Futbolumuz duvara toslar

Ünal Aysal, Aziz Yıldırım, Yıldırım Demirören... Herkes bir şeylerden şikayet ediyor ama hepsi yanlış yapıyor. Futbolumuz freni boşalmış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor. Duvara toslayıp, devrilecek

Herkes birbirine soruyor da henüz bulan yok. Peki Türk futbolunda en tepede yani çatıda neler oluyor? Galatasaray Başkanı Ünal Aysal çıkıyor; gelecekten, paradan puldan, Fair-Play'den bahsediyor. Güzel şeyler söylüyor ama sonra futbolcusu Melo'nun rakip kulüp başkanı hakkında attığı mesaj için "Doğrudur" diyor. İnanılır gibi değil. Aysal, federasyonu beklemeden Melo'ya cezayı kesse, "Helal olsun" diyeceğiz. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım iki sene evvel çıkıyor, "Kulüp bakkal dükkanı gibi idare ediliyor, bunu düzelteceğiz" diyor bir CEO getiriyor. CEO bu işleri düzeltmeye uğraşıyor, sonunda havlu atıp, istifa ederek gidiyor. Fenerbahçe yine bakkal durumuna düşüyor. Oysa önce süpermarket, sonra da hipermarket olacaklardı.
HEPSİ SUÇLUYOR
Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören çıkıyor; "Ben olsam Melo'yu hemen yollardım" diyor. Aradan bir müddet geçiyor, "Gördünüz mü Galatasaray kulübünün durumu ortada. Kabahatli ne benim ne de Fatih Terim. Tek suçlu var Ünal Aysal" diyerek hedef gösteriyor. Yani "Ne ben ne Terim sonu Allah kerim" diyor. Sen Federasyon başkanısın. Böyle beyanat verdiğin zaman her şeyi bir tarafa bırakın hakemler şöyle algılarlar; "Bizim başkan Galatasaray'ı sevmiyor. Ünal Aysal'ı da sevmiyor, Melo'yu da. İki tokat da ben atsam Federasyon Başkanı da mutlu olur, Federasyon Heyeti de." Türkiye Futbol Federasyonun'un başında olan kişinin söylediğini kulağı duymalı. Sonra diyoruz ki "Futbolumuz nereye gidiyor?" Futbolumuz freni boşalmış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor. Bir yerde duracak. Daha doğrusu duvara toslayıp tam devrilecek, sonra yeniden başlayacağız. Yukarıda bahsettiklerim devede kulak.
BABASI HAKAN'I YAKTI
Gökhan Töre'nin silah olayı çıktı... Aslında yeni bir olay değil, biliniyordu... Gökhan Töre'nin gece kulübünde de bir silah olayı daha var. Gece kulübündeki olayda o ortamda bir de Fenerbahçeli oyuncu vardı; Emenike... Kurşun iki üç santim ters tarafa gitse, Allah korusun şu an hayatta olmayacaktı. Peki bu işler neden böyle oluyor? Neden bu tip olaylar hep aynı isimlerin etrafında dönüyor. Merak ettim Gökhan Töre'yi biraz araştırdım. Bu çocuk, annesini-babasını bilmiyor. Büyükannesi büyütmüş. Vücudunda da dedesinin dövmesi var. Almanya'ya ameliyata gidiyor, dönüşte 3-5 Beşiktaşlı futbolcu Gökhan'ı karşılıyor. Soruyorlar "Ailesi yok mu?" diye, arkadaşlarının cevabı ilginç: "Gökhan Töre'nin kimsesi yok onun ailesi biziz." Bir de olaya böyle yaklaşın bakalım, nereye varırsınız. Hem kulüpler hem de milli takımlar bakkal gibi idare ediliyorlar. Bazı şeyleri biliyorlar paylaşmıyorlar. Halbuki paylaşılsa çok konuda o konuda yardım edilir. Türkiye'de Almanya'da yaşayanlar için "Almancı" diyoruz. Almanya'da bu vatandaşlarımıza "Yabancı" diyorlar. Yani Almanya'da olan 4-5 milyon vatandaşımız hem Almanlar tarafından hem de Türkler tarafından ezilmektedirler.
DÜŞÜN ÖYLE KONUŞ
Gökhan Töre bir futbolcu arkadaşıyla bazı şeyler yaşıyor. Aradan zaman geçiyor ortaya Hakan Çalhanoğlu'nun babası çıkıyor .Ve çarşı karışıyor. Eğer Gökhan Töre'yi tanısaydı, araştırsaydı yardım elini uzatır mıydı veya Gökhan Töre'nin yerine oğlunu koysaydı ne yapardı? Ama bu vatandaş konuşarak bir çuval inciri berbat etti. Şöhret olmak istemek çok tehlikeli bir iştir. Konuşurken on dakika düşüneceksin. Bu babanın oğluna yaptığı en büyük ihanettir. Belki de bu baba oğlunun geleceği ile oynadı. Silah olayı hiçbir zaman doğru olay değildir. Kesinlikle yanlış bir olay. Buradaki ana fikir Gökhan Töre'yi korumak da değildir. Olayları enine boyuna irdeleyip en doğru yolu bulmaktır. İster futbolcu, ister işadamı ister sanatçı olsun bir bayan ya da erkeğin işine anası, babası, karısı ya da kocası karışırsa olacağı budur. Arabayı bir kişi kullanır. Direksiyonda olan. Sen benim yanıma oturacaksın, direksiyon ben de olacak sen de diyeceksin ki vitesi ben değiştireyim. Yanlışlıkla geri vitese takarsan ne olacak. Örnek mi? İşte Hakan
Çalhanoğlu'nun babası.
SİSTEM BELLİ: "YERSEN"
Bir ülkenin futbolunun ileri gitmesi için önce hakemleri düzelteceksiniz... Hakemi düzeltemezseniz hiçbir şey yapamazsınız. İstediğiniz kadar iyi antrenman yapın, futbolcular istediği kadar kendilerine baksın, istediğiniz kadar iyi transfer yapın, hakemin düdüğüne ve yardımcıların bayraklarına bağlısınız. Fazla uzağa gitmeyin... Mehmet Topal, F.Bahçe'de faydalı futbol oynayan, terbiyesizlik yapmayan, iyi mücadele eden bir oyuncu. Ama Mehmet Topal, Türkiye'deki maçlarda ayrı, Avrupa'daki maçlarda ayrı oynuyor. Birkaç hafta evvel ceza sahası içinde rakibini belinden tutuyor, grekoromen güreş yapar gibi savuruyor. Hakem Türk, takım F.Bahçe. Yani Türkiye'de büyük takım... Aynı Topal'ın milli maçta karşısında Sivok var. Hani Beşiktaşlı Sivok. Ayrıntı burada başlayıp bitiyor. Sivok'un oynadığı takım Çek Milli Takımı, maçı idare eden de yabancı bir hakem. Aynı Topal aynı pozisyonda Sivok'a dokunamıyor. Çünkü Türkiye'de yaptığı hareketi orada yaparsa hakem penaltıyı verecek. İşte bu kadar basit. "Türkiye'de sistem yok, plan program yok" diyorlar. Hayır beyler, Türkiye'de sistem var. Hem de en baba sistem. Sistemin adı "Yersen sistemi..." Yemezsen gargara yapacaksın. Bu kadar basit. Aksini iddia eden varsa gelsin tartışalım.

