Açılış uğruna iki maç gitti

Olimpiyatlar yüzme ile başlıyor ve yüzücüler hiçbir açılışa katılamıyor 'Şov yapacağız" diye voleybol takımını feda ettik, sahiplenemedik

* Açılış töreninde bayrağımızı Neslihan taşıdı. Gayet şıktılar. Öteki taraftan Amerika'nın bere ile tamamlanmış lacivert kostümü ise ilginçti.
Askeri bir mesaj verdiler herhalde!..
Amerika'nın ünlü talk şovcusu Jay Leno, "Açılışı 1 milyardan fazla insan seyretti. Herkesin merak ettiği bir konu var: Bu Amerikalılar niye Fransız beresi giydiler!" Bere, Fransızlar'ın simgesi olan bir giysi... Ondan evvel de kıyamet kopuyordu. Amerikalıların elbiselerini Nike yapmış. Ama Çin'de yaptırmış. Amerikan takımı, Çin malı elbiseler ve Fransız bereleriyle açılışa katılıyor!
Tabii en önemli şey; bir gün sonra en önemli maçlarından birisine çıkacak voleybol takımının açılışa katılmasıydı.
Üstelik son olimpiyat şampiyonu Brezilya ile oynayacaksın.
Voleybol takımının o açılışa gelmemesi lazım. Açılışın sonuna kadar oradasın.
Otele geldin, duşunu aldın, yattın: saat 3... Ertesi gün maçı olan sporcusun sen... Herhangi bir maçın var; gece saat 3'te seni Taksim'den evine giderken görseler yer yerinden oynamaz mı? Yer yerinden oynar.
Açılış ile ilgili Eurosport bir takım röportajlar yaptı. Yüzücülerle konuştu.
Hepsi çeşitli ülkelerin yüzücüleri... 'Olimpiyatların en talihsiz sporcuları biziz' diyor yüzücüler... 'Olimpiyatlar yüzme ile açıldığı için biz hiçbir açılışa katılamıyoruz. Açılış gecesi bizim istirahat etmemiz lazım. Ertesi gün yarışlar başlıyor.' Birisi, "Bu benim üçüncü olimpiyatım daha bir tane açılış görmedim. Ben açılışı hep banttan seyrediyorum' dedi.
Bu kadar basit bir şeyi bir tane tıp adamı, sağlık adamı, idareci çıkmaz mı? 'Kardeşim bu takım yarın akşam Brezilya ile oynayacak. Bu takımın açılışa gelmemesi lazım' demez mi?
Hayır geliyor. Bir de Neslihan bayrağı taşıyor! Marifet gibi... Maç da 3-2 bitiyor.
Skora bakar mısın? Tabii o moralle ertesi gün Çin'e de kaybettik. Nasıl başlarsan öyle gider...
BAHANELERİ SEVİYORUZ

Takımın doktoruymuş. Brezilya mağlubiyetinden sonra; 'Saat farkı' diyor!
Gece 3'te yatmanın farkı değil de saat farkı... Çünkü Brezilya ile Çin'in saatleri Londra ile aynı! Türkiye'nin 2 saat farkı var! Böyle bir laf olur mu?
Yahu Çin ve Brezilya ile Londra'nın farkı 10 saat... 10 saatlik rakiplere etki yapmıyor da bizi etkiliyor!
Hiç sıkılmadan, 'Saat farkı' diyor. Biz bahane aramaya çok meraklı bir milletiz!
Olimpiyatlara ilk defa katılan bir takım ve olimpiyatların en güçlü iki takımı ile maça başlıyor. Kaybedebilir.
Kaybederken de adam gibi kaybediyorlar. Farklı yenilmiyorlar.
Aslanlar gibi mücadele ederek...
Bunun taktik, teknik bir takım yanlışları vardır, tartışırsın. 'Oyuncu değiştirmeyi bilmiyordu. Doğru değişiklikler yapamadı' dersin ama 'Saat farkı' da ne!..
