Biri bizi kandırıyor

Bir Türk vatandaşının, Ağır Ceza Mahkemesi ve PFDK'nın kararları ortadayken Türkiye'de adli vicdan olduğuna inanması mümkün mü?

* PFDK merakla beklenen kararını açıklarken, oldukça ilginç bir saati tercih etti. Federasyonun saat 02.45'i tercih etmesini neye bağlıyorsunuz?
Türkiye Futbol Federasyonu, cezaların açıklanmasında dahi taktikler, hesaplar içinde... Pazar gece yarısı açıklıyor. PFDK o kararları pazar gece yarısı mı aldı? Pazar günü mü toplandı PFDK? Pazar günü, PFDK toplantısı olsa, bütün Türk medyası kapısında olmaz mı? Taa cumadan alınmış kararları, pazar gece yarısı açıkladılar!
Peki bu kararların, el altından Fenerbahçe'ye uçurulmadığını kim garanti edecek bana... 'Arkadaşlar merak etmeyin; Aziz Yıldırım dahil kimseye ceza yok' deyip, Trabzon'da coşturmadığını kim garanti edecek!
Bu federasyon, Fenerbahçe için kuruldu zaten...
* PFDK, Fenerbahçe ve Yıldırım'ı suçsuz bulurken, Fenerbahçe'nin bazı yöneticileri ile suça karıştığı ileri sürülen bazı futbolculara men cezaları verdi. Siz PFDK'nın aldığı kararlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Şimdi hukuka bakar mısın; ortada bir çuval dosya var. Bu bir çuval dosya UEFA'da var. Bu bir çuval dosya Çağlayan'daki mahkemede var. Bu bir çuval dosya Futbol Federasyonu'nda var. Bu bir çuval dosya hukuk açısından değerlendirilecek. Futbol hukukunda şüphe sanığın aleyhine...
Yani kanaatle ben bu bir çuvala bakıyorum, 'Aziz Yıldırım bu işleri karıştırmış arkadaş' diyorum ve Aziz Yıldırım'a ceza veriyorum.
1 yıl, 3 sene, müebbet...
Hiç kimse bir şey diyemez. Futbol hukuku böyle...
Ceza hukuku; ben bu bir çuval dosyaya bakıyorum; bu belgeler, tam değil. Aziz Yıldırım şüpheli ama belgeler tam değil. Ceza veremez. Ceza hukuku kesin kanıt ister.
CEZAYA DÖNÜŞMEMELİ
Şimdi uygulamaya bak; kanaatle karar veren Türkiye Futbol Federasyonu ve onun kurulları, o bir çuvala bakıp, 'Aziz Yıldırım temizdir' diyor. 'Kanaat getirecek, şüphe uyandıracak belge dahi yok' diyor.
UEFA o bir çuvala bakıp, 'Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden alın' diyor.
Çağlayan'da üç yargıçtan oluşan mahkeme, o bir çuvala bakıp, "Hakkında kuvvetli şüpheler olduğundan, Aziz Yıldırım'ın tutukluğunun devamına..." diyor. 'Belgelere bakarsak bu adam suçlu' diyor mahkeme... 'Tahliye olamaz.' 10 aydır tutuklu Aziz Yıldırım...
10 ay tutuklu olmak Türkiye'de 'mahkumiyet' demek.
Uluslararası ceza mantığı, 'tutukluluklar cezaya dönüşmemeli' der.
Bu ülkede trafikte adam öldürsen, 10 ay yatmıyorsun.
Birinci duruşmada, bir ay sonra, seni tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıyorlar.
Ondan sonra da ceza alıyorsun veya almıyorsun ya da erteleniyor.
10 ay o kadar önemli bir ceza!.. "Hakkında kuvvetli şüpheler olduğu..." diye gerekçeye yazılıyor. Tutuklanmasının devam gerekçesini Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci geçen hafta böyle açıkladı. "Hakkında kuvvetli şüpheler olduğundan, tutukluluk halinin devamına..."
Hakkında şüpheli kanıtlar, yasal kanıtlar olan bir adam için Türkiye Futbol Federasyonu kurulları suçsuz.
Kanaat için dahi yeterli belge yok' diyor.
Bu nasıl çuvalın içindeki belgelerdir ki oraya göre farklı, buraya göre farklı...
Günah değil mi Aziz Yıldırım'a!..
Adamı 10 aydır içeride tutuyorsun.
Adamın 10 ay içeride tutulması haklı ise Etik Kurulu ve PFDK'dan nasıl 'beraat' kararı çıkıyor?
SİYASAL SORUMLUSU

