UEFA'ya kafa tutmak lehine

Demirören "Gerekirse 2-3 sene Avrupa'ya gitmeyelim. UEFA'ya, FIFA'ya kafa tutalım" diyor. Bu şike davasının önemli sanıkları F.Bahçe ve Beşiktaş'ın lehine

* TFF Genel Kurulu için geri sayım sürüyor. Şenes Erzik üzerinde genel bir uzlaşı sağlanmıştı ancak "Göreve hazır olduğunu" söylemesinden bir gün sonra Erzik geri çekildi. Bu karar değişikliğini neye bağlıyorsunuz?
Ben Şenes Erzik'in vazgeçmesiyle ilgili Hürriyet'teki habere katılıyorum. Fenerbahçe'nin baskısı...
Fenerbahçe gerçekten anlayamadığım bir takım sebeplerle Lutfi Arıboğan'ı hedef aldı başından beri...
Fenerbahçe'nin yöneticileri, Arıboğan üzerinden Futbolda Şiddet Yasası'na aykırı düşecek kadar sert cümlelerle bir 'Fenerbahçe-Galatasaray düşmanlığı' yaratmaya kalktılar. 'Lutfi Arıboğan'ın federasyonda olmaması gerektiğini' tahmin ediyorum; Şenes başkanın çok yakın arkadaşı Abdullah Kiğılı aracılığıyla ilettiler!
Şenes Erzik daha baştan ödün vererek işe başlayacak bir kişi değil. Fenerbahçe'nin 'Federasyona, Lutfi'yi alma' baskısına boyun eğmiş biri olarak göreve başlarsa başarılı olamayacağını, inandırıcı olamayacağını biliyordu. İzzetü ikbal ile çekildi Babı hükümetten...
BEŞİKTAŞ İFLAS HALİNDE

* Erzik'in çekilmesinin ardından yeni isimler de ortaya çıkmaya başladı. Kuşkusuz bunlar içinde en dikkat çeken isim Yıldırım Demirören...
Şimdi Yıldırım Demirören ismi gündemde; Fenerbahçe'nin de desteklediği...
Niye destekliyor; bana sorarsanız, Yıldırım Demirören'in bir demeci var: Gerekirse "2-3 sene Avrupa'dan ümidimizi keselim. UEFA'ya, FIFA'ya kafa tutalım."
UEFA'ya, FIFA'ya kafa tutuyor olmak, şike davasının önemli sanıkları Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın lehine...
Çünkü eğer ceza alacaklarsa hep birlikte ceza almış olacaklar.
Ben davanın başından beri esasa yönelik bir yorum yapmamaya dikkat ettim. Bir dava devam ediyorsa, o davayla ilgili esas üzerinde konuşulmaz.
Fenerbahçe ve Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören öyle bir ifade bütünlüğü içindeler ki suçu kabullenmiş, 'Bize nasıl olsa ceza gelecek!' diye başlıyor mantıkları...
Yıldırım Demirören'in UEFA'ya kafa tutmakta iki türlü menfaati var;
1- Ceza alırlarsa bütün Türkiye ceza alacak. Onların özel cezaları arada kaynayacak.
2- Yine Hürriyet'te yayınlanan bir haberde; Beşiktaş'ın nasıl maddi açıdan iflas halinde olduğu ortaya kondu. Bu haber halen yalanlanmadı.
MEDYAYI KULLANIYOR

