G.Saray'ı kimse kurtaramaz

Sağ ve sol bek ağır. Geri alandaki gereksiz top çevirmeler sürüyor Duran toplar felaket. Bu haliyle Manchester karşısında perişan olur

* Galatasaray, Antalyaspor'u 4-0 mağlup ederek Manchester United maçı öncesi moral depoladı. Siz sarı- kırmızılı ekibi zorlu karşılaşma öncesinde nasıl buldunuz?

Antalyaspor-Galatasaray maçının skoruna bakıp Manchester United'ı düşünürsek Galatasaray yanar. Manchester da Wigan'ı 4-0 yenmiş!
Antalyaspor maçının gidişatına şöyle bir bakarsak; atılan gollerin kaçı çok iyi oynanmış bir futbolun sonucu geldi?
Bir de tabii İsaac'in gördüğü erken kırmızı kart da oyunu kopardı ki bence kesinlikle kırmızı kart değil.
Galatasaray'ın geri dörtlüsü yeni gelen Cris'e rağmen katiyen güven vermedi.
Bir defa Eboue ağır. Eboue ağır.
Eboue ağır. Sayfanda ne kadar boş yer varsa bu iki kelimeyi o kadar fazla yazman lazım.
Manchester, Galatasaray'ın sağ kanadını delik deşik eder. Aynen Robben'in milli takım sağ kanadını delik deşik etmesi gibi... Orada bir çözüme ihtiyaç var. Bu saatten sonra oraya yeni bir sağ bek monte edilemez.
Fatih Terim, Eboue'nin önüne amiyane bir tabir vardır, 'molla koymalı' arkayı kollayacak. Eboue'nin ağır kaldığı zamanlar hızlı Manchester United forvetlerinin sağ kanadı rahatça kullanmasını önleyecek hızlı birisi... Bu Aydın olabilir. Onu denedi zaten...
Ama Aydın'ı anlayamıyorum. Bazı maçlarda olağanüstü bazı maçlarda faulden başka bir şey yapmıyor. Galatasaray'ın en istikrarsız oyuncularından bir tanesi...
İyi bir Aydın, hızlı bir Aydın ve maçın başında görevi kendisine iyi anlatılmış bir Aydın orada iş yapabilir.
İKİ TÜRLÜ ÖLDÜRÜYOR
Sağ bekte Ujfalusi olsaydı, oynardı.
Ortada da Cris ile Semih ya da Dany oynardı. Bilemiyorum. Sağ kanada bir çözüm bulması gerekiyor.
Fatih Terim, Türkiye'nin en iyi, en taktisyen hocalarından bir tanesi...
Bu zaafı benim gibi o da görmüştür.
Bu 4-0'lık maçta da gördük ki Galatasaray gelen Cris'e rağmen kendi yarı sahasında top çevirme huyundan vazgeçmemiş. Bu Galatasaray'ı iki türlü öldürüyor: 1- Galatasaray'ın hızlı hücuma kalkmasını önlüyor. Rakip savunma rahat rahat yerini alıyor. Galatasaray'ın kendisi, rakip savunmayı gafil avlamaya şans bırakmıyor. Bir top Semih'e ortalama iki defa gelmeden, bazen 5 defa geliyor, santra çizgisini geçmiyor.
Ujfalusi, Semih'e pas vermeyi ezberlemişti.
Dany gelir gelmez uyum sağladı. Baktım Cris de aynı şeyi yapıyor.
Kafayı kaldırıp ileriye bakmadan Semih'e veriyor.
Manchester United ileride baskı ile oynayan bir takım. Sen savunmada böyle top çevirirsen adamlar kapar ve atarlar.
2- Muslera iyi kaleci değil. Muslera geri paslarda ayakla müdahale etmekte felaket.
Muslera'ya geri pas vermek intihar.
Fatih Terim'in, 'Muslera'ya geri pas vereni asarım' demesi lazım. Kaleciye bu kadar lüzumsuz geri pas yapan bir takım dünyada yok. O topları iyi kullanan bir kalecin olur. Hayır, Muslera kaç defa asist yaptı!
* Cris, Muslera'nın kısa düşen bir pası nedeniyle az daha sakatlanıyordu.