Çin ve Brezilya ile oynuyorken sen 'Saat farkı' diyorsan 'ya dayak yemedin ya da saymayı bilmiyorsun' derler adama... Bu adam 'doktor' diye gidiyor oraya...
Kızlarımızı orada sahiplenemedik.
Resmen... 'Şov yapacağız, gösteri yapacağız' diye voleybol takımını feda ettik.
İnşallah bundan sonra toparlarlar da ilk dörde girmeyi başarırlar.
* Özellikle servislerde sıkıntı yaşadık. Brezilya maçında 101 servisten 5, Çin maçında 94 servisten 7 sayı çıkarabildik! Risk almaktan çekindiler mi?
Servisten sayı alanların, servisten kaybettikleri sayılara da bakmak lazım.
Bizi yenen Brezilya, Amerika'nın önünde perişan oldu. Perişan olurken servisten verdikleri sayının haddi hesabı yok. En kritik sayıları servisten verdiler!
Şimdi servisten sayı almayı düşünmek riskli servis atmayı gerektirir. Servisi yumuşak atmak rakibe iyi bir hücum fırsatı sağlar. Sen savunmana güveniyorsan 'O nasıl hücum ederse etsin ben o hücumu keserim' diyebiliyorsan serviste riski göze almazsın.
Ama savunmana güvenmiyorsan o zaman rakibin rahat hücum etmesini önleyecek servis atmak zorundasın. O da fifty-fifty'dir.
Bunlar tabii takımın teknik direktörü ile konuşulması gereken analizler.
Ama bugüne kadar bizim teknik direktörler yapılmış herhangi bir konuşmayı Türk medyasında okudunuz mu?
İLK RAKİPLER ÖNEMLİ
* Ze Roberto ile okuduk, Motta ile yapılmış bir söyleşi okumadık!
Oraya o kadar gazeteci gitti, niye gitti, o arkadaşlar ne işe yaradılar?
* Buna karşılık basketbolda iyi yoldayız. Angola ile Çek Cumhuriyeti'ni rahat bir oyunla yendik ve yolumuza devam ediyoruz.
Rakipler de önemli. Basketbolcular göreceli olarak zayıf takımlarla oynadı, voleybolcular en güçlü rakiplerle başladılar. Yani biz Sırbistan ve Güney Kore ile başlasak bugün tersini konuşuyor olabilirdik.
UZUN VE SIKICIYDI
* Londra Olimpiyat Oyunları'nın açılışını nasıl buldunuz? 'Çok İngilizvari' olduğu yönünde yorumlar var. Katılıyor musunuz?
Beğenmedim. 1 milyara yakın insan seyrettiği zaman bu kadar İngilizvari açılış yapamazsın. Böyle bir şey yapmaya hakkın yok. 1 milyar insana İngiltere'nin propagandasını yapma hakkında yok. "Bir zamanlar İngiltere" diye Nuri Bilge Ceylan çekseydi ancak böyle bir açılış çekerdi. Yer yer çok güzel sahneler var ama tamamı uzun, sıkıcı, illa 'mesaj vereceğim' diye zorlamalar içindeydi.
KRALİÇE YAKALANDI

Açılış töreni bir film gibi tasarlanmış. Araya tribünlerin görmediği film sekansları ilave edilmiş. Tribünlerin 4'te biri boştu. Stadyumda olan arkadaşlarımla konuştum; insanlar sıkıntıdan koltuklarını terk etmiş. Yeme içme bölümlerinde, gırgır yapmışlar, ekranlardan seyretmişler.
Tribüne çıkıyorlar sonra başkaları aşağıya iniyorlar. "Kimse başından sonuna açılışı seyretmeye tahammül edemedi" dediler. Edilmez de zaten... Üstelik adamın projesi bundan daha uzundu ve kısaltılmış.
Açılışın en ilginç anlarından bir tanesi Kraliçe Elizabeth'in temsili olarak paraşütle atladığı sahneydi.