Bu şu demek; Beşiktaş, şike davasından temize çıksa bile bütçesi yüzünden Avrupa lisansı alamaz, Türkiye şampiyonu olsa bile Avrupa'da oynayamaz. O zaman bunun hesabını Beşiktaş camiası, Demirören'den fena halde sorar. O zaman bütün Türkiye, üç sene ceza alırsa; Yıldırım Demirören üç sene kazanır!
Burada önemli olan şu: Sayın Demirören, açık bir defa, iki önemli gazetenin patronu olarak medyadaki gücünü kullanıyor. Sadece kendi gazetesinde olanlar üzerinde değil...
Ben Milliyet'te, Vatan'da değilim.
Oradaki arkadaşlardan da şu ana kadar bana yönelik bir şikayet gelmedi; 'Hıncal ağabey şu konuda baskı altındayız' diye... Hayır... Öyle bir şey yok... Ama ben Vatan ve Milliyet'te gerek Beşiktaş gerek federasyon gerekse Kulüpler Birliği konusunda, eleştiriler 'görmezden geliniyor' gibi geliyor bana...
Bu iki gazetenin dışındaki arkadaşlardan gelen şikayetleri duydum: 'Aynı mesleğin içindeyiz. Günün birinde ocağıma düşersiniz.' Bu tabii özellikle genç arkadaşlarda bir otosansür unsuru... 'Ben bugün çalıştığım gazeteden ayrılmak zorunda kalırsam. Gideceğim iki gazete var: Biri Vatan, biri Milliyet... Onun patronu da Yıldırım Demirören. Ben Demirören'e karşı biraz ölçülü olayım' diyebilirler. Demirören bunu kullanıyor.
Ayrıca 'Ben Başbakan'ın adayıyım' havası var fena halde... 'Şenes Bey çekilince, Başbakan beni seçti' havası yayıyor etrafa... Bu pek çok yerden cumartesi ve pazar günü bana geldi.
BAŞBAKAN'IN ADAYI DEĞİL

Başbakan bu işe doğrudan müdahale etmeyecek kadar akıllı bir adam.
Çünkü kirli bir iş... Bu kir çok rahatlıkla siyasal iktidara bulaşabilir.
Diyelim: Çağlayan'da devam eden mahkeme, Yıldırım Demirören'i suçlu buldu. Sormazlar mı o zaman; 'Bu suçlu adamı sen tayin ettin' diye... Ya da FIFA ve UEFA, 'Bu davanın en büyük sanıklarından birini federasyon başkanı seçtiniz. Biz Türkiye'yi tanımıyoruz' diyebilir.
Başbakan bu meselenin dışında kalmaya çok özen gösteriyor. Toplantılar yapıyor, gelenler, gidenlerle konuşuyor ama Şenes Başkan dahil 'Benim adayım' demedi. Başbakan'ın demediği lafı, başkalarının etmesi, 'Biz Başbakan'ın adayıyız' demesi Başbakan'ı rahatsız eder.
Onun için bu sınırın keskin çizilmesi lazım. Halen federasyon özerk... Özerk federasyona siyasal iktidar atama yapabilir mi?
Başbakan Türkiye'nin en pervasız adamlarından birisi... Düşüncesini açık açık söylüyor. Böyle bir niyeti olsa söylemez mi! Duyan var mı; 'Benim adayım Yıldırım Demirören'dir' dediğini! Niye kulaktan kulağa fısıltı gazetesi ile yaysın? Ben Demirören'in Başbakan'ın adayı olduğuna inanmıyorum.

* Seçime bir hafta kaldı bir çıkış yolu görüyor musunuz?

