıkıp çıkmadığına bakılabilir.
Teniste de öyle... Çizgi ihlallerine, her seferinde değil, iki kere itiraz hakkı olabilir.
Kaptanın ya da teknik direktörün... Onun ötesinde futbolu bitiririz.
Fenerbahçe, BATE Borisov karşısında 4. dakikada eksik kalmasına karşın avantajlı bir skorla maçı tamamlamayı bildi ve perşembe akşamı da rövanş var. Sonuç ne olur?
BATE Borisov on para etmez. Bu takım nasıl olmuş da Lille'i elemiş Avrupa Ligi'ne girmiş, fevkalade ilginç! Bu nasılın cevabı daha da ilginç... İlk maçlarında Bayern Münih'i 3-1 yenmişler. Bu takım 300 kere 300 saat oynasa Bayern'e 3 gol atacak takım değil. Bu takım PTT 1. Ligi'nde mücadele edebilir mi?
Fenerbahçe'nin büyük başarısı 10 kişi kalmasına rağmen psikolojik direncini yitirmemesi...
Orada takım gibi mücadele etti.
FORVETİ KULLANMADI
Trabzon maçında da gördük, Fenerbahçe'nin savunması kötü. Savunma kötü olunca forvet de etkisizleşiyor. 11-11 bir maç oynasalar, Bate'yi belki de orada yener ve bitirirlerdi işi. Ama 10'a 11 oynayınca Aykut hoca daha geride kabullenmeyi tercih etti. 0-0 da rakip sahada lehine bir sonuç. Bunu dikkate alarak garantili oynadı. Forveti kullanmayı düşünmedi bile...
Netice olarak Fenerbahçe, 'ölüm yolculuğu' denen 8 günde 3 deplasman maçının üçünden de başarıyla çıkmayı sağladı. Bu da onun hanesine olumlu yazılacak bir şey...
Özellikle BATE Borisov maçındaki kenar yönetimi, ilk defa bu kadar doğru, bu kadar oyunun gidişine ve kendi istediği sonuca uygun olabilirdi, onu yaptı.
NEREDE KAYITLAR NiYE YAYINLAMIYOR!
Halil'in yanlış anlamasıyla doğdu olay... 'Bip' dünyanın her yerinde hakaretin yerine kullanılır. Ben katiyen
böyle bir söz kullanmadım, üstelik şahidim de var. Elinde kayıtlar olduğunu söyledi, yayınlasın herkes görsün
Halil Özer ile yaşadığınız ve ardından Aykut Kocaman'ın da dahil olduğu bir polemik var. Özer, Kocaman'ın teknik direktörlüğü ile ilgili sorduğu soruya "Bip" diye yanıt verdiğinizi ileri sürdü. Diyalog nasıl gelişti ve 'bip'li bir yanıtınız oldu mu?

Normalde benim, böyle bir şeye gülüp geçmem lazım ama Haberturk sevdiğim ve saydığım bir gazete, Halil de sevdiğim saydığım bir gazeteci olduğu için... Halil ciddiye alıp olayları başlatmış. Halil'in yanlış anlamasıyla doğdu olay ve bu kadar büyümesine de gerek yoktu. Çünkü ben kendisine anlattım, 'Ben bip' demedim, öyle bir laf yok. Çünkü 'Bip' dünyanın her yerinde hakaret sözcüğüdür, hakaret yerine kullanılır tüm televizyonlarda, radyolarda...
Telefon belli kapanmış biz konuşurken... Telefonun çıkardığı 'biip' sesini benim cevabım zannetmiş. Bir defa Halil'in düşünmesi lazım ki böyle eşekçe bir cevabı ben vermem. Espri yapıyorsam da eskiler ne demiş; "Latife latif gerek." Latif olmayan şakanın adı 'eşek şakasıdır.' Böyle ciddi konuda eşek şakası yapacak adam mıyım?