Bunun önüne geçilmesi lazım. Bu yanlış nasıl görünmez! 'Lüzumlu lüzumsuz çok mecbur kalmadıkça Muslera'ya top vermeyeceksin' denmesi lazım. Hayır, hala santradan Muslera'ya top atıyorlar. Galatasaray korner atıyor iki pas sonra top Muslera'da...
Galatasaray korner atarken bu kadar geriye ve kaleciye oynamanın adı nasıl 'futbol' oluyor ben anlayamıyorum.
ANTALYA MAÇINDA SIRITTI

Duran toplar hala Galatasaray için bir felaket... Çözüm gelmemiş. Yani bu yanlışları Manchester'a karşı düşündüğüm zaman tüylerim ürperiyor.
Sağdaki boşluk, orta sahadaki, geri alandaki lüzumsuz top çevirmeler, Muslera'nın beceriksiz ayak müdahaleleri ve duran toplar.
Bütün bunların hepsi Antalya maçında sırıttı. Ama rakip 10 kişilik Antalya olduğu için sırıtmakla kaldı, skora yansımadı.
Rakip Ferguson'un Manchester'ı olunca 'Tanrı Galatasaray'ı korusun'a dönüşür. Antalya maçının bende uyandırdığı izlenim bu...
* Amrabat geldiğinden bu yana en pozitif futbolunu sergiledi.

Antalya maçında olumlu, bayıldığım, çok hoşlandığım tek şey; Amrabat'ın oyunu... Yani gazetelere bakıyorum, herkes Amrabat'ın attığı golden söz ediyor, attığı hızlı taçtan söz ediyor.
Hayır! Yani biz tabela olmadıkça ne olup bittiğinin farkında değiliz.
Amrabat, Galatasaray'ın kaleci dışındaki 10 kişinin içinde topsuz futbol oynayan tek adamdı.
TAKIMIN KURTARICISI
Şimdi Fatih Terim, Barcelona gibi oynatmak istiyor ya Galatasaray'ı, çok pas yapan ve topu rakibe kaptırmayan...
Çok pas yapmanın yöntemi kendi yarı sahanda topun iki stoperin arasında gidip gelmesi değil!
Barcelona'da bir adam topu aldığı anda en az beş tane adam o topu rahat alabilecek bir yere koşuyor ve topun ayağında olan adam da o beş tane adamdan oyunu hangisi iyi geliştirebilir onu seçip ona pas veriyor.
Ama pas verebileceği beş tane adam var ve pası verdiği andan itibaren de geriden 'pası ne yapıyorlar' diye bakmıyor. O da onlarla beraber oyuna katılıyor, kendisi de artık topu alabilecek adaylar arasına girecek bir yer arıyor sahada...
Galatasaray'da böyle oynayan bir tek kişi vardı; Amrabat. Verdiği her toptan sonra fırladı ve koştu bir yere...
Sağa, sola, ileriye, geriye... Ama topu verdiği adamın sıkışması halinde 'Arkadaş, ben senin kurtarıcınım. Topu bana verebilirsin' diyecek bir yere gitti.
Koca Galatasaray'da bunu yapan bir kişi var.
Ertesi gün bütün gazeteleri okudum; koca Galatasaray'da bunu yapan bir kişi olduğunun farkında olan bir kişi yok. 'Vay ne güzel hızlı taç attı, vay ne güzel asist yaptı, vay ne güzel gol attı!' Galatasaray'da beş Amrabat olursa Fatih Terim'in oynatmak istediği futbolun ne olduğunu anlarız.
Herkesin yerinde durarak oynadığı bir maçta top dolaştırmak çok yanlış, çok hatalı...
Galatasaray'ı perişan eder.
Lütfen Antalya maçına bakın; Semih yerinde duruyor, Cris yerinde duruyor.
Top Semih ile Cris arasında gidip geliyor. Niye gidip geliyor? Top pozisyon olarak bir santim ilerlemezken o gidip gelmenin faydası ne?
BENDEN İYİ YAZARDI
Türk kamuoyu ve Türk basını önemli bir insanı kaybetti. Sizin de çok yakın dostunuz Kurthan Fişek'in ölümüyle ilgili neler söyleyeceksiniz?

