Kaleyi büyütün

-Bu sahalar artık futbolculara dar geliyor. Çözüm şart -Ofsaytı yarı sahada değil 35 metrede uygulayın -10 ve daha fazla faul yapan takımın kalesine yay üzerinden frikik atılsın -Kalenin boyutlarıyla ilgili düzenleme olabilir -Taçlar artık elle değil ayakla atılsın -Penaltı kaleye daha yakın yerden kullanılsın

Avrupa Şampiyonası bitti.
Tatsız tuzsuz maçlar, bu kadar organizasyonda cepten çıkan paralar... Karşılığında oynanan futbol ise tam tersi. Ama UEFA kazanmış, Fransa kazanmış kimin umurunda.
Beyler bu kafada devam ederlerse futbol seyircisi gittikçe azalır aynı Türkiye'de olduğu gibi. Peki bunun halletme şekilleri var mı? Var. Bakın nasıl. Yıllarca futbol 11 kişiyle oynanıyor sahaların ebatları da aynı. Ama yıllar geçtikçe sahaların şartları mükemmel hale geliyor, kramponlar, toplar hepsi süratle gelişiyor, futbolcuların çalışma şartları, beslenmeleri inanılmaz doğru yolda yükseliyor. Yani bu futbolculara bu sahalar dar gelmeye başlıyor.
11'e 11 oynanan futbol şu anda 9'a 9 da oynansa çok fazla fark etmez. Futbolcular aynı eforları sarf ederler hatta daha güzel futbol oynanır, gol de artar. Peki bunlar için yıllar için ne yaptılar. Ufak tefek kararlar... Eskiden kaleciler neredeyse topu eve götürürlerdi maçtan 30 dakika çalarlardı. Ona kısıtlama geldi. Topu kaleci geri pasta eline alırdı ona kısıtlama geldi. Peki fazla ne yapıldı?
Hiçbir şey. Bütün bu yapılanlar defans oynayan takımların lehine gelişti yani yapanın değil bozanın lehine değişti.
Esas bunu delmek lazım. Nasıl delersiniz?
Öyle şeyler yaparsınız ki pilot bölgelerde uygularsınız en doğru olanlarla futbolu yenilersiniz.
Mesela ofsaytı yarı sahada değil, son 35 metrede uygularsınız.
Mesela devamlı taktik faul yapan teknik direktör ve futbolculara karşı sınırlama getirirsiniz.
Dersiniz ki bir takım maçın içinde 10 faule kadar hakkı var, 10 ve daha sonra yapacağı faullerde ceza alanı yayı üzerinden serbest vuruş verirsiniz.
Mesela aynı şartı kornerlere de getirirsiniz. Korner sayısı 5'ten fazla olursa yine yayın üzerinden serbest vuruş uygulaması yaparsınız.
Mesela taçları elle değil ayakla yaparsınız.
Zaten şu anda da elle kullanılan taçların yüzde 90'ı taç atışı şeklinde kullanılmıyor.
Topu tek elle fırlatma şeklinde kullanılıyor.
Otomatik olarak bu da ortadan kalkar.
Daha bunun gibi birçok şey yaparsınız.
3 DEVRE OYNANABİLİR
Mesela kalenin ebatlarında oynama yaparsınız.
Mesela penaltı atışlarını kaleye daha yakın yerden attırırsınız.
Bunun gibi çok şey düşünülebilir.
Bunları yapmaya mecburlar. Yıllardır düşünürüm. Hem futbolculuk hem hakemlik hayatımda endirekt vuruşu anlamış değilim, neyin endirekt vuruşu... Zaten doğru uygulanmıyor. Özellikle Türkiye'de.
Bütün vuruşları direkt vuruşa çevirmek gerekir.
Futbolcu adedini düşüreyim derseniz ekonomik olarak bu zor. Ama maçı 2 devre değil 3 devre oynatırsınız.
Yedek futbolcu adedini artırırsınız.
Mesela sarı kart gören oyuncuya 10 dakika sahanın dışına alırsınız. 10 dakika sonra tekrar girer. Yani çok şey var.

KALİTE YERLERE DÜŞTÜ
Çünkü bu böyle giderse futbol yozlaşıyor.
Son şampiyonada takım adedi artırıldı.
Ne oldu? Bütün takımlar ilk maçlara aman mağlup olmayayım diye çıktılar. 2. maçtan sonra düşünürüz dediler. Haliyle kalite düştü.
Hiç alakasız bir şey tartışılıyor yıllardır, top çizgiyi geçti mi geçmedi mi alet kullanılsın mı kullanılmasın mı? Bazı sivri akıllılar "Ya kardeşim bak bunlar tenis maçlarında da kullanılıyor" diyorlar. Beyler tenis maçında topun çizginin içine mi dışına mı, üstüne mi vurduğu 20 defa olur. Ama topun çizgiyi geçip geçmediği koca sezonda bütün takımlara en fazla 5 kere olur. İnsanları başka tarafa baktırıp esas yapması gereken işleri yapmıyorlar.
Kendimizi küçük görmeyelim.
Dünyada 4. hakemin uygulanması ve icraata geçirilmesindeki sebep hakemliğim dönemimde sahanın etrafındaki sivilleri ve görev yerlerinin dışında bulunan foto muhabirlerinin kendilerine ayrılan bölüme gitmesi için ısrarım sayesinde olmuştur. Şenes Erzik ve Ahmet Güvener sayesinde bu 4. hakem ilk kez Türkiye'de uygulanmıştır, sonra da dünyanın her yerinde.