Halil'in beni bunca senedir tanıyan biri olarak bunu bilmesi lazım. Bilememiş. Kendisine telefonda anlattım. Bütün bu anlatmalarıma rağmen o 'biip' yazısını yazdı. Bir daha anlattım 'Sen ne diyorsun!' diye. Bekliyorum ki bir açıklama yapsın; 'Hıncal Ağabey bip demedi' diye... O açıklama yok, buna karşılık Aykut Kocaman'dan sert cevap var.
Buraya kameralar geldi; "Aykut Kocaman dün sert bir cevap verdi" dediler. Dedim ki "Aykut Kocaman'ın bana verdiği cevabı bilmiyorum.
Hatta Aykut'un bana cevap verdiğini daha şu anda sizden öğreniyorum. Ama ne demişse haklıdır, yerden göğe haklıdır. Daha da sertini söyleyebilirdi, hata beni mahkemeye de verebilirdi. Çünkü bip bir hakaret kelimesidir. 'Aykut nasıl bir hocadır?' sorusunun cevabı 'Bip bip' ise 'Hıncal Uluç, Aykut'a hakaret etmiş' demektir. Aykut buna dayanarak dava da açabilir."
DEFALARCA ANLATTIM
Şunu net söylüyorum ki benim 'bip' diye bir şey ağzımdan katiyen çıkmadı, böyle bir şey söylemedim. Halil kardeşim telefonun kapanma sesini benim söylediğim söz zannetmiş, oysa ben ona defalarca anlattım; "Aykut Kocaman iyi bir hoca mı?" diye sordu. Benim cevabım tek kelime, "Değil."
Halil Özer, cumartesi günü bunların hiçbirini içermeyen bir yazı yayınladı. "Aykut Kocaman nasıl hocadır? diye sordum. Hıncal ağabey 'bip' dedi. Şimdi de bunu inkar ediyor" diye...
Nasıl yani; ben korktum, çekindim, baskılar altında kaldım! Beni hem yalancılık hem korkaklıkla itham ediyor. "Korktuğu için yalan söyleyen bir adam" diyor Haberturk gazetesinde Halil Özer...
Ben de Sabah gazetesinde bana çektiği mesajları, benim ona cevaplarımla özetledim.
En önemlisi diyor ki Halil; "Ağabey kayıtlar önümde duruyor." Benim cevabım; "O kayıtları istersen hemen al gel A Haber'de benim programda yayınlayalım, istersen Haberturk'te sen yayınla." Bütün telefon konuşmalarının kaydı madem önünde duruyor yayınla! Bütün Türkiye görsün Hıncal Uluç ne demiş.
Buna rağmen Halil'de ses yok ve bu mesajlaşmalardan hiç ses yok, "Kayıt önümde duruyor, ben bu kaydı yayınlarım" lafı da yok.
Hayali 'Hıncal abi böyle dedi' diye...
Ben bu konuşmayı yaparken Güven Osman yanımda oturuyor. Duydu yani benim 'bip' demediğimi, ağzımdan böyle bir laf çıkmadığını, benim cevabımın 'değil' olduğunu duydu, şahidim var.
Halil de diyor ki "Önümde kayıt var." "İyi yayınla" diyorum ben de o zaman...
ÖZÜR DİLEMESİ LAZIM
Nerede kayıtlar, niye yayınlamıyor? "Hıncal ağabey bip" dedin! "Kayıtlar önümde duruyor" diye mesajı var Halil'in bana... Ben de diyorum ki; yayınla. İster benim televizyonumda, ister senin televizyonunda... Ben hazırım.
Ertesi gün o yazıyı yazarken de ki 'Ben Hıncal ağabeyin 'bip' dediğine eminim ama Hıncal ağabey de diyor ki 'Böyle böyle böyle.' Kararı siz verin sayın okuyucu' de... Hadi bir derece... Öyle de yok!
Hıncal abi korktuğu için yalan söylüyor. Ben!!!
Kocaman ve Yıldırım hakkında en ağır eleştirileri yapan gazeteci sizsiniz üstelik...
Fatih Terim, Ünal Aysal, Fikret Orman, Yıldırım Demirören... Halil Özer'in, Aykut Kocaman'dan ve benden özür dilemesi lazım.
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.