Türkiye gelmiş geçmiş en büyük spor yazarını kaybetti. Ne yazık ki spor yazarlığını, Ankara gazetelerinde olduğu için kimse farkına varamadı. O çapta bir yazar gelmedi, gelemez de... Akıllara seza bir spor bilgisi, akıllara seza bir Türkçesi vardı.
Yazılarını okumaya gerçekten doyamazdım.
150 BİN DERGİ SATTIK

Ben spor servisi şefiydim. Çok iyi bir konu yakaladığım zaman yazması için Kurthan'a verirdim. Çünkü benden iyi yazacağını biliyordum ki ben yazılarımla çok övünürüm. 'Çok iyi yazarım. Türkçeyi çok iyi kullanırım' diye fevkalade iddialıyımdır.
Ama "Bu çok güzel bir konu, çok iyi yazılması lazım. Bunu sen yaz Kurthan" derdim, hakikaten muhteşem yazılar yazardı.
Erkekçe dergisinin 150 bin satmasının 1 numaralı unsuruydu Kurthan hoca... Çünkü biz Erkekçe'yi, bakılacak, okunacak, evde bir ay kalacak bir dergi olarak düşündük, planladık. O yüzden 150 bin sattık zaten...
Bakılacak dergi 150 bin satmaz.
Bakılacak dergi alınır, ofiste elden ele dolaşır, bir dergiye 15 kişi bakar sonra çöpe gider.
Aldığın dergiyi eve götürürsen ofisteki 15 kişi de birer dergi almak zorunda kalır. Bunun yolu da okunurluğu sağlamakla olur.
Özellikle de kadının okuması...
Kadının okumayacağı bir dergiyi erkek alıp eve götüremez.
Bunu sağlayan adam Kurthan hocaydı işte... Oradaki imzasız bütün yazıları yazardı. Okuyanlar 'Bu dergi tek elden mi çıkıyor' derlerdi, gülerdim içimden... İmzalı yazılar dışındaki bütün yazıları Kurthan hoca yazardı. Muhteşem yazardı.
TURGAY KAZANDI
* Basketbol yeni başkanını seçiyor. Turgay Demirel ve Ali Doğan yarışıyor. Siz kimi daha şanslı görüyorsunuz?

Bence Turgay kazandı. Ali Doğan aslında görünümde çok güçlü... 'Ülker' dediğin zaman Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş. Türk basketbolunun üç büyük kulübü. En büyük müessese kulübü Anadolu Efes. Onlar da açıkladı; 'Ali Doğan'ı destekliyoruz' diye. Normalde Ali Doğan'ın kazanması lazım.
Ama Ankara, Turgay'ın arkasında. Açık!..
Spor Bakanı ve Gençlik Spor Genel Müdürü ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar ve de genel kurulda bunların oyu çok fazla...
Spor Bakanı'nın kişisel temaslarda bulunduğu dahi söylendi bana...
İnanmamam lazım. Bir Spor Bakanı, falanca kulübü arayıp 'Sen Ali Doğan'ın adaylığı için oy verdin ama kongrede ona oy vermeyeceksin' dediği söylendi bana...
Ben de 'Hayır. Türkiye Cumhuriyeti Spor Bakanı böyle bir şey yapmaz' diyemiyorum.
Neden diyemiyorum?
Çünkü Spor Bakanı Spor Bakanlığı'na geldiği günden beri Turgay Demirel'in her türlü arkasında olduğunu gösteriyor.
TEŞKİLAT ARKASINDA
"Sayın Bakan, Başbakan'ın verdiği 28.5 milyon nasıl dağıtıldı? Korkmuyorsan, çekinmiyorsan bir açıkla' dedim. Daha ne diyeyim! Şu ana kadar hâlâ ses yok.
O zaman bu Spor Bakanı falanca kulübe telefon edip 'Ali Doğan'ın adaylığına oy verdiniz ama kongrede ona oy vermeyeceksiniz' der arkadaş!
Ben inanırım buna yani... Böyle bir dedikoduya ben inanırım. 'Hayır, olmaz böyle şey' diyemem.
Teşkilatın oylarıyla,Turgay Demirel bu seçimi kazanır.
Kararsız oyları alacak çıkışı da Ali Doğan çok geç yaptı. Seçim ne zaman; Bugün. Asbaşkanı kim? Genel Sekreteri kim? Milli takımın başına kimi getirecek?
Bütün bunlar liste halinde bugün kongre üyelerinin önünde en az 10 gündür de medyanın önünde olmalıydı.
Ali Doğan yanlış yönlendirildi herhalde...
* Güvendiği bir şeyler mi vardı acaba?

