İsmail Kartal'ı bekleyen tehlike

Fenerbahçe geçtiğimiz sezonlara oranla daha akılcı transferler yaparak, kadro kalitesi ve derinliğini geliştirme yolunda önemli adımlar attı. Rakip güçsüz olsa da ilk iki resmi maç, kurulan takımın potansiyelini gösteren sinyalleri fazlasıyla verdi. Elbette yeni ekibin gerçek seviyesine ulaşabilmesi için zaman ve sabır gerekecek. Ayrıca hala orta saha, kanat ve kaleye transfer beklendiğini de göz ardı etmeyelim. Buraya kadar her şey olumlu. Olumsuzluk, İsmail Hoca'nın üzerine kurgulanan "Acaba becerebilir mi?" kulisinde. Camiada çokça dillendirilen bu endişe, sezonun ilk bölümünde aşılması gereken en büyük handikap olarak görünüyor. Aslında bu senaryonun benzerini geçen yıl Okan Buruk örneğinde de yaşamıştık. Bu defa daha da güçlü bir direnç göreceğiz. İsmail Hoca'nın önceki iki Fenerbahçe deneyimi başarısız olarak damgalanabilir mi? Ama Süper Lig'de şampiyonluk kovalayan teknik adamın, şampiyonluk apoleti olmaması Okan Hoca'nın yaşadıklarını bile gölgeleyecek bir kulis imkânı yaratacaktır. İşte bu noktada Hoca'nın yapacağı en doğru şey, kulaklarını dış dünyaya kapatarak işine odaklanmak ve iyi saha sonuçları almak olmalı. Takımın oturma sürecinde kimi zaman oyun değilse bile, skor tatmin etmeli. Okan Buruk'u geçen sene ipten alan bu detay olmuştu. Eleştirilerde "insaf" beklemek gerektiğini de söyleyeceğim ama futbol coğrafyamızda o "insaf" kaybolalı çok oldu ne yazık ki!

SOSYAL ÇARPIKLIK

Sosyal medya günümüz insanı için sanki bir varoluş şekli oldu. Ancak biz bu konuyu da abarttık. Sosyal medya platformlarının haber vermek ya da farkındalık oluşturmak adına fayda sağladığını göz ardı etmesem de hem tek tip insana dönüşmek, hem de kural tanımamak konusunda çığır açtık. Futbol konulu sosyal medya bir felaket. Özellikle üç büyüklerin "trol" ekipleri öncülüğündeki garibim genç ve saf dimağların kapıldıkları rüzgârı gördükçe iyice umudum tükeniyor. Örneğin son günlerde F.Bahçe ve G.Saray'ın transferleri üzerinden oynanan karşılıklı bir oyun var. Yok efendim, şu oyuncuya diğer takım daha fazla verdi ama o bizi tercih etti. Ya da eski takımında bunu alıyordu ama projemize inandığı için daha azına bize gelmeye ikna oldu. Hadi canım oradan! Bu yapılan sadece rakibin sinir uçlarıyla oynanan bir kayıkçı kavgası. Futbolcu aşağı yukarı 15 yıl para kazanacak. Hele yabancı! Hayatında 4 ya da 5 transfer yapacak; ahbap, çavuş ilişkisiyle profesyonel yaşamına yön verir mi? Bahsettiğimiz rakamlar üç, beş milyon Euro! O yüzden Allah akıl, fikir versin demekten başka çare yok. Yazana da, inananlara da!

SULTANLARIN CANI YOK MU?

A Milli Basketbol Takımımız bu ay FIBA Olimpiyat Elemelerinde önemli sınavlar verecek. Ancak iki NBA oyuncumuzdan Cedi Osman, yorgunluk gerekçesiyle takımdan affını istedi. Alperen Şengün'ün hazırlık dönemine katılmadan sadece resmi maçlarda oynama talebi ise haklı olarak kabul görmedi. Hal böyle olunca yaz boyu hazırlık maçları yaptıktan sonra Milletler Ligi'nde şampiyon olan, şimdi de Avrupa Şampiyonası'na hazırlanan Filenin Sultanları geldi aklıma. Yahu bu kadınlar yorulmadı mı? Onların canı can değil mi? İdmanlara katılmadan sadece maçlara çıkmak ne demek? Siz hiç yurt dışında oynayıp da "Çok yorgunum. Milli takımdan affımı istiyorum" diyen bir futbolcu duydunuz mu? Hadi, İnter'de bu sezon 50 maça çıkan Hakan Çalhanoğlu bunu söylesin bakalım hali ne oluyor? Aslında sporcuları isim vererek eleştirmeyi hiç sevmem. Ama bu tavır gerçekten can sıkıcı. Unutmadan! Devşirme oyuncularımız da sürekli sakat. Madem buralarda oynamıyorlar, madem risk alma niyetleri yok, neden takımlarında Türk statüleri devam ediyor?

AVRUPA BEREKETİ

Takımlarımız Avrupa'da iyi siftah yaptı. Ülke sıralaması açısından her bir puanın önemi büyük. Bu turlardaki görece kolay rakiplerden alınan puanların, ileride alınacak puanlardan daha az olmadığını hatırlatalım. Yani İsviçre ve Avusturya'yı geçmek için vites düşürmeden, rakipleri saf dışı bırakmaya devam etmek lazım. Bu şekilde şampiyonumuz, iki sene sonra Şampiyonlar Ligi gruplarına direkt katılabilme lüksüne sahip olabilir. Dolayısıyla renk ayrımı yapmadan her takımımıza tam destek vermek, üç büyüklerin kısır rekabetine kapılıp Yunan ve Ermeni takımlarını tutmaktan vazgeçmek gerek! Bir parantez de Adana Demirspor'a açalım. Cluj gibi son yıllarda ismi ön plana çıkmış, tecrübeli bir takıma karşı yenilmeden tur atlamak övgüyü hak ediyor. Hele on kişi kaldığınız bir maçı kazanmak gerçekten çok önemli. Yine de "testi sağlamken" uyarmak gerek. Demirspor forvete mutlaka takviye yapmalı. Keza stoper ve orta saha bölgesi de transfer istiyor. Ekonomik şartlar malum. Buna rağmen Avrupa maçlarındaki yıpranma payını da düşünerek kadroyu nitelik ve nicelik olarak geliştirmek şart. Cluj'u geçmek keyifliydi ama istikrarlı başarı için fazlası gerekiyor.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.