Bu adaylardan Demirören dahil hiçbiri Türk futbolunu bir yere götürmez. Son ana kadar bir aday çıkar mı, çıkmaz mı bilemiyorum! Erteleme kararı da alınabilir. Her şey olabilir. Ama bu adaylardan biriyle seçime gidilirse bir kaos ile karşı karşıya kalabiliriz.
YILDIRIM PUAN KAYBETTİ
Şike davası, Fenerbahçeli taraftarların müthiş desteği altında görülmeye devam ediyor. Yıldırım henüz savunmasına başlamadı ama dava aralarında yaptığı açıklamalar ile gündemde...
Aziz Yıldırım, başından beri olayla ilgili gerçekten takdir ettiğim dik duruşunu sürdürüyor.
Ama öfkesine kapılıyor. Öfkesini kontrol edemiyor. Federasyon eski Başkanı Mehmet Ali Aydınlar hakkında söylediği sözleri herhalde bugün 'Keşke söylemeseydim' diye kendi kendine düşünüyordur.
Genç yaşta trafik kazasından ölen bir evladı dahi bu işe karıştırmak Aziz Yıldırım'ın dik duruşu ile aldığı puanları büyük ölçüde kaybettirdi. "Sen hayat boyu Fenerbahçe Başkanı olamazsın" ne demek? Fenerbahçe Kongresi'nin bu kadar mı kimliği, kişiliği yok? Yıldırım kimi işaret ederse onu seçen bir kongre mi var?
Kulübün geleceğine 'ipotek koyduğunu' nasıl ilan edebilir? Çok önemli bir davanın sanığı durumundaki bir başkan üstelik...
Bir an için bu davanın Aziz Yıldırım aleyhine sonuçlandığını ve 'Aziz Yıldırım'ın ceza aldığını' düşünelim. Fenerbahçe camiası ne düşünür?
Bugün Çağlayanlarda, Silivrilerde gösteri yapanlar 'Demek ki biz aldatılmışız!' diyecek. O zaman yüzlerini hangi tarafa dönerler?
Sırtlarını hangi tarafa dönerler?
İSPATLAMAK ZORUNDA
Aziz Yıldırım'ın masum olduğuna inanması ve bunu haykırması başka bir şey; bunu haykırırken kendisinin dışındaki kişileri ve kurumları bu tür haksız ithamlar ve baskılar altında bırakması başka bir şey... Bu ikisini birbirinden ayırt etmesi lazım. Kendisi edemiyorsa avukatlarının onu uyarması lazım. Yıldırım, 'Galatasaray-Trabzon ve Beşiktaş-Trabzon maçlarının da incelenmesi gerektiğini' söyledi. Söyleyebilir. Onu nasıl savcılar iddianameleriyle hedef gösteriyorlarsa o da sanıklardan biri olarak 'Ben de onları hedef gösteriyorum' diyebilir. Ama yaptığın ithamı kanıtlamak zorundasın. Savcı nasıl kanıtlamak zorunda... Kanıtlayamazsa Aziz Yıldırım, Metris'ten tertemiz çıkacak. Savcılar 'Buyur arkadaşım. Sen de ispatla' diyeceklerdir.
G.SARAY KÖTÜ YÖNETİLİYOR
* Galatasaray'ın 'Dava sonuna kadar beklensin. Ama bu süreç içinde de adı geçen 8 takım Avrupa'ya gitmesin' şeklindeki önerisiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu öneriden bir mana çıkarabildin mi sen? 'Dava sonuna kadar 8 takım Avrupa'ya gitmesin' bir tedbir kararı. Kim alacak o tedbir kararını? Mahkeme mi alacak, federasyon mu?
Federasyon böyle bir tedbir kararı alabiliyorsa cezayı da kesebilir. Çünkü federasyonun davanın sonunu beklemesine sebep yok. Federasyon kanaatle karar verme yetkisine sahip...
Davanın sonucu, federasyonun kararını katiyen ilgilendirmez.
* Galatasaray'ın 3 Temmuz'dan şu ana kadar olan tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Galatasaray kötü yönetiliyor. Şu dönemde Galatasaray fevkalade kötü yönetiliyor. O kıyametlerin koptuğu; Galatasaray'ın piyasadaki mevcut hisse senetlerinin değerini neredeyse sıfırlayan bir karar var. Ben ekonomiden pek anlamam. Ama kıyamet kopuyor camiada... Çünkü bu alınan bu karar büyük hissedarların zararına olmaz ama küçük hissedar bu sermaye artırmana katılamadığı için kendi elindeki hisse senedinin çok değersizleştiğini görür.
Ben bunu yaşadım. Asil Nadir beni Gelişim Yayınları'ndan kovduğu zaman tazminatıma karşılık 4.5 milyon liralık Vestel hissesi vermişti. O günkü değeri 4.5 milyon liraydı satıp bankaya koysaydım. Ama aldım bir kenara koydum.
Ondan sonra Vestel habire sermaye artırımı yaptı. Alakam yok. Ben anlamam ticaretten, ekonomiden... Şimdi evde çöp var. Yani, kağıt toplayıp kiloyla satıyorlar ya değeri işte o kağıtlar kadar... Kaç gram geliyorsa o hisse senetleri!.. 7-8 kuruş eder belki!
Galatasaray'ın küçük hissedarları şimdi bu durumdalar. Sen kulübün diyelim binde bir hissedarıyken bir günde alınan kararla eğer para vermezsen hisselerin yüz binde bire, on binde bire düşebilir. 'Ben bunu alırken binde bir diye aldım?' 'Ee ama işte kulüp büyüyor.' 'Katılacaksın.' 'Katılamazsan razı olacaksın!' 2030 yılına kadar, 16 sene Türk Telekom Arena'nın koltuk ve locaları satılmış...
Böyle bir şey olur mu ya? Senin olmayan bir şeyi nasıl satarsın? Yönetimde olduğun süre içinde ne yaparsan yap!.. Ünal Aysal gidiyor, ben geliyorum kulübün başkanlığına... 'Bundan sonra Galatasaray localarını, bu kulübe çok büyük hizmet edenlere armağan edeceğim' diye karar alıyorum. 'Edemezsin.
Onlar satıldı' diyorlar!
SARI-LACİVERT OLABİLİR