Benim hukuk mantığım şu anda iflas etmiş durumda... Hakikaten iflas etmiş durumda... Onun için Sabah gazetesinde yazdığım yazıda Adalet Bakanı'na çağrıda bulundum. Çünkü bütün bu kanunların altında Adalet Bakanı'nı yürütür' diye madde vardır. Bütün ceza yasalarının altında son madde, yürürlük maddesidir o... Şu kanun, bu tarihte yürürlüğe girer ve Adalet Bakanı yürütür. Yani Aziz Yıldırım'ın bugün içeride olmasının siyasal sorumlusu, Adalet Bakanı...
Ben de diyorum ki Adalet Bakanı'na 'Sayın Adalet Bakanım, PFDK'nın 'Şüphe uyandıracak dahi delil yok' dediği Aziz Yıldırım'ın 10 aydır mahkûmiyete dönüşen bir tutukluluk hali içinde olmasına ne diyorsunuz sayın bakanım?' Çünkü bir de kamu vicdanının bu ülkede adalete, hakka, hukuka inanması var.
Bir Türk vatandaşının, PFDK ve Ağır Ceza Mahkemesi'nin aynı haftada verdikleri kararlar ortadayken Türkiye'de adalet olduğuna, Türkiye'de adli vicdan olduğuna inanması mümkün mü? Birinden biri beni kandırıyor. Ya PFDK kandırıyor ya mahkeme kandırıyor.
Bu duruma Adalet Bakanı'nın söyleyeceği bir laf olmalı ki ben de vatandaş Hıncal olarak 'Tamam, birinden biri yanlış karar aldı ama bu ülkede Adalet Bakanı var. Bunun gereği yapılacaktır' diyebileyim.
Zemin böyleyken bu ülkede yarın beni içeriye almayacakları ne malum? Alabilirler!
Aziz'i nasıl alıyorlar?
Benim mahkûm olmadan, 10 ay, 2 sene veya 4 sene yatmayacağım ne malum; öyle durumlar var. 'Bu ülkede adalet var' diye güvenerek ben nasıl başımı yastığa koyar uyurum!
Onun için bunun temizlenmesi lazım.
Bu memleketin insanının adalete güvenme hakkı en kutsal hak. Mahkûm olsam da ben 'Hak ettim' demeliyim. 'Şunu yaptım, şu suçu işledim. Hak ettim.' Suç ne belli değil.
Herkese göre değişik ve bunların hepsi bu devletin kurumları... Ben hangi devlette yaşıyorum?
* İşin bir de UEFA-FIFA kısmı var. Oradan nasıl bir tepki gelebilir?
FIFA demeyecek mi 'Efendi, Aziz Yıldırım suçsuzsa niye 10 aydır içeride? Adamı 10 aydır içeride tutarak, hakkında kuvvetli şüpheler var' diye suçluluğunu ilan ediyorsunuz, senin federasyonun 'Suçsuz' diyor. 'Ben nasıl güveneyim.' Şimdi Aziz Yıldırım, 19 Mayıs'ta başkan seçilecek. Ben Fenerbahçe'ye nasıl güveneyim? Hadi bakalım kendini FIFA Başkanı, UEFA Başkanı yerine koy... Şöyle de bakıyorsun manzaraya.
Mahkemesi 'Kuvvetli şüpheler var' diyor, federasyonu da 'Tertemizdir bu adam' diyor.
KÜFÜRLER SUÇ DEĞİL
* Yapılan açıklamadan cezaların kulüplere değil kişilere verildiği görünüyor.
En ilginci de İbrahim Akın'ın kendi kendine şike yapmış gibi değerlendirilmesi... Öyle tembih edildi. Geçen hafta kim yazdı hatırlamıyorum ama haftanın en güzel eleştirisiydi. 'Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nde sinkaflı küfürlere ceza verilmemesi lazım.
Sahaya aksetmemek suç olmuyorsa, lafta kalıyorsa 'Ben de senin sülaleni...' dediğimde de o da suç olmamalı çünkü yatağa aksetmiyor.
Lafta bırakıyorum. 'Senin ananı, avradını...' diyorum ama hepsi lafta kalıyor. Var mı ortada bir şey; yok!
O zaman suç da yok' dedi birisi geçen hafta... Bugünün hukuk anlayışını bundan güzel izah eden bir şey yok.
Peki, Sayın Başbakan'ın bizzat kendisi yüzlerce gazeteciyi niye mahkemeye verdi de mahkûm ettirdi? Tazminatlar aldı? Bu hakaretlerin hepsi sözde kalan hakaretler...
SUÇLU OLAN ELMANDER
* Galatasaray, Süper Final'de oynadığı 5 maçın ilk 11'inde sadece 2 değişiklik yaptı. Bu fizik ve mental yorgunluğa yol açmış olabilir mi?
Fatih'in asıl önemli yanlışı da bu oldu.
Şu sahaya çıkan 11, 'Benim ölüm oynar' rahatlığı ile sahaya çıkıyor.
Değişikliğin sebebi ne; Necati'ye ceza verdi. 'Elmander ile kavga etti' diye... Yoksa Milan Baros çıkarken, Necati kenarda oturur mu?
Kavga eden Elmander, Necati değil.
Suçlu olan Elmander... Galatasaray seyircisine, Necati'yi resmen şikayet etti, küçük düşürdü. Elmander'e ceza vereceğine, Necati'ye ceza veriyor.
