Oyun lideri olmayınca...

Türk Telekom Stadı'nın tıklım tıklım tribünleri, adeta sarı-kırmızı bir gül bahçesi gibiydi...
Dün gece Seyrantepe'de aşkın resmi sarı-kırmızıydı...
Taraftarların olağanüstü coşkusu; sahaya verdiği enerji, Schalkeli oyuncuları bunaltan, adeta hayatlarına küstüren ıslıklı protestoları, 'İşte 50 bin cephane' dedirtiyordu. Helal olsun Galatasaray taraftarına...
Ordu vardı; kumandan vardı, 50 binlik cephane eksiksizdi...
İşte bu şartlar altında başladık maça...
İlk yarıda daha net fırsatları yakalayan taraf Schalke idi.
Konoplyanka ve Embolo, defansımızın arkasına atılan her topta Muslera ile karşı karşıya kaldı. Alman ekibinin ceza sahamıza rahat girmesine, yan top kullanmasına fazlasıyla izin verdik.
Biz ise Eren'i, Belhanda'yı, Sinan'ı topla buluşturamadık.
Pas oyununu icra edemedik.
Bunda Galatasaray'ın bir saha içi liderinin olmayışının rolü büyüktü. Zaten Schalke de Galatasaray'ı kalesinden uzak tutup, bizi şuta zorladı.
***
İlk yarının son anlarında Eren'in ceza sahası içinden sert vuruşu Nübel'in üzerine giderken;
Muslera da Konoplyanka'nın şutunu muhteşem çıkardı.
Nagatomo, geçen yılki karınca çalışkanlığından çok uzak. Dünkü maçta da etkisizdi, üretken değildi.
Schalke'nin ikinci yarı Embolo ile bulduğu gol net ofsayttı. Allah'tan yardımcı hakem bayrağını kaldırdı da Bastien, golü iptal etti.
Fatih hoca, düşen orta sahayı ayakta tutabilmek için Selçuk hamlesini yaptı.
Hızlı hücumlar yapabilmek için de Eren'in yerine Muğdat'ı sahaya sürdü.
Maçın son 15 dakikasında dönen topları hep Schalkeli oyuncular aldı ve baskı yedik.
Muslera ilk yarıda olduğu gibi son dakikalarda da şahane bir kurtarış yaparak oyunu tutan isim oldu.
Eksiğimiz çoktu, Şampiyonlar Ligi için dizayn edilmiş bir kadromuz yoktu.
Bütün bunları düşünürsek, alınan 1 puan kötü sayılmaz.
Sonuçta şansımız sürüyor ve ikincilik için Schalke ile yarışacağız. Ortaya çıkan tablo budur.