Kaosa ilk adım

F.Bahçe ve G.Saray'ın çaptan düşen futbolcularını topladı, İspanya dışında hiç çalışmamış bir hoca olan Del Bosque ile lige başladı. Sonucun hüsranla bitmesi de kaçınılmaz oldu.

BAŞLARKEN
Son altı yılda harcanan yaklaşık 600 milyon dolar... Yapılan 60'tan fazla transfer... Yabancı hoca ve futbolculara ödenen inanılmaz tazminatlar... Har vurup harman savuran bir yönetim ve sonunda çarklarını döndüremez hale gelen bir kulüp... Üstelik çok büyük transfer harcamalarına rağmen camiaya sadece bir kez yaşatılan lig şampiyonluğu sevinci.. Manzara bu kadar açık ve net... Peki bu işin sonu nereye varacak? Kurtuluş için neler yapılmalı? Bu yazı dizisinde, bir yandan Beşiktaş'ın bugünlere gelmesinin gerçek sebeplerini ortaya koyarken diğer yandan Kara Kartal'ın tekrar yüksekten uçması için yapılması gerekenleri de açık, net ve kesin bir dille sıralayacağız. Ve elbette bir de kulübün gerçekleriyle taraftarın beklentilerini dengeleyecek bir kurtuluş reçetemiz de olacak.
Ligin ilk yarısını en yakın rakibi Fenerbahçe'nin 11 (maç fazlasıyla) önünde bitiren Beşiktaş, ikinci yarıda Futbol Federasyonu'nun efsane başkanı merhum Hasan Doğan'ın da "Beşiktaş'a operasyon yapıldı" diyerek dile getirdiği bir kıyım operasyonuyla şampiyonluğu kaybedince olanlar olmuştu.
Tribünlerdeki tepkiler Beşiktaşlı duruşunu tarihe gömecek kadar ileri gidince, Kartal'ın makus talihini değiştiren isimlerden biri olan başkan Serdar Bilgili istifa ediyor ve Kartal, 30 Mayıs 2004'te olağanüstü kongreye gidiyordu.
İki aday vardı ve iki aday da birbirinden 180 derece zıt vaatlerde bulunuyordu.
Yıldırım Demirören pahalı transferler yapmayı ve tüm rakipleri her branşta geçmeyi vadederken Fikret Orman daha ayağı yere basan konuşmalarla giriyordu kongreye. Genel kurul üyeleri; heyecanlı, herkese kafa tutan, cüzdanı kabarık Yıldırım Demirören ve ekibini göreve getirdiğinde Kartal'ın 100 yıllık tarihini iyi bilenlerin şaşkınlıkla izleyeceği inanılmaz bir süreç de başlamış oluyordu. Her taşın altına bakıp, tüm detayları bir bir anlatacağız ama Demirören dönemini şöyle bir cümleyle özetleyebiliriz; tarihi gaflar, pahalı transferler, borç batağında bir kulüp, istikrarsızlığın istikrar haline geldiği çalkantılı, kaotik bir ortam.
AZİZ YILDIRIM'LA YARIŞMAK
Sevgili Beşiktaşlılar; Demirören döneminde başınızı öne eğen, sizleri derinden yaralayan bir çok olaylar da yaşandı. Bunları unutmak istediğinizin de farkındayım. Ne var ki Beşiktaş'ın bugün neden parasız, borç batağında, ne yaptığını bilemez bir halde olduğunu daha iyi anlatabilmek için yakın tarihteki tüm gerçekleri hatırlamak ve hatırlatmak zorundayız. Bunlar birbirinden bağımsız ve münferit olaylar gibi görünse de, aslında öyle değil. Sahadaki başarısızlığın da saha dışında yapılan yanlışların da temelinde başkanın dirayetsiz ve yanlış yönetim tarzının yattığı kesin. O nedenle tarihe bakıp bugünü daha iyi anlamaya ve anlatmaya çalışacağız.
Demirören koltuğa oturduğu andan itibaren aslında ne kadar hazırlıksız olduğunu da kanıtlıyordu. Heyecanlı, paralı ve kesinlikle çok tecrübesizdi. Hatırlarsanız Matthaus ile anlaşmış ama imza aşamasındayken vazgeçip birden bire Del Bosque'ye dönmüştü. Çok güçlü bir isim getirmek, muhtemelen Fenerbahçe ve Galatasaray'a nazire yapmak, belki de Aziz Yıldırım'la yarışmak istiyordu.