Hayır; benim anladığım Ali Doğan'a 'Ankara senin arkanda' dediler birileri ve uyuttular onu.
FATiH TERiM BELiRLEYECEK
* Bu anlamda orta sahada Selçuk'un da daha aktif görev alması gerekmez mi? O da zaman zaman duruyor.

Orta sahada Selçuk duruyor. Çünkü Selçuk da biliyor ki kendisine topu verdikleri zaman o da Cris'e verecek. Cris tekrar Semih'e verecek, Semih, Eboue'ye verecek, Eboue tekrar Semih'e verecek, Semih tekrar Cris'e verecek.
Cris tekrar Hakan Balta'ya verecek.
Bir zaaf da Hakan Balta... Toparlanmış görünüyordu ama Antalya maçında yoktu! Sadece Eboue değil sorun.
Sol bekte de sorun var.
Manchester maçı Fatih Terim'in salı akşamı kafasında oynayacağı maça bağlı... O maçı o gece bitiremezse Fatih Terim, çarşamba akşamı Galatasaray'ı kimse kurtaramaz.
* Umut boş geçmiyor, Burak ve Elmander de ısınmaya başladı. Sarıkırmızılı ekip 5 resmi maçta 15 gol atmayı başardı. 'Galatasaray'ın en iyi yeri hücum hattı' diyebilir miyiz?

Ben Manchester maçı öncesinde eleştirileri söylüyorum. Galatasaray bir defa hücum futbolu oynuyor, kazanma futbolu oynuyor. Güzel tarafı bu...
Gerideki o çok yanlış dediğim top çevirmenin amacı da o... Hücum edebilmek için topun sende olması lazım.
Topun sende olması için de aptalca paslar vermemen lazım.
Ama aptalca pası vermemen için de ileride kimse yerinden kıpırdamayınca mecburen yanındaki boş adama yani Semih-Cris, Eboue-Semih-Cris-Hakan Balta oluyor.
ELMANDER'i KULLANIRIM
Öbür oyuncular da Amrabat gibi oynadıkları zaman 760 değil 7 bin tane pas yap; hiç itirazım yok. Çünkü bunların bir tanesinde Selçuk indirir topu bomboş alan Burak ya da Umut'un önüne; al sana 1-0...
Şimdi amaç doğru, topu öbür sahaya indirdikten sonra oynanan futbol da doğru... Ama Galatasaray topu öbür sahaya bir türlü indiremiyor!

* Burak oyuna girdikten sonra iyi işler yaptı. İleride Umut'un yanında kimi tercih edersiniz; Burak mı, Elmander mi?

Deplasman maçında hem Burak hem Umut fazla... Elmander-Burak, Elmander-Umut olabilir. Ben olsam Umut'u önde, Elmander'i orta sahada kullanırım. Burak-Umut, İstanbul'daki maçta düşünülebilir.
* Manchester maçıyla ilgili bir skor tahmininiz var mı?

Maçın sonucu Galatasaray'ın oynayacağı futbola bağlı... Manchester'ın ne oynadığı belli zaten. Ama Galatasaray'ın savunmasının ne oynadığı belli değil.
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.