TÖRE, YÖNETİMİ MAT ETTİ
Ey Beşiktaş yönetimi hani futbolcularınıza bütün paralarını ödemiştiniz.
5-6 ay önce televizyonda şu cümleleri sarf ettiğimi hatırlıyorum:
"Beşiktaş yönetimi yabancılara paralarını veriyor, yerlileri es geçiyor" Yönetim, yerlilere de borç olmadığını söylüyor.
Daha doğrusu birilerine söyletiyorlar.
Peki ne yaptınız? Gökhan Töre'nin kucağına düştünüz. Töre, West Ham formasını giydi, fotoğraf da çektirdi ama şunu söyledi: "Benim daha Beşiktaş'tan alacağım var. Eğer paramı vermezlerse imzayı atmam. Başkan Fikret Orman dahil herkes "Vermeyin kardeşim" dedi. Gökhan Töre de diretti haklı olarak. Beşiktaş takımında herhalde işi bilen 1 veya 2 yönetici var ki bir anda jetonları düştü.
Dediler ki "Biz futbolcuların elinden kulüpten alacağımız yok diye kağıt aldık bunu da UEFA'ya bildirdik. Şimdi Töre bunu resmi olarak kanıtlarla başımız belaya girer" Yoksa Gökhan Töre'nin İngiltere'de oynayacağı kulüp için İstanbul'a gelip imza atmasına gerek yok. Dünyada u anda ki teknolojiyle bunu İngiltere'den halleder. Siz Töre'nin parasını banka yoluyla gönderirseniz bu yasal yola girer.
Özellikle UEFA'ya karşı. Hem Töre'nin restini göreceksiniz hem de Töre'yi İstanbul'a çağırıp bu parayı keş olarak elden vereceksiniz. Yani bazılarının dediği gibi ben yaptım oldu ile bu işler olmuyor.
El elden üstündür. Ne dersiniz acaba bu bir senaryo mudur? Yoksa surata yenen bir tokat mı? Kararı siz verin.

O BAND İTİRAZ İÇİN TAKILMAZ SELÇUK!
SELÇUK İnan cezalar için beyanat vermiş. "Ben kaptanım hakeme itiraz ederim, bunun için ceza mı yiyeceğim kulüpten?" Öyle bir açıklama ki Selçuk kaptanlığın yetkilerini ve sınırlarını bilmeden haklıyken haksız duruma düşmüş. Kulübün verdiği bu cezalar zaten saçma sapan. UEFA'ya gitse hepsi geri döner. O iş ayrı. Ama takım kaptanı o kaptanlık bandını hakeme itiraz için takmaz. Bir tek şey için takar.
Maçın içindeki herhangi bir olayda hakem takım kaptanını çağırır ona arkadaşlarına iletmesi için bazı şeyler söyler o kadar. Ben bandı taktım, hakeme itiraz ederim yok öyle bir şey Selçuk.

FUTBOLCULARA VAR DA BANA YOK Mİ
DUYDUĞUMA göre Cüneyt Çakır "Ben Avrupa Şampiyonası'nda düdük çaldım bana da 50 bin dolar civarında para vermeniz gerekir" diye TFF'ye başvurmuş. Allah'tan Cüneyt bizim futbolcularla aynı yerde kamp yapmadı yoksa daha evvel hep beraber dönerlerdi.
Ne demişler üzüm üzüme baka baka kararır. Bizim hakemler de futbolculara bakarak kararıyorlar. Daha bitmedi Cüneyt Çakır bir de babasının Haziran'da biten sözleşmesinin devam etmesini istiyor. Sevgili Cüneyt eğer deden yaşıyorsa federasyona onu da sok.
TFF'nin bir uygulamasına anlam veremiyorum.
Bu TFF'de bir denetleme kurulu var ve başında da düzgün bir isim olduğu söyleniyor. Sıkı durun. Türkiye'de hakemlere hem aylık maaş veriliyor hem de maç parası alıyorlar. Türkiye'deki hangi kurum maaş verdikten sonra bir de gönderdiği yerde harcırahtan başka ödeme yapıyor! Yapılan iş hukuka aykırı.
Denetleme görevini yapmazsa Maliye onlar hakkında soruşturma yapar. Ama burası futbol federasyonu. "100 uçakla Avrupa Şampiyonası'na gidip size ne kardeşim" derseniz o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının sorunu, yani benim sorunum. Çünkü bu takım benim. Ama finallerde mücadele eden takımdan bahsetmiyorum; (Maalesef mücadele etmeyen)...

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.