Del Bosque inanılmaz bir şovla, özel uçaklarla İstanbul'a getirilirken, İspanyol teknik adamla, Beşiktaş'ın elini kolunu bağlayan, tüm şartları teknik adamdan yana olan inanılmaz bir sözleşme yapılıyordu.
Daha sonra bunun bedeli çok ama çok ağır şekilde ödenecekti.
Teknik adam konusuna tekrar döneceğiz ama öncelikle bu dönemde yapılan transferlerden bahsetmek gerek. Demirören nedense, Fenerbahçe ve Galatasaray'da çaptan düşen futbolcuları toplamayı maharet sayıyor ve kadroyu eski Fenerbahçeli ve Galatasaraylı oyuncularla dolduruyordu.
Bir sezon önce 11 puan öndeyken kaybedilen şampiyonluk, inanılmaz hakem kıyımı hem camianın özgüvenini sarsmış hem de futbolcuların üzerinde derin izler bırakmıştı. Kimbilir belki de başkan Demirören bu nedenle, "Büyük takım tecrübesi" olan Fenerbahçe ve Galatasaray'ın eski oyuncularına ağırlık veriyordu ama evdeki hesap "çarşıya" kesinlikle uymadı.
Ali Güneş, Ahmet Yıldırım, Tayfun Korkut, Berkant Göktan, Mustafa Doğan ve Okan Buruk siyah-beyazlı forma altında çok başarılı olamadı. Rahmetli Kazım ağabeyin (Kanat) deyimiyle "Beşiktaş'ın kalbi olan Çarşı" bu nedenle "Beşiktaşlı olunmaz, Beşiktaşlı doğulur..." diye başlayan ve daha sonra küfürle devam eden bir tribün tezahüratı üretmiş ve tepkisini ortaya koymuştu. Bu tezahüratın taraflı, tarafsız bir çok kesimden büyük eleştiri aldığını ve bize göre de diğer takım taraftarlarına büyük haksızlık yapan bir vurgusu olduğunun altını da bu vesileyle çizelim.
Bu dönemde yapılan transferlerden sadece bir tanesi (John Carew) taraftarın gözünde efsaneleşirken, Kartal bu oyuncuyu da elinde fazla tutamıyor ve bir sezon sonra satıyordu.
Del Bosque'nin büyük umutlarla ve yaklaşık 5 milyon euro maliyetle getirdiği Juanfran ise doğru düzgün tek maç oynamadan bonservisini bedava alıp ülkesine dönerken Beşiktaş'ın zarar hanesine yazılan isimler arasında yer alıyordu.
ENİŞTE KIVANÇ OKTAY'A FAİZ
Hemen belirtelim, transfer harcamalarında kulübe borç para veren Demirören'in eniştesi asbaşkan Kıvanç Oktay'ın daha sonra verdiği parayı banka faizinden bile yüksek bir faizle geri aldığı iddiaları ortalığı karıştırdı ve bu konu başkanın başını uzun süre ağrıttı. Özetle... Neresinden bakarsanız bakın Beşiktaş iyi yönetilmiyordu ve transferler tek kelimeyle fiyaskoydu. Doğal olarak bu görüntü, saha sonuçlarına da yansıyor ve işler sarpa sarıyordu.
Del Bosque 17 maçta 8 galibiyet, 5 beraberlik ve 4 yenilgi alınca Demirören sürekli "Hocamızın arkasındayız" demesine rağmen sonunda hocayla yollarını ayırıyordu. Yıllar sonra bu kararından çok pişman olduğunu belirterek "Del Bosque'yi göndermem büyük hataydı" diyecekti ama bu sözlerin kendisine de Bosque'ye de Beşiktaş'a da bir faydası olmayacaktı. Kendisi ve yardımcıları için toplam 2 milyon euro alıp gitmeye razı olan Del Bosque'ye bu parayı vermeyen Demirören işin önce FIFA'ya daha sonra da Uluslararası Tahkim'e yani CAS Mahkemesi'ne gitmesini istiyordu. "Biz bu davayı kazanırız" gibi garip iddiaları hukuk bilenler tarafından kabul görmese de başkan önce kendini sonra da camiayı Del Bosque davasını kazanacaklarına inandırmaya çalışmaktan bir türlü vazgeçmiyordu.