Orada en ilginci United Kingdom yani Birleşik Krallık'ın sporcuları geçerken Kraliçe'nin kafası önde tırnaklarıyla oynamasıydı. Kadın o kadar bıkmış ve usanmış ki İngiliz sporcular geçiyor önünde sahaya bakmıyor.
Uyarmışlar da... Çünkü hangi ülke geçiyorsa yayında o ülkenin devlet başkanı ya da başbakanını gösteriyordu.
Mesela Türkiye geçerken, Recep Tayyip Erdoğan'ı gösterdi. Amerika geçerken Michelle Obama'yı gösterdi. 'Aman Kraliçem dikkat edin. İngiltere geçerken kamera her an size dönebilir' dememişler! O da tırnaklarıyla oynarken yakalanmış.
İnsan sıkıntıdan tırnaklarıyla oynar.
Ama mesela James Bond ile Kraliçe'nin paraşüt sahnesi hakikaten hoştu. Sahanın içinden bacaların yükseldiği sahne fevkalade hoştu.
Ama tamamı için aynı şeyi söylemek çok zor. Bir öğleden sonra 'Yeniden izleyelim' deseler hayatta kabul etmem.
ANA FİKRE İHANET ETTi
* Olimpiyat meşalesini kimin taşıyacağı merak ediliyordu ve ateşi gençler yaktı. Her ülkenin getirdiği parçaların birleşimi ile saha ortasında meşalenin oluşturulması da ilginçti. Meşale şovunu nasıl buldunuz?
Fantezi uğruna, bir ilk olma uğruna bir olimpiyat geleneğini yok ettiler. Meşale nerede yanıyor şimdi? Sahanın ortasında meşale yanar mı? Yarın orada cirit atacaklar, disk atacaklar, çekiç atacaklar.
Duydum, sahanın kenarına almışlar.
Sahanın kenarına aldığın zaman olimpiyat meşalesi şehirden görünmez.
Olimpiyat meşalesi, meşale geleneği başladığından bu yana tribünün tepesinde, en arka sıranın tepesinde yanar. Stadın içerisine girmene gerek yok. Şehrin stadı gören her yerinden meşalenin yandığını görürsün.
Niye görüyorsun? Eski Yunan'dan getirip o meşaleyi koymanın anlamı; meşale yandığı sürece olimpiyatlar devam ediyor demektir, savaş yok! Yunan kentleri arasında yapılan anlaşma gereği olimpiyatlar sürecinde en azılı düşmanlar dâhil kimse kimseyle savaşmayacak.
Meşale söndü mü; tamam! Her şeyi yapmak serbest.
HALKTAN GİZLİYORLAR

Anlamı bu olan meşaleyi Londra halkından gizliyorlar! Stadyumun dışında olan birisi meşalenin yandığını görmüyor, televizyondan görebiliyor.
Halbuki milyonla insan görebilirdi.
O olimpik stadı gören her yerdeki insanlar 'Meşale yandı' diyebilirlerdi. 'Böyle bir fantezi yapacağım' diye getir meşaleyi stadın ortasına koy ama ortasında yanmaya devam etmesi mümkün değil; atletizm yarışları yapılacak; çek sahanın kenarına!
Yukarı çıkarsalardı bir derece.
Bir de kıyametler kopuyormuş; 'Kenara çekerken güvenlik sebebi ile söndürmüşler.' Meşaleyi olimpiyatlar devam ederken söndürmek ihanet!
Ana fikre ihanettir. Meşale ayandığı sürece savaşlar durur çünkü... Bu bir sembol... Meşalenin yanması dünyada barış sembolü. Sen onu oraya çekmek için yarım saat için söndürmüş dahi olsan o sembole ihanet ediyorsun!..
OLİMPİYATI BİLEN YOK
* Yüzmede eski rekorlar yok ama çekişmeli geçen yarışlar izliyoruz. Özellikle de Phelps ve Lochte yakından takip ediliyor.
