Tolga ve Colman

Son dakikada Devler Ligi'ne girmişlerdi. Burak ve Adrian cezalıydı. Şenol Güneş tribündeydi. Bunun yanında Şampiyonlar Ligi marşının o tüyleri diken diken eden melodisini ilk defa sahada dinliyorlardı (daha önce oynayan futbolcuları vardı ama camia olarak bu bir ilkti). Geçen sezon Bursaspor o baskıyı kaldıramamıştı. Böyle bir günde fark bekleyenler vardı İnter'den. Çünkü 2 yıl öncenin Avrupa şampiyonuydu İtalyan temsilcisi. Trabzonspor ilk yarı boyunca rakibinin oyununu bozarken nedense bir türlü kendisini ileriye götürecek o pas trafiğini sağlayamadı. Halil'in ilerideki presi keyif vericiydi. Herhalde devre arasında Şenol Güneş'ten gerekli talimat geldi ki ikinci yarı başında Colman önderliğinde bu işi en iyi şekilde gerçekleştirdiler. İnter'in temposu düşük. Sadece ilk yarının 30 ila 35. dakikaları arasında şöyle bir silkindiler. O tempo Trabzonspor'u zorladı ve kalesinde 3 pozisyon gördü. Ama aynı Bilbao'da olduğu gibi kaleci Tolga'nın gol yemeye niyeti yoktu. Kalesini öyle zıpkın gibi terk etti ki müthiş! Aynı İnter, ikinci yarıda da 70'ten itibaren pozisyon üretmeye başladı.

Lille maçını da kazanırsa...
Tolga'nın iki yıl önce Şampiyonlar Ligi'ni golleriyle İnter'e kazandıran Milito'nun yakın mesafeden şutunu kurtarışı herhalde uzun süre unutulmayacak. 88'de de Coutinho'yu delirtti Tolga. Alanzinho ve Paulo Henrique'den yeterli katkı alınamadı. Serkan, hücum ağırlıklı oynayınca sırıtıyordu. Ne var ki Colman ve Zokora'nın orta sahadaki direnci, Halil'in inadı, savunmadaki hırs ve tabii ki Tolga'nın dünya klasındaki kaleci performansı 3 puanın habercisiydi. Sadece bir hücum kıvılcımı gerekiyordu. Halil'in direkten dönen topunu Celutska takip etti. O Celutska ki diğer kanattaki Cech gibi fazlasıyla faydalıydı, bir de üstüne galibiyeti getiren golü attı. Bu galibiyetle iş bitmedi. Ancak Trabzon'da Lille karşısında alınacak bir galibiyetle bu zaferin anlamı o kadar büyük olacak ki!