Tersine bir karar alıyorum. Ben geliyorum; o sene Galatasaray Avrupa şampiyonu oluyor. 'Arkadaşlar Avrupa şampiyonu takımın locaları kıymetlendi.
Ben bu locaların fiyatını 50 bin dolardan, 300 bin dolara çıkarıyorum, artırmaya koyuyorum.' 'Yapamazsın!' 'Niye?' 'Onlar satıldı. Seninle alakası yok.' Böyle bir şeye hakkı var mı? Ünal Aysal'ın kendinden sonra gelen yönetimin hakkı olan işlemi hem de 2030 yılına kadar yapmaya hakkı var mı?
Bu işi özel bir şirket yapacak. Bugün Ahmet var. Yarın Hasan olur, öbür gün Mehmet olur. Arena'da en güzel locaları Aziz Yıldırım alırsa ne olacak?
Galatasaray maçı başlıyor, 60 tane locada sarı-lacivert bayrak! Özel şirkete verirsen adam parayı kim verirse ona satacak. İtiraz hakkın yok. 2030'a kadar paranı peşin almışsın.
Bunlar oldubittiye getirilecek kararlar değil. Özhan Canaydın, Galatasaray Adası'nı 10 seneliğine kiraladı.
Şimdi 'Galatasaray Adası' diye bir ada yok. Orası Su Ada!.. Göstermelik bir Galatasaray bayrağı dalgalanıyor.
Adayı kaçak inşaatla 10 misli büyüttüler.
Belediye mühürler bastı, o mühürleri kırdılar. Neticede mal sahibi olarak bunların hesabı Galatasaray'dan da sorulacak. Ama Galatasaray'ın ada üzerinde hiçbir tasarruf hakkı yok.
Adam el koymuş, bildiği gibi oradan para kazanıyor. Bugünkü yönetime bir kuruş geldiği yok. Çünkü Özhan, Allah rahmet eylesin, zamanında almış, kullanmış o parayı!..
Orada galalar yapılıp paralar kazanırken; Su Ada!.. Mahkemelerde sürünürken; Galatasaray Adası! Çünkü tapudaki resmi adı 'Galatasaray Adası.' Mahkemeye 'Su Ada' diye gitmiyor, mahkemeye 'Galatasaray Adası' diye gidiyor ve Ünal Aysal hiçbir şey yapamıyor.
BAŞKANLAR NEREDE?

Yarın Su Ada'nın başına gelenler locaların başına gelirse 'Su Locaları' olursa ne olacak! 'Türk Telekom Arena Su Locaları!' Ama beni asıl hayretler içinde bırakan şey camiadan ses çıkmıyor.
Yaşayan bu kadar Galatasaray Başkanı var; Selahattin Beyazıt, Alp Yalman, Faruk Süren, Ali Tanrıyar, Ali Uras... Bunların hiçbiri ses çıkarmıyor. Bu kadar Galatasaray derneği var. En son New York'a gitti şube açmaya... Dünyanın dört bir yanından ses çıkmıyor. Galatasaray Lisesi Cemiyeti var; hiçbir ses çıkmıyor. 'ultrAslan' diye bir taraftar derneği var, hiçbir ses çıkmıyor. Ben Galatasaray kadar sahipsiz bir kulüp görmedim.

Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.