Şimdi yüzmede en önemli şey şu, yüzme yarışlarını TRT vermiyor.
Olimpiyatların iki numaralı sporudur yüzme... Atletizm bir numara, yüzme iki numaradır. Ulusal televizyonu yüzme yarışlarını vermeyen bir ülkenin olimpiyata talip olma hakkı olabilir mi? "Türkiye, olimpiyat yapamaz" diyorum, bana kızıyorlar. Oraya bu milletin vergileriyle bilmem kaç kişi götürmüşler...
Orada yaşıyor arkadaşlar! TRT'nin kaç tane kanalı olduğunun sayısını bilmiyorum. HD, HD diye dakikalar boyu reklam yapıyorlar ama yüzme finallerini TRT vermiyor! TRT tam ulusal yayın yapıyor. Nerede Türk sporcu var onun yayınına bağlanıyor o kadar! Olimpik ruhun 'o'sundan haberleri yok. 'Olimpiyat' ne demek bilen adam yok TRT'de! Allah'tan Eurosport var da ben olimpiyat seyretme şansını elde edebiliyorum.
Yüzmede rekorların eskisi gibi olmayışının iki sebebi var; 1- Mayoların değişmesi... Artık mayonun teknik avantajı yok. 2- Ne olursa olsun insanın sınırına gelip bir yerde dayanıyorsun.
Ne diyor Usain Bolt, "9.2 koşulmaz.
İstediğin kadar teknolojiyi geliştir, istediğin kadar antrenmanını geliştir, istediğin kadar adaleleri geliştir, 9.2'nin altına inilmez." Doğru söylüyor.
REZALETİN SEBEBİ NEDİR?

* Yüzmede halen arzulanan başarıların uzağındayız. Henüz elemeyi geçen sporcumuz yok.
Türk sporcuları genelde bir hayal kırıklığı... Kıyamet kopuyordu, 'gelmiş, geçmiş en kalabalık kadromuz' diye...
Oraya birinci turu bile geçemeyecek adamları götürdükten sonra niye 114 kişide kaldık? Paramız mı yok? Çin gibi biz de 380 kişi gelebilirdik.
* Türk sporcularının başarılı olamamasını neye bağlıyorsunuz?
Olacak şey değil. 1996 Atlanta'da Türkiye okçulukta takım halinde madalya adayıydı. Tüm dünyanın gösterdiği madalya adayıydı. 'Madalya alamadık' diye şaşırmıştık! Şimdi okçulukta bir kişi götürebildik.
96'dan 2012'ye geçen 16 sene içinde okçuluğumuz tepe taklak yıkılmış, yok olmuş. Niye bu hale düşmüş okçuluk?
Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı kim; Uğur Erdener. Uğur Erdener spora nereden girdi; okçuluktan. Neydi son görevi; Okçuluk Federasyonu Başkanlığı... Okçuluk Federasyonu Başkanı, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nin başkanı iken okçulukta biz tepe taklak gitmişiz.
Koca Türk medyasında bu çelişkiyi anlatan, gören; Uğur Erdener'e gidip; 'Uğur bey neler oluyor? Bu rezaletin sebebi nedir?' diye soran yok!
32'ye zorla girebildi bir tane kız götürdük. 1/32 finallerde de rezil oldu; 5-0 yenildi. 5 setin hepsini kaybetti. Olimpiyatta amaç kazanmak değil katılmaktır, iyi yarışmaktır. Sadece katılmak değil. İyi yarışacaksın. Bana iyi yarışanı söyleyin? Haltercilerimiz mi iyi yarışıyor? Olimpiyatlar başlardı ve ilk madalya tablolarında Türkiye muhakkak ilk 3'te olurdu. Halterciler ve güreşçiler sayesinde...
En büyük hayal kırıklığı da halterciler... Halter yok! Halter kalmamış.
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.