Sez'onluk...

Açık konuşmak gerekirse...
Yeni transferler her zaman merak konusudur. Geçmişe dönük yaşanmışlıkların oluşturduğu bazı ön yargılar...
Oyuncuların maliyetleri, milliyetleri, istatistikleri, artistlikleri, sağlık durumları, medeni durumları...
Trabzon şehrine adaptasyonları...
Takıma ve teknik heyete uyumları...
Merakları artıran, kimilerini kaygılandıran ana unsurlardır... "Sakat geldi", "İyi olsa bize mi gelirdi?" gibi sözler bolca işitilir...
Ve, "Yavuz Selim'de bunlardan çok var" aşaması ile nihayet bulurdu endişeler...
***
Bu kez durum biraz değişik gibi. "Hiçbir şeyi beğenmeyen negatif enerjililer" de dahil olmak üzere herkes transferlerden memnun gözüküyor. Zira oyuncuların zaman içinde takıma katkıları, takım olmaya katkıları ve vücut dilleri herkesi ziyadesiyle memnun ediyor.
Planı bozan sakatlıkların fazla olması iken, bunun da avantaja dönüşmesi gibi bir durum söz konusu belki de.
***
Dışarıdan da olsa verdiği pozitif enerjiyi önemseyenler ise...
Daha ilk karşılaşmalarında ürkek ifadelerle "kumaşları iyi" klişesini oyunculara etiketleyip, devam eden diğer karşılaşmalarda, kumaşın iyiliği aşamasından "takım elbise" iyi aşamasına kadar geldi.
Kumaşların takım elbiseye dönüşmesi, bedene "cuk" oturması da usta terzi marifetiyle oldu.
***
Çok doğru ve çok yerinde kesti, biçti, ölçtü ki ortaya Kadıköy'deki gibi eksik ama işlevini iyi yapan bir takım çıkıverdi.
Her zaman söylüyoruz...
Gerçi bizim keşfimiz değil...
Trabzonspor oyunu "horon" gibi dik ve kol kola birlikte, senkronize oynadıkça keyif alıp, keyif verecektir...
Birlikte "al aşağı" deyip rakibini aşağı alacak ve "çık yukarı" deyip rakibini psikolojik olarak bitirecektir.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.