Islıkların altında

Türkiye sonunda Chedjou'yu orta sahada oynarken gördü.
Alternatifleriyle kıyaslarsak, çok da kötü bir tercih değilmiş...
Evet; dün gece, Denizli ilk enteresanlığıyla karşımızdaydı.
Doğrusu, ben bu miladın derbide tezahür edeceğini tahmin ediyordum.
Olimpiyat Stadı'nda, pazartesi günü, daha büyük, hatta pek çoğumuzda göre "şok" etkisi yaratacak bir deneyime "hazır olun" derim.
Her maçı en az bir sürprizle şenlendirmeyi şiar edinen (90'lı yıllardaki gibi) Denizli, her rakibe göre farklı Galatasaray sezonunu dün gece resmen açtı. "Burak kanatta, Yasin tek forvet" vb uygulamalar beni artık hiç şaşırtmayacak.
Hamit'i, maç önü, tünelde, son derece şık kıyafetiyle, takım arkadaşlarına moral verirken görünce yeniden aklıma geldi; Denizli'nin yardımcıları neden hala belli değil?
Sezonun en kritik iki maçı arka arkaya oynanırken bu soruyu ve bu yoksunluğu önemseyen kaç kişiyiz? Bu isimlerden birisi pekala, futbol yaşamı sürmesine karşın Hamit olabilir....
Kimileri Galatasaray'ın UEFA Avrupa Ligi'ne devam edecek olmasına çok seviniyor olabilir.

İddialı takım olabilir
Kimse kızmayacaksa, benim samimi hissiyatımı bir soruyla özetleyebilirim; "Acaba Galatasaray bir sonraki Şampiyonlar Ligi maçını ne zaman oynayacak?"
Denizli'yi bir hususta ayrı bir yere koyup, hakkını vermek lazım; Türk Futbolu'ndaki vizyon devriminin öncüsü olarak, Galatasaray'ı bir kaç takviyeyle, Avrupa Ligi'nin iddialı takımlarından birisi konumuna getirebilir.
Hem Fenerbahçe'nin, hem de Beşiktaş'ın ilk 32 takım arasına gireceğine inansam da, -korkarım ki- Pereira ve Güneş, mücbir sebeple önceliği lig şampiyonluğuna verecekler gibi.
Galatasaray'sa bu hedefi, önceliğe çevirebilmek için pazartesi günü kazanmak zorunda.
Kaybederse, elinde sadece "Ziraat Türkiye Kupası" ve "Avrupa Ligi'nde başarı" umudu kalacak.