Şipşak Cenk
- Mert Aydın Yazıları
- 25 Mart 2017, 00:46:51, Güncelleme: 25 Mart 2017, 00:47:05
Bundan 33 yıl önce Dünya Kupası grup elemeleri ilk maçında Finlandiya'yı ağırlayacaktık.
Rakip kuzeyden geliyor diye sonbaharın ilk günlerinde rakibi Antalya'ya götürmüştük.
Sonuçta kaybettik. Fin hamamı diye bir kavram vardı ve bunu unutmuştuk. 33 yıl sonra yine Antalya, yine Finlandiya. Ama bu kez sıcak için değil iyi destek için. Uzun zamandır ilk kez bir kriz olmadan maça çıkıyoruz.
Fatih Terim belli ki maçı erken koparmak istiyor.
Ofansif oğlu ofansif ilk 11 bunu amaçlıyor. Kafalarımız karışık. Bu takım nasıl geri dönecek? İşte bütün mesele bu. Oyunun başında soldan geliyoruz.
İsmail, bunu seviyor. Bekte kalmak istemiyor zaten. Finlandiya, küçük küçük pres denemelerinde cesareti veriyor.
Bugün 3'ü de farklı takımlarda oynasa da geçen sezonların ezberiyle İsmail getiriyor, Olcay'dan sekiyor Cenk atıyor.
Fin takımı ne olduğunu anlamadan Cenk'in kafasıyla ikinci golü de görüyor kalesinde. Sonrasında asıl beklediğimiz kontralar gelmiyor. Gelmeyince Fin takımı geliyor. Direkten dönen top belki de bu zaafımızın bir felakete dönüşmesini engelliyor. İlk yarı Arda, Yunus ve Volkan'dan istenen katkıyı alamıyoruz.
Zor maç bekliyorduk
İkinci yarı başında belki inanılmaz derecede olmasa da bir baskı geliyor Finlandiya'dan. Lod'un bulduğu pozisyonda vuruş kalitesizliği rahatlatıyor bizleri. Kaleci Volkan'ın kalesini 40 metre terk etmesine neden olan sıkıntıyı da not etmek gerekiyor.
Okay'ın girişi biraz daha derleyip toparlıyor takımı. Emre, rakip için tehdit görünümünde. Ne var ki maçı rahatlatmak mümkün olmuyor.
Açıkçası zor maç olmasını bekliyorduk.
13. dakika itibarıyla 2-0 öne geçerek üstünlüğü ele geçirdik. Fatih Hoca'nın mutlaka dikkat çekeceği herhalde 80 dakika maçın fişini çekememek olacak.
Her zaman bizi bu kadar az zorlayacak bir rakip bulamayabiliriz. Zaman zaman aralara iyi top atabilecek Oğuzhan'ı aradığımız bölümler oldu. Fatih Hoca'nın kadro seçiminin ağırlıklı olarak bu maça özgü olduğunu düşünüyorum.
Şimdi bu maçı kazandık. Artık Kosova karşılaşmasına konsantre olmak gerekiyor. Yoksa bu galibiyetin anlamı kalmaz.
Rakip kuzeyden geliyor diye sonbaharın ilk günlerinde rakibi Antalya'ya götürmüştük.
Sonuçta kaybettik. Fin hamamı diye bir kavram vardı ve bunu unutmuştuk. 33 yıl sonra yine Antalya, yine Finlandiya. Ama bu kez sıcak için değil iyi destek için. Uzun zamandır ilk kez bir kriz olmadan maça çıkıyoruz.
Fatih Terim belli ki maçı erken koparmak istiyor.
Ofansif oğlu ofansif ilk 11 bunu amaçlıyor. Kafalarımız karışık. Bu takım nasıl geri dönecek? İşte bütün mesele bu. Oyunun başında soldan geliyoruz.
İsmail, bunu seviyor. Bekte kalmak istemiyor zaten. Finlandiya, küçük küçük pres denemelerinde cesareti veriyor.
Bugün 3'ü de farklı takımlarda oynasa da geçen sezonların ezberiyle İsmail getiriyor, Olcay'dan sekiyor Cenk atıyor.
Fin takımı ne olduğunu anlamadan Cenk'in kafasıyla ikinci golü de görüyor kalesinde. Sonrasında asıl beklediğimiz kontralar gelmiyor. Gelmeyince Fin takımı geliyor. Direkten dönen top belki de bu zaafımızın bir felakete dönüşmesini engelliyor. İlk yarı Arda, Yunus ve Volkan'dan istenen katkıyı alamıyoruz.
Zor maç bekliyorduk
İkinci yarı başında belki inanılmaz derecede olmasa da bir baskı geliyor Finlandiya'dan. Lod'un bulduğu pozisyonda vuruş kalitesizliği rahatlatıyor bizleri. Kaleci Volkan'ın kalesini 40 metre terk etmesine neden olan sıkıntıyı da not etmek gerekiyor.
Okay'ın girişi biraz daha derleyip toparlıyor takımı. Emre, rakip için tehdit görünümünde. Ne var ki maçı rahatlatmak mümkün olmuyor.
Açıkçası zor maç olmasını bekliyorduk.
13. dakika itibarıyla 2-0 öne geçerek üstünlüğü ele geçirdik. Fatih Hoca'nın mutlaka dikkat çekeceği herhalde 80 dakika maçın fişini çekememek olacak.
Her zaman bizi bu kadar az zorlayacak bir rakip bulamayabiliriz. Zaman zaman aralara iyi top atabilecek Oğuzhan'ı aradığımız bölümler oldu. Fatih Hoca'nın kadro seçiminin ağırlıklı olarak bu maça özgü olduğunu düşünüyorum.
Şimdi bu maçı kazandık. Artık Kosova karşılaşmasına konsantre olmak gerekiyor. Yoksa bu galibiyetin anlamı kalmaz.