İYİ KALECİ YOK
Türkiye'de bir kaleci sorunu var... Bakın takımlarımıza maçı kurtaracak kaç tane yerli kalecimiz var. Ben göremiyorum. Bana yan toplarda şu kaleci çok iyi diyebilir misiniz? Yüz kişiye sorun, 80'inden"Hayır" cevabı alırsınız, fanatikler hariç. Kaleci demek yarım takım. İyi kaleci yenilecek golleri yer, yenilmeyecek golleri de yemez. Başka işleri yapan kaleciye iyi kaleci denmez.
GRUPTAN ÇIKAMAYIZ
Oynanan iki maç sonunda gözüken şu ki gruptan çıkamayacağız... Çünkü hem Çeklerin hem de İzlanda'nın 6 puanı var. Hollanda'nın 3... Hollanda bu grupta her takımı hem içerde hem dışarda yener. İkinci maçta Hollanda 3 puanda kalırsa bizim çıkma şansımız sıfır olur. Biz artık hikayeyi bırakalım nerede hata yapıyoruz ona bakalım. Türk futbolu 10 yıldır geri gidiyordu en son şike olayında da tamamen çakıldı. Maalesef son 5 yıldır Türk futbolunda bazı şahıslar orman kanunu uyguladılar. "Biz yaparız, bize kimse bir şey yapamaz" dediler. Şahıslar belli, isimler belli. Sahne belli. Orta oyununu oynayanlar belli. Bu şahıslar hala sahnedeler. Ben bu şahıslarla bu işin düzeleceğine inanmıyorum. Bunlar çekilirse belki toparlamaya başlarız. Müneccim ya da kahin değilim zamanla her şeyi göreceğiz. Şimdiye kadar ne gördüysek daha da fazlasını göreceğiz. Kimse kimseyi aldatmasın. Herkes her şeyi biliyor ama işine geldiği gibi konuşuyor veya susuyor.
SİZ YETİŞTİRDİNİZ!
Milli maçtan sonra bakıyorum bazı teknik direktörler futbolumuzu tenkit ediyorlar... Yahu sevgili arkadaşlar; sahada oynayan, bu hataları yapan sizin yetiştirdiğiniz futbolcular değil mi? Defans yaparken sahada duracağı yeri bilmeyen, hücum yaparken duracağı yeri kestiremeyen bu futbolcular da hiç mi payınız yok?. Ama biz de sistem böyle. İşsiz kalınca yayıncı kuruluş veya bazı televizyonlar iş verirler, bu teknik adamlar orada sahneye çıkar ve değerli fikirlerini söylerler. Ama hakemleri konuşamazlar, futbolcuları konuşamazlar, kulüp yöneticilerini, federasyonu konuşamazlar. Eğer konuşurlarsa sonra iş bulamazlar. Bir kulübe giderler sonra tekrar televizyon ve gazetelerde yoruma devam ederler.

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.