Elmander 3 haftadır, Galatasaray'ın en kötü oyuncusu... Beşiktaş maçında Milan Baros'u oynatacaksan, kenarda duracak adam Elmander; Necati değil!..
Ama işte birine kızmazsa, biri sakat olmazsa Galatasaray'ın 11'i, biliyor ki 'Ölüsü oynar!' Kenarda kalan 11 de biliyor ki 'Bunlar ölmedikçe biz takıma giremeyiz!' O zaman da bu kadar oluyor.
Şu anda Galatasaray'ın takım değiştirmesine imkan yok.
HOLOSKO BOMBOŞTU
* Galatasaray'ın kulübesinde Aydın haricinde hazır olan futbolcu yok.
Bitik. Sabri'yi o dakikada oyuna sokuyorsun. Sabri'yi o dakikada nasıl kurtarıcı olarak düşünürsün? Bunun bir tek yolu var: Fenerbahçe orada galip. Bitiyor. Benim burada galibiyete ihtiyacım yok. Bir puan bile bana yeter.
Ben Beşiktaş maçını kaybetmeyeyim.
Oyuna 'Holosko' diye hızlı bir adam girmiş. Kabiliyetleri az ama fevkalade hızlı bir adam.
Bu hızlı adamın karşısında yavaş Eboue'nin durmasına imkan yok.
Ben de kabiliyeti az ama hızlı bir adam olan Sabri'yi onun karşısına koyarım. Eboue'yi de esas yeri açığa koyarım, açılan toplarda topa basar, vakit kazandırır, adam eksiltir, gol pozisyonu girer. Tamam.
Sabri'nin girişinin mantığı var.
Hayır. Holosko'nun karşısında Eboue kalıyor. Yani Holosko bomboş oynuyor.
Sabri sağ açık... Alay eder gibi!..
Onun için Galatasaraylılar sakın ola; 'Biz bir puan öndeyiz. Beraberlik bize yeter' hevesine kapılmasınlar.
Benim zaten başta beri bu lige sevgim ve sempatim yok. 'Fasulye lig' diyorum, biliyorsun.
HASTALIK VAR TEDAVi YOK
* Fenerbahçe karşısında Galatasaray'ın oyununda bir değişiklik bekliyor musunuz?
39 hafta sonra Fatih Terim'in adamlarına 'Topu ayağınıza alırken geriye doğru değil, ileriye gideceğinizi düşünerek alın' diye öğretmesi mümkün mü? Emre Çolak'a 'Geriye dönersen seni silerim' demesi mümkün mü?
Dese anlar mı? Engin ile Milan Baros'a 'Kardeşim sizin göreviniz kendinizi yere atmak değil; tekmeyi yeseniz bile ayakta kalmak. Hakemle uğraşmayın, oyununuza bakın. Hakem verirse verir, vermezse vermez. Sizin kendinizi yere atmanız yüzünden bizim kaçırdığımız gol pozisyonunun haddi hesabı yok. Bir daha böyle yaparsanız sizi bu takımdan kovarım' demesi lazım. 'Oyundan alırım değil, takımdan kovarım.' Baros ile Engin o kadar sahtekar oynuyorlar ki bir hakemin bunların lehine faul çalması, penaltı çalması çok zor. Ben hakem olsam çalmam.
Bunca Galatasaraylılığımla çalmam.
Aldatmak için oynuyor. 100 hareketinden 99'u aldatmak olan bir adam...
Dünyanın en iyi hakemi herhangi bir Galatasaray maçının 10. dakikasında çıldırır. Çünkü bütün Galatasaray takımı hakemle oynuyor.
18'in üzerinde hakem faulü verdi.
Sarı kart da çıkardı. İtiraz eden kim; Engin... Hakem daha ne yapsın?
Soruyorum. Faul verdi, sarı kart da çıkardı.
Daha ne yapsın istiyorsun? Beşiktaş itiraz etmiyor, Engin itiraz ediyor! Ben hakemin yerinde olsam, alnının ortasına kırmızı kartı dayarım. Dayayacaklar.
Arena'da dayanmaz ama Saracoğlu'nda dayarlar. Bak bakalım Galatasaray, Kadıköy'de maçı kaç kişi bitirecek?
KAÇ ADAM ATILACAK?

Hakemi aldatmaktan, sahtekarlıktan kaç tane kart çıkacak, Galatasaray'dan kaç adam atılacak, göreceğiz.
Ama bunlar sadece Beşiktaş maçında değil. 39 haftadır bu böyle devam ediyor. 39 haftadır hastalık var tedavi yok.
Çizgi savunmadan vazgeçecek mi; Galatasaray bir maçta alan savunmasına geçebilecek mi? Ujfalusi-
Semih ikilisinin çok kötü stoper olduğunu fark edip, orada değişiklik yapacak mı?
Eboue'den bek olmadığını, hele Stoch ve Dia gibi süratli adamlar karşısında Eboue ve Hakan'ın tutunamayacağını görüp ona göre tedbir alacak mı? Sene başından beri oynatmadığı, yok ettiği adamlara nasıl güvenip de sahaya sürecek.
Röportaj: Bülent CAN




DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.