Başını kuma gömdüğü kesindi ve iki yıl sonra CAS mahkemesi, 8.5 milyon euro'luk tazminatı önüne koyduğunda, başkanın söyleyecek sözü kalmıyordu. Evet söyleyecek sözü yoktu. Çünkü o dönemde "Başkan 2 milyon euro verip hocayla el sıkışalım yoksa bu iş bize pahalıya patlar" diye uyaran asbaşkan Murat Aksu'yu ve birçok hukukçuyu dinlemeyen Demirören, garip bir şekilde adeta bile bile lades demişti.
DOĞAN'IN RAHATINI BOZDU
Evet Demirören ilk sezonunda yanlış transferler yapmış ve Türkiye'yi hiç tanımayan, dahası İspanya dışında hiç çalışmamış bir hocayla lige başlamıştı. Sonucun hüsran olması kaçınılmazdı öyle de oldu.
Beşiktaş, Demirören yönetiminde daha ilk yılında manevi hüzünlerin yanı sıra inanılmaz maddi kayıplar da yaşamış ve sıkıntılı bir sürece girmişti. Taraftar bir yandan yeni yönetime zaman vermek gerektiğini düşünenlere hak verirken, diğer yandan gelecekle ilgili kaygılanmaya başlamıştı. Böyle durumlarda kan değişikliği ve yeni transferler yapılması Demirören'in bildiği tek yoldu. O nedenle Del Bosque ile yollarını ayırmış ve yeni arayışlara girmişti Yeni bir teknik adam bulacak, yeni transferler yapacak ve bu kaosu atlatacaktı. Bosque'yi gönderme kararı aldığı andan itibaren inanılmaz bir panik yaşayan Demirören, önce Trabzonspor'da başarıyla görev yapan Ziya Doğan'ın rahatını bozuyor, tüm uğraşlarına rağmen olumlu yanıt alamayınca da Rıza Çalımbay'a dönüyordu. Camianın evladı Çalımbay'ın destek göreceği ve suların durulmasını sağlayacağı kesindi. Başkanın da hesabı buydu, kısa vadede çalkantılara son vermek ve eleştiri oklarını başka tarafa yönlendirmek istiyordu
2004-05 DEMİRÖREN'İN İLK YILINDA YAPTIĞI 14 TRANSFER
TEKNİK DİREKTÖR: Del Bosque
FUTBOLCULAR:
John Carew, Juanfran, Ali Güneş, Berkant Göktan, Çağdaş Atan, Fatih Sonkaya, İbrahim Akın, İbrahim Toraman, Murat Şahin, Mustafa Doğan, Okan Buruk, Veysel Cihan, Tayfun Korkut, Koray Avcı.
BAŞKAN'IN DEVİRDİĞİ ÇAMLAR
DEMİRÖREN: "Sinan Engin bu kulübün kapısından içeri giremez!"
Sinan Engin iki kez o kapıdan girdi.
DEMİRÖREN: "Denizli, bu kulübün kapısının önünden bile geçemez!" Önünden geçmedi, içeri bile girdi. DEMİRÖREN: "Del Bosque'nin arkasındayız!"
Sonuç ortada.
DEMİRÖREN: "Çalımbay'ın arkasındayız!
Sonuç ortada.
DEMİRÖREN: "Ertuğrul Sağlam benimle geldi, benimle gider!"
Sağlam gitti, başkan hâlâ yerinde.
DEMİRÖREN: "Amatör şubelerin sonuna kadar arkasındayız!"
Hentbolcular kan ağlıyor, basketçiler ona keza.
Voleybol takımı küme düştü.
DEMİRÖREN: "PAF takımıyla sahaya çıkacağız."
Söylediğini yapamadı.
* * *

TARİHİ TERSTEN YAZDI

Yıldırım Demirören döneminde 3 kez UEFA, 2 kez de Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden Kartal, gruplardan çıkmayı başaramadı.
Siyah-beyazlılar, Avrupa'da toplam 40 maç oynarken, 17 galibiyet, 7 beraberlik ve 16 mağlubiyet aldı. 54 gol attı ve 55 gol yedi.
Bunca başarısızlığın yanı sıra Demirören'in, Fenerbahçe maçı sonrası yarattığı gerilim ve PAF takımıyla sahaya çıkma iddiaları, takımın eksenini kaydırıyor, futbolcular kendilerini ciddi bir kaosun içinde buluyorlardı.
Bu şartlarda çok zorlu bir deplasmana giden Kartal, Şampiyonlar Ligi'nin ve Beşiktaş tarihinin en farklı yenilgisi de Yıldırım Demirören döneminde almayı başarıyor ve tarihi tersten yazıyordu!..
Siyah-beyazlılar, Ertuğrul Sağlam yönetiminde (6 Kasım 2007) deplasmanda Liverpool'a tam 8-0 yenilerek taraftarını kahrediyordu.



DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.